Mekke: En Mukaddes Fetih

“Sana döneceğim ey Mekke!” diyerek, dünyaya geldiği topraklardan hicret eden Efendimiz yine bir ocak ayında (11 Ocak 630) Mekke’nin fethi için sefere çıkacaktı..

İslam ordusu kimseye zarar vermeden, tam bir hürmet ve saygıyla Mekke’ye doğru hep bir koldan ilerlemeye başladılar.

Yeryüzündeki ilk mabede ev sahipliği yapan mukaddes belde Mekke’nin ilk sakinleri Hz. Hacer ve oğlu Hz. İsmail’di. Sonra Hz. İbrahim’in amcaoğulları olan Cürhümlüler gelip oraya yerleşti. Hz. İbrahim ve Hz. İsmail, Allahuteala’nın izniyle burada Kâbe-i Muazzama’yı inşa ettiler.

Her geçen gün bu şehrin adı daha çok duyulur olmuştu. Bizanslılar ve İranlılar dahi ondan haberdardı. Zamanla ticareti öyle gelişti ki Mekke’ye “tacirler şehri” denilir oldu. Ama her şey bir tarafa aslında o, âlemlerin efendisini bekliyordu. Nihayet Hazreti Muhammed, orada dünyayı teşrif etti ve getirdiği son hak din İslam’ı ilk defa Mekke’de insanlara tebliğ etti. Fakat inanmayanların, inananlara eziyetleri had safhaya varınca önce Ashabına sonra da Hz. Muhammed’e ilahi izin çıktı ve Müslümanlar peyderpey Medine’ye hicret ettiler.

Ancak Müslümanların hicretinden sonra da düşmanlıklarına ara vermeyecekti Mekkeli müşrikler. Önceleri baskı, ambargo ve işkenceyle eziyet ederken artık Medine’deki Müslümanlar üzerine ordular sevk etmeye başlamışlardı. Ama Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te Müslümanlar karşısında perişan oldular ve nihayet netice alamayacaklarını anlayınca da hicretin altıncı yılında Peygamber Efendimiz ile sulh yapmayı kabul edip Hudeybiye’de bir anlaşma imzaladılar.

Diğer bazı maddelerle birlikte bu anlaşmaya göre Huzâa kabilesi Hz. Muhammed’in, Benî Bekr kabilesi ise müşriklerin himayesine girecekti. Fakat sulh uzun sürmedi ve zaten husumetli olan iki kabile arasında çıkan bir anlaşmazlıkta Huzâa kabilesinden hayli adam öldürüldü. Haber, Hz. Peygamber’e erişince Mekke müşriklerine, ya ölen Huzâalılar için diyet ödemeleri yahut Benî Bekr kabilesini himayeden vazgeçmeleri bildirildi. Bunları kabul etmezlerse anlaşma feshedilecekti. Mekkeli müşriklerden gelen cevap harp hazırlığı olunca, anlaşma da bozulmuş oldu. Müşriklerin sonradan tekrar yapacakları sulh teklifleri ise kabul görmeyecekti.

“Sana döneceğim ey Mekke!” diyerek dünyaya geldiği topraklardan hicret eden Peygamber Efendimiz bu hadiselerden sonra Ashabının ileri gelenleriyle istişare etti ve Mekke’nin fethi için karar aldı. İslam ordusu büyük bir gizlilik içinde hazırlıklarına başlamıştı bile. Mekke’ye giden bütün yollar tutulmuş, kuş uçurtulmuyordu. Kureyş müşrikleri ise bu gelişmelerden habersizdi.

Tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra İslam ordusu 11 Ocak 630 tarihinde sefere çıktı. Yolda dâhil olanlarla birlikte fetih ordusundaki asker sayısı 10 bine yaklaşmıştı. Hazırlıkların başından beri hedef gizli tutulduğu için Mekke’ye hayli yakın Merru’z-Zahrân vadisine varınca karargâh kuruldu. Burada Peygamber Efendimiz gece vakti her bir çadırın önünde ateş yakılmasını emretti.

Kısa bir süre sonra gece karanlığı ateşlerle aydınlanınca müşriklerin kalpleri korkuyla ürperdi ve neye uğradıklarını şaşırdılar. Neden sonra, Ebu Süfyan’ı içlerinden seçip neler olup bittiğini öğrenmesi için ordugâha gönderdiler. Ebu Süfyan Mekke’ye döndüğünde müşriklere “Ey Kureyş! Bu gelen, Müslümanların ordusudur. Karşılarında durmak imkânsızdır. Kim ki Mescid-i Haram’a veya benim evime sığınırsa emindir. Kim ki evine girip kapısını kapatırsa emindir. Kim ki silahını terk ederse emindir. Ey Kureyş! Müslüman olun, selamete erin!” dedi. Bu sözler, şehirde büyük karışıklığa sebep olmuştu. Kimi hanesine kimi Mescid-i Haram’a kimi Ebu Süfyan’ın evine sığınıyor kimisi de kâh silahlanıyor kâh silahını atıyordu. İçlerinden bir kısmı ise Mekke’nin alt tarafında, Handeme denilen yerde cenk hazırlığına koyuldular.

İslam ordusu artık şehre yürümek için son hazırlıklarını yapıyordu. Nihayet Hz. Muhammed, “Kureyş’ten size taarruz olunmadıkça harbe girişmeyiniz.” diye tembihlediği kumandanlarını üç ayrı koldan Mekke’ye girmek üzere sevk etti. Halid bin Velid hazretlerinin kısmetine de Handeme mevkii düşmüştü.

Efendimizin tembihiyle hareket eden İslam ordusu kimseye zarar vermeden, tam bir hürmet ve saygıyla Mekke’ye doğru hep bir koldan ilerlemeye başladılar. Sadece Hz. Halid, yolunu kesip askerlerinden bazısını şehit eden müşriklerle cenk etmek zorunda kalmıştı. Ondan başka silahlı bir mücadele olmaksızın Müslümanlar Mekke’ye girdiler. O zaman, günlerden Cuma idi ve Ramazan Bayramı’na on gün vardı.

Hz. Muhammed doğruca Mescid-i Haram’a, Kâbe’ye gitti. Beytullah göründüğünde Hz. Peygamber tekbir getirdi, ardından da ashabı. Sonra orada bekleşen Kureyşlilere dönüp “Benden ne umarsınız, size nasıl muamele edeceğimi beklersiniz?” diye sordu. Kureyşliler “Hayır umarız ey kerem sahibi” deyince, “Gidiniz, hepiniz azat olundunuz.” buyurdular.

O gün Mekke, bir başka Mekke oldu. Kâbe, içindeki putlardan temizlendi. Mekkeliler Efendimiz’in huzuruna gelip bir bir İslam üzerine biat ettiler, Müslüman oldular. Öğle vakti gelince Hz. Bilal Kâbe’nin üstüne çıkıp ilk ezanı okudu. Vaktiyle Müslümanlara türlü türlü eziyet etmiş olanların pek çoğu, iki cihan serveri tarafından affedildi. Müşriklerin, Müşellel Dağı’ndaki Menat, Nahle’deki Uzza ve Suva ismindeki büyük putları hak ile yeksan edildi.

Hz. Muhammed, Mekke’nin fetih gününde Allahuteala’ya hamd ü sena ederken onun bu hâlini gören Ensar’dan bazıları, “Peygamberimiz artık vatanına kavuştu, bundan sonra bizim beldemize hiç döner mi?” diye endişe içine düşmüşlerdi. Onların bu endişesi, Hz. Cebrail tarafından efendimize bildirilince Ensar’a dönüp buyurmuşlardı ki: “Ben Allah’ın kulu ve resulüyüm. Sizin beldenize hicret ettim. Hayatım da mematım da sizin yanınızdadır.” Hz. Peygamber, Mekke’nin fethinden on beş gün sonra, bu müjdeyi verdiği ashabıyla Medine’ye döndüler.

Mekke fethedilip Kureyş kavminin çoğu da Müslüman olunca artık İslamiyet her tarafta şan ve şöhret bulmuştu. Arap Yarımadası’nda ilk İslam devletinin kuruluşunun da ilanı olan bu mukaddes fetihten sonra Müslümanları daha nice yeni fetihler bekliyordu.

Mekke Osmanlı Kalesi
Mekke Ecyad Kalesi’nde dalgalanan Osmanlı Sancağı

Kaynak: TR dergisi

Bu yazımızı okuyan 10.780. takipçimizsiniz.

Misafir Yazar

Misafir yazar olmak istermisiniz ? Sizleri gencyolcu.com ziyaretçileriyle buluşturmak hedefi ile misafir yazarlık kabul ediyoruz. Kriterler: Yazılar kesinlikle özgün ve size ait olmalıdır. Yazınız gencyolcu.com da yayımladıktan sonra link vererek başka yerde yayımlaya bilirsiniz. Yazınızı bilgi@gencyolcu.com adresimize gönderebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir