Bolu: 4 Mevsim’in Gözde Şehri

Mevsimin Güzelliklerinin İzinde: Bolu

Bolu’da keyifli bir hafta sonu geçirmek için yoldayım. İstanbul’dan yaklaşık iki buçuk saatlik yolculukla ulaştığım Bolu Dağları’nı aştığımda sonsuz bir orman denizinin içinde buluyorum kendimi. Sık çam ağaçları arasından bir nebze olsun başını uzatmayı başaran ahşap kulübeler, otlaklara giden sürüler, yol kenarlarına dizilmiş tezgâhlarda bal, kaymak, reçel, peynir, köy ekmeği, yoğurt, taze meyve sebze ve örme sepetler satan yöre insanı eşlik ediyor yoluma. Önce şehir merkezine uğrayıp panoramik bir turla Bolu’yu tanımaya karar veriyorum.

Köroğlu diyarı

Şık ve düzenli bir görünüme sahip olan şehir merkezi, birkaç saatlik geziyi fazlasıyla hak ediyor. Belediye Meydanı-Cumhuriyet Caddesi rotasını izleyerek, kentin kalbinin attığı yerleri tanıma olanağı buluyorum. Civarda rastladığım eski Bolu evlerinden bazıları kafe ve restorana dönüştürülmüş. Osmanlı döneminden bu yana aşçılarıyla nam salmış olan Bolu’da, bu mekânlardan birini seçerek gezinizi taçlandırmak elinizde.

Dört bir yanını çepeçevre saran doğa harikalarının orta yerinde, küçük ama modern bir şehir merkezine sahip olan Bolu’nun en hareketli yeri, İzzet Baysal Caddesi. Adını, okuldan hastaneye, fabrikadan üniversiteye kadar şehre sayısız eser kazandıran Bolulu hayırsever iş adamı İzzet Baysal’dan alan cadde, gençlerin Bolu’daki en önemli buluşma adresi. Şehir merkezinin en büyük yeşil alanı olan Anıt Park’tan başlayan cadde, sineması, çok katlı alışveriş merkezleri, ışıltılı mağazaları, otelleri, lokantaları, kafeleri ve hediyelik eşya dükkânları ile hemen her zaman canlı.

Köroğlu Heykeli
Bolu – Köroğlu Heykeli

Caddenin ucundaki Belediye Meydanı’nda yükselen Köroğlu heykeli ise kentin sembolü… Şaha kalkmış yağız atının sırtında, elinde sazı, belinde hançeriyle tasvir edilen Köroğlu, zalim Bolu Beyi’ne haddini bildiren ve zenginden alıp fakire dağıtan bir halk kahramanı olarak tanınıyor. Meydanın ortasındaki havuzlu fıskiyenin çevresi, dinlenme alanı olarak düzenlenmiş. Kadı, Saraçhane, İmaret ve Karamanlı camileri ile Orta ve Tabaklar hamamları gibi Osmanlı eserlerinin sıralandığı meydanın en büyük yapısı olan Büyük Camii, 1382 yılında Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılmış. Bitişiğindeki 18’inci yüzyıl tarihli Taş Han, kentin en eski çarşılarından biri olarak görülmeyi hak ediyor.

Bolu - Abant
Bolu – Abant

Gölden hayaller

Bolu şehir merkezinden yaklaşık 15 dakikalık bir yolculukla Cennet Göl olarak da tanınan Gölcük’e ulaşıyorum. Adının hakkını veren göl, cennet gibi… Gölcük’te tüm sesler, sanki başarıyla yönetilen bir orkestradan çıkarcasına dolanıyor, beyaz kürk mantosuna sarınmış ormanın derinliklerinde… Gölcük ile aydınlık bir kış vakti tanışmış olanlar, işte o an anlıyorlar doğanın sessizliğinin nasıl bir şey olduğunu. Gölcük’teki derin sessizliğin büyüsünün temel nedeni, burada araçların olmaması.

Bolu - Abant
Bolu – Abant

Göl çevresini motorlu araçlarla turlamak yasak! Türkiye’nin en romantik yerlerinden biri olan göl çevresindeki yürüyüş parkurunda, 300-400 metre aralıklarla suya açılan tahta iskeleler, eşsiz manzaralara uzanan hayal köprüleri gibi… Gerçek bir seyir istasyonu olan bu ahşap duraklar, fotoğrafseverlerin de favorisi. Her birinde görülen manzara aynı olmasına aynı, ama sanki sudaki küçük titreşimler gölün yüzeyine her an farklı bir resim çiziyor. Doğal olarak, her an görüntüyü de bambaşka bir evrene doğru kaydırıyor sanki… Aladağlar’ın koruyucu kucağında, kar elbiseli köknar ağaçlarının sudaki büyüleyici aksini izlerken, natüralist tablolar çağrışıyor zihnimde…

Bolu - Mudurnu
Bolu – Göynük

Kapılar ve köprüler

Gölcük’ün saf ve parlak maviliğini ağaçların derin gölgesine emanet edip Göynük yönünde, Abant Dağları’nın vadilerine doğru ilerliyorum. Birkaç kilometre ileride her iki yanda kavak ağaçlarının sıralandığı uzun köy yolları ve patikalar tam bir kır panoraması sunuyor. Çepni köyünü geride bırakınca Bolu’nun en eski ve özgün kasabalarından biri olan Mudurnu’ya ulaşıyorum. Geleneksel Batı Karadeniz sivil mimarisinin zarif örneklerini yaşatan Mudurnu, derin bir vadi çanağının içine kurulmuş.

Bolu - Tarihi Ahşap Cami
Bolu – Göynük – Gazi Süleyman Paşa Camii

Yaşları 90 ila 200 arasında değişen Mudurnu evlerinin birçoğu restore edilerek otel, restoran ve kahvehane olarak turizme kazandırılmış. “Kapılar ve köprüler” kasabası olarak tanınan “Yavaş Şehir” Mudurnu’daki 16 köprü ve yedi cami ise yöreye değer katıyor. Mudurnu’nun yaşayan en eski değerlerinden biri olan Eski Çarşı’nın dar sokakları hazinelerle dolu: İrili ufaklı ibrikler, el yapımı âlemler, el emeği göz nuru semaverler, hamam aksesuarları, zarif resim çerçeveleri ve daha neler neler…

Bolu - Göynük Saat Kulesi
Bolu – Göynük Saat Kulesi

Asıl sürpriz ise cumartesi günleri ilçe merkezinde kurulan Kadınlar Pazarı. Mudurnu köylerinden gelen kadınların getirdiği binbir ürün ile alabildiğine otantik bir havaya bürünen pazar, Osmanlı’nın beş asırlık yapılarının ortasında renkli bir panayır yerini andırıyor. Yaklaşık iki asırdır her cuma günü yapılan bereket duası ise Mudurnu’nun yaşayan en eski geleneklerinden biri.

Bolu

Osmanlı döneminde esnaf ahlakını sağlayan ahilik teşkilatının bir parçası olan tören, Eski Çarşı’da toplanan çarşı esnafının topluca dua etmesinden sonra halka ekmek, ayran ve helva dağıtmasıyla tamamlanıyor. Helva demişken başka bir helvadan, Mudurnu’nun saray helvasından bahsetmemek olmaz. Depme helva olarak da bilinen saray helvası ilçede üretiliyor, ülke çapında dağıtımı yapılıyor.

Bolu - Tarihi Orta Hamam
Bolu – Tarihi Orta Hamam

Huzurun kucağında

Mudurnu’nun dünya güzeli evlerine ve sıcak insanlarına veda edip Sünnet Gölü’nü keşfetmek üzere Göynük’e doğru yola çıkıyorum. Yolun bu bölümü biraz virajlı. Çam ormanlarının oksijen yüklü tertemiz havası beni doğruca göle ulaştırıyor. Erenler ile Kurudağ’ın yamaçları arasındaki dar bir vadinin heyelan sonucu tıkanmasıyla oluşan Sünnet Gölü, deniz seviyesinden 820 metre yükseklikte.

Derinliği 20 metreyi bulan gölde sazan, gümüş ve alabalık yetiştiriliyor. Bu yüzden amatör balıkçıların her daim gözdesi… Civardaki orman içi yürüyüş parkurları ise doğaseverlerin favorisi. Gölün huzur dolu kıyılarının tadını çıkardıktan sonra tekrar yola koyuluyorum. Friglerden Osmanlılara uzanan çok kültürlü geçmişini sarp bir vadinin koynunda saklayan “Yavaş Şehir” Göynük’ü keşfedeceğim için heyecanlıyım.

Bolu - Meydan
Bolu – Meydan

Bir an önce tarihî ilçenin ahşap kokulu taş sokaklarında sıralanmış asırlık konakların anlattığı eski zaman hikâyelerine kulak vermek istiyorum. Bolu’nun yüksek tepelerinin ardına gizlenmiş eski bir Osmanlı yerleşimi olan Göynük, sarp bir yamaç üzerinde bembeyaz gövdesiyle yükselen tarihî saat kulesiyle karşılıyor beni… İlk bakışta eski bir Anadolu kasabası izlenimi veren Göynük, ilgi gösterdikçe güzelliklerini ortaya döken yerlerden. 1922 yılında Sakarya Zaferi’nin anısına yapılan Zafer Kulesi, bu güzelliklerden sadece biri. Üç katlı altıgen gövdesiyle ilgi çeken tarihî yapı, ilçenin sembolü olarak kabul ediliyor.

Yaşayan konaklar

Yürüyüşün ister başına ister sonuna saklansın, ilçe meydanı da başlı başına bir gezi alanı Göynük’te. Büyük Cami olarak da anılan Gazi Süleyman Paşa Camii, Göynük ve çevresini 1323’te Osmanlı topraklarına katan Osman Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa tarafından yaptırılmış. En eski Osmanlı camilerinden birini örnekleyen yapının camlarını süsleyen vitraylar İznik’ten getirilmiş

Bolu - Büyük Cami Avlusu
Bolu – Büyük Cami Avlusu

Caminin bitişiğindeki türbe ise Fatih Sultan Mehmed’in bilge hocası Akşemseddin’e ait. Unutmadan, Göynük’ten ayrılırken yörenin meşhur atom fasulyesinden alabilirsiniz. Ekimi ve hasadı bir hayli zahmetli olan bu iri kuru fasulye cinsi kış aylarında toplanıp pazara çıkarılıyor. Göynük’ün geleneksel el zanaatlarının başında gelen ağaç oymacılığı, ilçe merkezinden çok civar köylerde sürdürülüyor. Semerciliğin son birkaç temsilcisi kalmış yörede. Burada günümüzün gözde mesleği ise pansiyonculuk.

Son yıllarda yapılan turizm yatırımlarıyla restore edilip otel ve lokanta hizmeti veren tarihî konakların sayısı, özellikle son yıllarda epeyce artmış. Turizmin hızlı gelişimine karşın Göynük, kimliğini ve ruhunu korumayı başarmış bir yer. Hem de bunu sadece bir hafta sonunda bile hissettirebilecek kadar…

Yazı : Melih uslu Foto : Alp Kaya – İsa Özdere – Koray Akar

Bu yazımızı okuyan 13.101. takipçimizsiniz.

Misafir Yazar

Misafir yazar olmak istermisiniz ? Sizleri gencyolcu.com ziyaretçileriyle buluşturmak hedefi ile misafir yazarlık kabul ediyoruz. Kriterler: Yazılar kesinlikle özgün ve size ait olmalıdır. Yazınız gencyolcu.com da yayımladıktan sonra link vererek başka yerde yayımlaya bilirsiniz. Yazınızı bilgi@gencyolcu.com adresimize gönderebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir