Samsun: Milli Mücadele’nin Güneşi

Emsalsiz bir geçmişe sahip, mütevazı bir liman kenti Samsun. Tabiatının cömertliği, Millî Mücadele’deki yeri, göz alabildiğine uzanan sahili, mutfağı ve en önemlisi de konuksever halkıyla gönüllerde taht kuran bir Karadeniz kenti. Hititlerin güzide şehriymiş bir zamanlar Samsun. Antik Çağ’da Ege’nin denizci kavmi Miletos’un kolonisi olmuş; Amisos adını almış. Bir zaman Amazonlarla anılmış. Samsun’un tarih içindeki görkemli seyrini kısa bir yazıyla aktarmak ne mümkün! Ama bu serüvenin 19 Mayıs 1919’da bambaşka bir anlam kazandığını söyleyebiliriz. O tarihten sonra Samsun, “Güneşin doğduğu şehir”, “Atatürk’ün şehri” olmuş.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, “Nutuk” adlı eserine “1919 yılı Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım.” cümlesiyle başlar. Aklımda bu cümleyle, aydınlık bir mayıs sabahı, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını Samsun’a getiren Bandırma Vapuru’na yöneliyorum. Millî Mücadele’nin kahramanlarını Samsun’a getiren Bandırma Vapuru’nun beni de o zamanlara götürmesini diliyorum.

Aslına uygun olarak kapsamlı bir onarımdan geçirilip müzeye dönüştürülmüş hâliyle sadece Bandırma Vapuru değil içinde bulunduğu Millî Mücadele Parkı ve Açık Hava Müzesi de bu dileğimin gerçek olması adına yardım ediyor bana. Millî Mücadele’nin çarpıcı anlarından oluşan anıtlar, yazıtlar, seramik rölyefler bu günlerin ruhunu her adımda hissettiriyor. Bandırma Vapuru’nun ardından, 19 Mayıs 1919 sabahında Atatürk ve silah arkadaşlarının Samsun’a çıkış ânını sembolik olarak canlandıran “Kurtuluş Yolu”na yöneliyorum.

Kurtuluş Yolu, Atatürk ve arkadaşlarının Samsun’a ilk adımı attığı tarihî iskelenin yeniden yapılmasıyla hazırlanmış. Samsun’a ayak bastıkları an, iskelenin üzerinde, balmumu tekniğiyle yapılmış heykellerle görselleştirilmiş. Kurtuluş meşalesinin ilk kıvılcımının aydınlattığı, tarihe yön veren kahramanların çağına uzanmışken, Karadeniz’in hırçın dalgalarının sesi beni yeniden şehrin ritmine katılmam konusunda harekete geçiriyor.

Amazonların yurdu

Mitolojik evrenin gözü pek kadın savaşçıları Amazonların yurdu olarak da anılıyor Karadeniz’in bu kıyısı. Ben de efsaneler çağından payıma düşeni almak için bu şehrin yerlisi olduğuna inanılan Amazonların adını taşıyan Amazon Adası’nda alıyorum soluğu. Amisos Tepesi’nin yamacına kurulmuş bu ada Amazonların yaşadığı dünyayı günümüze taşıyor.

Adanın girişinde yer alan devasa Amazon heykeli ile biri bir yanında, biri diğer yanında Amazon heykelleri Karadeniz’in enerjisi hiç tükenmeyen maviliği eşliğinde göz alıcı bir görünüme bürünmüş. Aslan heykellerinin içine girip efsane kadınların devrine ilişkin bilgilere ulaşıyor, aslanın ağzında şehrin parlak mavi manzarasına dalıp gidenlerin arasına karışıyorum.

Amazonların köy hayatının yansıtıldığı kısımda balmumu heykellerle yapılan canlandırmalar bir masal içinde geziyormuşum hissi uyandırıyor bende. Amazon Adası’nın gerçeküstü havasından uzaklaşmadan Batı Park’tan teleferikle Amisos Tepesi’ne geçiyorum. Amisos, şehrin bilinen en eski yerleşim bölgesi; burada yapılan arkeolojik çalışmalarda mezar odaları ve iki tümülüs tespit edilmiş. Günümüzde düş gibi Karadeniz manzarası, tarihî dokusu ve şifalı temiz havasıyla Amisos Tepesi rüzgârın sesine kulak verip Samsun’un güzelliğini seyretmek için biçilmiş kaftan âdeta.

Amisos’ta tarihin gizemli koridorlarını adımladıktan sonra, yakın zamanın izini sürmek üzere Samsun Kent Müzesi’nin çekim alanına giriveriyorum. Çağdaş müzecilik anlayışıyla kurgulanmış Kent Müzesi kalıcı sergi salonlarında tarımdan kent hayatına anılarda kalan eski Samsun’u kronolojik olarak izleme imkânı sağlıyor. Güncel sergi salonlarında süreli sergilerle şehrin sanat hayatını hareketlendiren müze, tarihî bir Samsun evini de bünyesinde barındırıyor.

Şehrin yakın geçmişinin etkisine kapılmışken Atatürk Parkı’na yöneliyorum. Atatürk’ün Millî Mücadele’yi başlatması onuruna, Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel tarafından yapılan Onur Anıtı parkın içinde. Atatürk’ü şaha kalkmış bir at üstünde savaş alanında betimleyen heykel, Samsun’un sembolü ve gurur kaynağı. Öyle ki heykelin bulunduğu caddeye Krippel’in adı verilmiş. Bağımsızlık mücadelesinde anahtar rol oynayan bir şehir olmanın getirdiği asalet Samsun’da her adımda varlığını hissettiriyor.

Samsun’un ne denli keyifli bir şehir olduğunu daha iyi anlamak için o dillere destan kumsallarıyla bilinen Atakum’a gitmeliyim. Burada deniz havasını içime çeke çeke yürüyüş yapabileceğim gibi şık restoranlarda Karadeniz’i izleyip meşhur Bafra pidesinin her çeşidini de tadabilirim. Manda kaymaklı lokumunu da tabii.

Cumhuriyet Meydanı’nda bulunan ve 1887 yılından bu yana sırrını kimselere açmayan Şekerci Faris Tarihî Bafra Lokumcusu’nun yolunu tutuyorum bu lezzet için. Damak hafızanızda yer edecek bu lezzeti tattıktan sonra doğanın çağrısına kendinizi kaptırmanızda hiçbir mahzur yok. Mesela, 352 kuş türü ve tabiatın bütün güzelliğiyle insanı kendinden geçiren Kızılırmak Deltası ve içinde yer alan Galeriç Longozu doğanın mucizelerine tanık olabileceğiniz yerler arasında.

Millî Mücadele’nin başlangıç noktası olan Samsun’da Havza’ya doğru yola koyuluyorum. Yaklaşık bir saatlik yolculuğun ardından Atatürk Evi’ne varıyorum. 25 Mayıs-13 Haziran 1919 tarihleri arasında Mustafa Kemal Atatürk’ü ağırlayan bu ev Kurtuluş Savaşı’nda kullanılan silahların, dönemi yansıtan eşyaların sergilendiği bir müze bugün. Millî Mücadele’nin ilk karargâhı olan yapı Havza’nın tarihsel önemini yansıtan, hissettiren bir anıt niteliğinde.

Atatürk’ün Havza’ya geldiği tarih olan 25 Mayıs’ın her yıl törenlerle kutlandığını da belirtmek gerekir. Samsun’dan başlayıp Havza’ya uzanan kurtuluş çalışmaları, Atatürk’ün Amasya’ya geçmesiyle ayrı bir boyut kazanmış. Kurtuluş Savaşı için amaçların ve yöntem esaslarının ilan edildiği Amasya Tamimi ile ilk defa millî egemenliğe dayalı bir yönetim fikri sunulmuş. Böylece Samsun’da parlayan o ilk kıvılcım Amasya’da resmî olarak Kurtuluş Savaşı’nın ilanına dönüşmüş.

Havza’yı daha yakından tanımak için ara sokaklara yöneliyorum. Yörenin kendine has dokusunu yansıtan ahşap evler, sohbet ettiğim köylüler içimi ısıtıyor. Bölgenin 2 bin yıllık sağlık kaynağı kaplıcalarına giderken uçsuz bucaksız yeşile serilmiş koyun ve keçiler görüyorum. Tabiat ile tarihin kusursuz ahengini yaşayan ve yaşatan şehre bir kez daha hayran kalıyorum. Havza’yla birlikte Kurtuluş Savaşı’nın temellerinin atıldığı bu topraklardaki gezim sona eriyor. En kısa zamanda yeniden gelmeyi dileyerek minnet yüklü duygularla Samsun’dan ayrılıyorum.

Samsun Fotoğrafları

Yazı : Aslı BoraFoto : Nejdet Düzen – Aykuç Alakoç – Arsel Özgürdal

Bu yazımızı okuyan 11.503. takipçimizsiniz.

Misafir Yazar

Misafir yazar olmak istermisiniz ? Sizleri gencyolcu.com ziyaretçileriyle buluşturmak hedefi ile misafir yazarlık kabul ediyoruz. Kriterler: Yazılar kesinlikle özgün ve size ait olmalıdır. Yazınız gencyolcu.com da yayımladıktan sonra link vererek başka yerde yayımlaya bilirsiniz. Yazınızı bilgi@gencyolcu.com adresimize gönderebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir