Arınmak

Ben karanlıktan korkuyorum, karanlık topluyorum, korkularıma inat… Karanlık seçmek ve karanlık biriktirmek… Acılardan acı, korkunçlardan korkunç… Bulaşıklar biriktiriyorum mutfakta, günahlar biriktirdiğim gibi kalbimde… Yıkamayı erteliyorum tıpkı tövbeyi ertelediğim gibi… Tabaklar temizlenmek için suya ihtiyaç duyuyor, günahlarım tövbeye hasret… Düğmeye basabilsem, tövbeye çıkabilsem içimdeki karanlıklara meydan okuyacağım… İçimde bin voltluk bir ışık biriktireceğim belki, hem kendime aydınlık hem bana yakın olana, bana benzeyene umut… Bana tövbe hakkını tanıyana şükran… İçim yanmalı, ateş yakmalı… Günah yanmalı, günahı yakarak temizlemeli… Günahı tövbeye vermeli, günahı gözyaşıyla silmeli… Işıkları yakmalı, ışıkla yanmalı yanılacaksa… Güneş yaksın, karanlıkta kaybolmaktan ziyade… Aydınlığa çıkmalı karanlıkların ardından… Gecenin sabaha terki gibi günah sevaba bırakmalı kalbi… Kalbe sahibi gelmeli, ait olmayan gitmeli… Fazla eşyalardan arınması evi rahatlattığı gibi… Gereksiz halden, gereksiz işten, gereksiz sevdadan sıyrılmalı kalp… Ve günahlardan…
Ölüm karşısında ürkmemeli, gülerek karşılayabilmeli Azrail’i ve bir dosta sarılır gibi sarılmalı O’na, bir dostun ansızın gelişine mutlu olunur gibi mutlu olunmalı O’nun gelişine… Ama güzel yaşamalı hayatı, günahtan tövbe ile arınarak… Rab ile irtibatta olarak… O’na yakın olarak… O’ndan olduğunu bilerek, onla olduğunu bilerek…
Bulaşıklar yıkanmalı lavabo boşalmalı… Günahlar yıkanmalı, kalp huzura ermeli… Kalp, kendine gelmeli… Kalp kalbolmalı, değişmeli, çevrilmeli… O’na yansımalı O’ndan yansıtmalı… O’nla yansıtmalı…29 Ocak 2005 Diyarbakır…

Bu yazımızı okuyan 1.384. takipçimizsiniz.

kerime küçük

Hayat hikâyem… Ben Konya’nın Beyşehir ilçesinin küçük bir kasabasında doğdum. Yedi kardeşten beşincisiyim ve ilme âşık tek çocuğum ailemde. Daha çocukluğumda bir tercih yapmak zorunda kaldım ya ilim ya ailem adına… Benim tercihim ilim adına oldu. Şimdi bazen pişman da olmuyor değilim bildiklerimden bir şeyler yapamadığım hayatıma uygulayamadığım, bilinenle yapılan arasında uçurumlar oluşmaya başladığı zaman, küçücük kasabamda hiçbir şeyden habersiz yaşamak acaba daha mı akıllıca bir iş olurdu diye düşündüğüm zamanlar da olmuyor değil… Bazen hasretlik de çok koyuyor… Bir garip gurbetlik yıllarca çektiğim yurt köşelerinde anamın dizinin dibinden uzak geçirilmiş ondört yıl… İşte bir garip gurbetlik… İlkokulu başarıyla bitirdim… Daha ilkokula gitmeden öğretmencilik oyunu oynadım okul bahçesinde… Daha çocukken hayran oldum bu mesleğe ve daha çocukken başladım kitap okumaya… Sınıfımın kitaplığında okumadığım kitap kalmamıştı ilkokul yıllarımda… Kemalettin Tuğcu en çok okuduğum yazardı bir de… Ve ilk defa Çalıkuşu’nu ilkokul 4 e giderken okumuştum sanırım… İlkokul dörtte babamızın kanserden vefatı üzerine anacağım benim hep doktor olmamı istedi… Babamın kanser olduğunu bile bile ameliyat eden doktorlara inat… Hastane köşelerinde yardıma muhtaç insanlara, bir gülümsemeye hasret kalanlara faydam olur düşüncesiyle hayallerinde kızı kerimesi doktor olmalıydı… Ama olmadı isyan bayraklarımı ilk defa evden ayrılmakla çekmiştim zaten… İkinci isyan bayrağımı ise orta 2 de verdiğim bir kararla ilahiyat okuma kararıyla çektim ve ben anamın hayallerine umuduna inat doktor olmadım olamadım… Ben ilahiyat hayranıydım… Gönül doktoru olmalıydım… Kalplere şifa olmalıydım. İnsan bedenen bir defa ölürdü ama ruhen imanen öldüğü zaman o ölünün hali bin beterdi…Ben kalp hastalarına deva olacaktım ben ilahiyatlı olacaktım…. Ve yıllar süren gurbetlik ve Marmara ilahiyat… Yeniden doğuş bir garip yaşam… Ölümle burun buruna geçirilen 2 yıl ve Rabbimin dünyadan nasibimi kesmediğini öğreniş ve sonrada yeniden sarılmak bir şeylere… Ve mezuniyet…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir