İnsanlık Neyini Kaybetti ?

Duasını mı, doğasını mı yoksa sevdasını mı? İnsanlık neyini kaybetti de sürüklendiği bu girdaba göz göre göre girmeyi kabullendi. İnsanoğlunu Allah’ın sözlerine, kanunlarına kulak vermeyecek, riayet etmeyecek kadar karanlığa sürükleyen şey neydi? Düşünün öyle bir sürüklenme ki bu, hem Allah’ın hükümlerini takmayacaksınız hem de unutkan olan, yanılması, şaşırması muhtemel olan akılla hüküm verecek kadar ileri gideceksiniz.

Bu nasıl bir şeydir Allah’ın hükümlerini saymıyor, ona inanmıyorsunuz bunu anladık diyelim yahu ona inandığını söyleyen, iman ettim diyen insanlara ne demeli, tüm insanlığın ortak değerleri olan merhamet, vicdan denen bu ulvi duygulara ne oldu da insanoğlu bu denli vahşete,  göz yaşına göz yumar oldu. Sanırım tam burada insanlığın neyini kaybettiğinin cevabını vermek gerekir. İnsanlık doğasını, duasını, sevdasını yani en önemli şeyini aşkını (Rabbini) kaybetti.

İşte bu sebeplerden ötürüdür ki yer yüzü kan ağlıyor, gök yüzü kan kusuyor, zulmün daniskası salgın bir hastalık gibi tüm dünyada kol geziyor. Peki insan Rabbini kaybedebilir mi? Evet insan Rabbini kaybeder nasıl mı? Bunun cevabını efendimiz (s.a.v)’in hadisinde görüyoruz ne diyordu O Nebi; ‘‘kişi kendini (nefsini) tanırsa rabbini (tanır) bilir.’’ İnsanoğlu, insanlık kendinden bî haber kaldığı için rabbini de kaybetti, ki zaten bu kaçınılmaz bir sonun başlangıcıydı. Diyeceksiniz ki bu kadar karamsarlık gerekli mi, evet tüm dünyayı göz önünde tutarak konuşursak bu gerekli. Hayal dünyasından çıkıp gerçeklere vakıf olmak için gerekli.

Şunu söyleyebilirsiniz açıklamaya çalıştığınız vahşetler, göz yaşı kısacası insanoğlunun kaybettiği değerler bizim topraklarımızda pek fazla mevcut değildir. Bu tespit doğrudur ve aksi de olmayacaktır inşaallah; zira bu topraklar ecdadımız ve bugün yaşayan insanlarımız tarafından her daim ekilen sevda tohumlarının sulanmasıyla hep temiz, o saf güzelliğini korumaya devam etmiştir. Hem de bu topraklara yapılan onlarca haçlı seferlerine karşı dimdik değerlerimiz ayakta durmaktadır;

çünkü bu topraklar öyle bir inanç sistemiyle yoğrulmuş ,öyle bir sevda tohumları ekilerek aşk fidanları büyütmüş ki her budanmaya çalışıldığında, haçlı zihniyetinin her gelişinde bu topraklara kan, göz yaşı, kin, cehalet, inançsızlık tohumlarını ekmeye çalıştığında o budanan dallarıyla hep yeniden sürgün vermiş, onların her gelişinde o muhteşem inanç dallarını birer ok gibi o kap kara zihniyete sahip olan medeniyet fukaralarının üzerine yağmıştır. İşte bu sebeplerden dolayı bu topraklardaki insanlara karamsar gözle bakamayız; ancak yeryüzü maalesef böyle değil insanlık değerlerinden uzaklaştırılmış durumda.

Bu uyarıyı yapmamın, hangi değerlerin yok olduğunu açıklamamın sebebi yarın bizim topraklarımızın da bu değerlerden yoksun insanlarla doldurmak, var olan insanlarımızı değerlerinden uzaklaştırmak isteyeceklerdir. Ki istiyorlar da bu yozlaşmaya karşı önlem almamız gerekir. Aksi taktirde arkamızdan gelen nesillerimiz gül kokulu bahçeler yerine, sinekten geçilmeyen bataklıklarda yaşamaya mahkum olacaklardır.

Bu yazımızı okuyan 1.130. takipçimizsiniz.

acizim

1986 Tokat Turhal DOĞUMLUYUM İLK ,ORTA öğrenimimi burada yapıp şu anda uşak üniversitesinde Türkçe Öğretmenliği bölümünde son sınıf öğrencisiyim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir