Paskalya Adası: Gizem Adası

Şili’nin yaklaşık 3 bin 500 kilometre açığında bulunan Paskalya Adası dünyanın en uzak noktalarından biri ve tarihi de uzmanların kafasını karıştırmaya bugün de devam ediyor.

Paskalya Adası’na -ya da Polinezya dilindeki adıyla Rapa Nui’ye- vardığımda adanın baş- kenti Hanga Roa’ya en yakın Moai heykellerinin bulunduğu Ahu Tahai’yi görmek için yanıp tutuşuyordum. Çünkü Moai’leri görmeden adayı ziyaret etmiş sayılmazsınız, değil mi?

Okyanus kıyısında üç ahu, yani tören platformu yükseliyordu. Platformların ilkinde, çeşitli şekil- lerde aşınan ve yıpranan dört heykel, ikincisinde ise azametle duran ayrı bir Moai vardı. Üçüncü ahu’nun üzerinde de yalnızca bir tane Moai vardı, ancak bu heykel eskiden göründüğü şekilde güzelce restore edilmişti. Heykelin tepesinde şapkaya benzer bir parça olsa da tarihçiler farklı bir rengi olan bu parçanın bölgeye has bir topuz stilini tem- sil ettiğini düşünüyor. Heykelin beyaz, içlerine deniz kabuğu yerleştirilmiş gözleri var aynı zamanda.

Tecrübeli bir gezgin olarak kolay kolay şaşır- mam, ama efsanelere konu olan, köken ve anlam- larına ilişkin gizemlerin bilim insanlarını ve tarih- çileri hâlâ meşgul ettiği Moai heykellerini görmek kelimenin tam anlamıyla müthiş bir tecrübe. Ay- rıca gün batımını izlemek için de bu üç ahu’nun mükemmel bir noktada olduğunu fark edince başkenti keşfettikten sonra buraya dönmeye karar verdim.

Rapa Nui nüfusu başkent ve civarında yoğunlaşsa da Hanga Roa küçük bir kent. Ancak adanın yalnızca 5 bin 500 sakini olduğu göz önünde bulundurulduğunda Hanga Roa bir köyden biraz daha büyük. Her yıl adayı ziyaret eden yaklaşık 100 bin turist nüfusu kısmen arttırıyor ve bu turistlere hizmet vermek için hazır bulunan dükkân, kafe ve restoranlarla birlikte turizm günümüzde adanın ana gelir kaynağı.

Güneş batarken kıyıya döndüğüm zaman, heykellerin ardından batan güneşi izlemek için sahilde toplanmış kalabalığın büyüdüğünü gördüm. Bu kesinlikle izlediğim en iyi gün batımlarından biriydi.

Tek başıma yola koyulmak ve ziyaret ettiğim yerlerde gönlümce zaman geçirebilmek için Hanga Roa’dan bir araba kiralamaya gittim er- tesi sabah. Adada araba kullanmak kolay; adayı dolaşan tek bir ana yolla birkaç tali yol var, tabelalar oldukça net ve adada araç yok denecek kadar az.

Adada bin kadar Moai olduğu tahmin edi- liyor; bunlardan bazıları yalnızca gövdelerden ibaret olsa da diğerleri yaklaşık 4 metrelik boy- larıyla azametle adanın üzerinde yükseliyor bugün de. Heykellerin volkanik kayaçların yontulmasıyla oluşturulmuş ve adadaki köylerin ölmüş reisleriyle oğullarını temsil ettikleri düşünülüyor. Ayrıca hepsi, ahu’ların üstünde duruyor. 1919’da Katherine Routledge’dan 1955 yılında Thor Heyerdahl’e kadar sayısız tarihçi ve kâşif heykellerin gizemini çözmek için uğraşsa da kimsenin tam anlamıyla bir cevaba ulaşamamış olması burayı daha da özel kılıyor. Bazı kaynaklarda heykellerin 1100 ila 1660 yılları arasında oyulduğu tahmin edilirken bazı kaynaklarda 1300’lü ya da 1400’lü yılların ortalarında yapılmış olmaları ihtimalinin daha güçlü olduğu ileri sürülüyor.

Bu nedenle, ilk işim heykellerin kökenlerini araştırmak ve Moai heykellerinin oyulduğu eski taş ocağıyla atölyeye gitmek oldu. Rano Raraku adanın üç sönmüş volkanından biri ve eteklerin- de tamamlanmamış Moai heykelleri yer alıyor. Bölgede yaklaşık 397 Moai bulunmuş ve bunlar- dan bazıları oyuldukları taşların yüzeylerinden ayrılmamış ve bitirilip yamaca taşınmadan ön- ceki hâlleriyle bekliyor. Bölgenin büyük kısmı yürüyerek gezilebiliyor. Yürürken adaya yayılan heykelleri görmek ziyaretçilere bu işin tamamen rastgele mi yapıldığını yoksa çoğu efsanede anlatıldığı gibi ada ve ada halkının başına işçilerin işlerini oldukları gibi bırakıp kaçmalarına veya ölmelerine neden olan bir şey mi geldiğini düşündürüyor.

İddialara göre adada salgın hastalıklar yaşanmış veya köle gemileri dünyanın bu ücra köşesine ulaşmış. Hakikat ise muhtemelen bu iki iddianın da gerçekleşmiş olması. Yani, köle tüccarları pek çok ada sakinini alıkoyarken aynı zamanda ada halkının bağışıklık kazanmadığı hastalıkları da buraya getirmiş olmalı.

Rapa Nui’nin gizemine verilecek somut bir cevap olmadığından bu durum bölgeye gelen tüm ziyaretçiler gibi benim de kafamı karıştırmaya yetti.

Daha sonra adanın muhtemelen en harika yeri olan Ahu Tongariki’ye gittim. Restore edilmiş ve kaldırılıp yeniden yerleştirilmiş 15 Moai heykeli 200 metre uzunluğundaki ahu platformunun üze- rinde hazırolda bekliyor. Bir tanesinin tepesinde topuzunun bulunması ve hepsinin farklı boylarda olması Moai’lerin farklı reisleri boy farklarını da gözeterek temsil ettiği düşüncesini daha inan- dırıcı bir hâle getiriyor. Sergilerde teşhir edilmek üzere dünyanın farklı yerlerine gönderildiği için “Gezgin Moai” adı verilen heykel de burada. Keşke bize hikâyelerini anlatabilseler.

Adanın güneydoğusunda yer alan, ada halkı tarafından tamamen ormansızlaştırılmasının ardından doğanın kendine gelmesi için yeniden ağaçlandırmanın yapıldığı çitlerle çevrili bölgeyi geçtim. Ancak Rapa Nui’nin çoğu gizemi gibi bu konuda da yalnızca fikir yürütülebiliyor; ormansızlaşmanın nedeni ya aşırı nüfus artışı ya da Moai heykellerini adada daha rahat taşımak için ağaç gövdelerinin kullanılması. Muhtemelen cevap ikisi birden.

Adanın kuzey ucundaki Playa Anakena’ya (Ana- kena Plajı) ulaştığımda ada beni bütünüyle ken dine hayran bıraktı. Yalnızca tablo gibi beyaz kumlu bir sahil, palmiye ağaçları ve geleneksel Güney Denizi kulübelerindeki kafe ve restoranlar değil, adaya bakan dördü topuzlu yedi Moai heykelinin bulunduğu güzel Ahu Nau Nauda da burada.

Tam manzaranın bundan daha kusursuz olamayacağını düşünürken vahşi bir at sürüsü palmiyelerin arasından geçerek ahu’nun yanından tepeye doğru dörtnala koştu. Arabamla giderken Rapa Nui’nin vahşi atlarını zaten görmüştüm. Bu sahipsiz atlar çiftliklerde yaşamı- yorlar, tüm ada onların. Hanga Roa’da evlerin bulunduğu sokaklarda dolaşıyor, bekleşiyor ve genellikle adayı dolanan ana yolda özgürce geziyorlar. Bu atların, yüzlerce yıl önce adayı terk eden ve özgürce yaşayıp üremeleri için onları geride bırakan yerleşimcilerden kaldığı düşünülüyor.

Moai heykelleri, atlar ve Paskalya Adası’nın tarihini çözmeye çalışmakla geçen bir günün ardından akşamımı Hanga Roa’nın mükemmel balık restoranlarından birinde geçirdim ve günün balığı harika şekilde kurutulmuş ton balığıydı. Adanın en güzel yeri olan ve güne başlamak için gerçekten göz alıcı bir manzara sunan Ahu Tongariki’de gün doğumunu izlemek için erkenden kalktım ertesi sabah. Normalde erken kalkan biri olmamama rağmen gün doğumunun Ahu Tahai’deki gün batımından bile daha iyi olduğunu kabul etmeliyim. Bu iki deneyimi de yaşayabilmek adanın cevherlerini gözler önüne seriyor.

Sonunda oradan ayrılabildiğimde doğruca 2 başka bir sönmüş volkan olan ve Topuz Ocağı da denen Puna Pau’ya gitmek üzere yola koyuldum. Buradaki hafif kızıl kayaçların rengi diğer yerlerdekinden farklı ve muhtemelen bu yüzden Moai heykellerinin topuz kısımları -ya da gerçek isimleriyle pukao’ları için bu ocak seçilmiş. Eskiden mana denen sihirli bir gücün insanların saçlarında depolandığına inanılırmış, dolayısıyla heykellerin pukao’ları ne kadar büyükse güçleri de o kadar fazlaymış. Yani, Moai’lerin yalnızca gövdeleri değil topuz büyüklükleri de birbirlerinden farklı.

Ada manzaralı, görkemli bir bölge olan RanoKau kraterinin kenarında yürüdüm öğleden sonra. Tüm ada mavi gökyüzünden gelen ışınlarla aydınlanırken üzerindeki yağmur bulutuyla kraterin kendi mikrokliması varmış gibi görünüyordu.

Paskalya Adası veya Rapa Nui, gerçekten de hayatta bir kez olsun görülmesi gereken, gi- zemli, görkemli ve tamamen akıllara durgunluk verici bir yer. Umarım buraya gelmek için ikinci bir şansım daha olur, buradan hemen vazgeç- meye hazır değilim.

Şili - Paskalya Adası
Şili – Paskalya Adası
Şili - Paskalya Adası
Şili – Paskalya Adası
Şili - Paskalya Adası
Şili – Paskalya Adası
Şili – Paskalya Adası

Yazı: Ulrike Lemmin-WoolfreyDavid

Fotoğraf: Hanson, Getty Images Turkey

Bu yazımızı okuyan 58.109. takipçimizsiniz.

Fatih Alan

1980 Konya doğumlu. İlk, Orta ve Lise eğitimini Konya'da tamamladı. Amerika Kentucky Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu. Anadolu Üniversitesi Dış Ticaret Bölümü öğrencisi. Yurt içi ve yuırt dışında Yöneticilik, Mali İşler ve organizatör olarak farklı firmalarda görev aldı. Bursa'da Turizm sektöründe Otel'de Yönetici olarak görev yapmakta. Hobileri arasında Motorsiklet, Spor, Kişisel gelişim eğitimleri ve kitap okumak gelir. İngilizce ve Arapça bilmekte, Evli ve bir çocuk babası.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir