Anadolu’nun Meşhur 5 Hediyeliği

Ziyaretçilerini eşsiz misafirperverliğiyle ağırlayan Anadolu, yerel dokusuyla hâlen özgün ürünler ortaya koymayı başarıyor.  El emeğinin, âdeta gönül gözüyle işlendiği bu topraklara has hediyelik ürünlerden beşini bir araya getirdik.

3 bin yıllık zanaat: Nazar boncuğu

Nazar boncuğu

Kem gözden, bakışlarda saklı kötülüklerden korunmak pek çok kültürde yer aldığı gibi, bu kültürlerin neredeyse tamamında nazar, erdemi de hıyaneti de barındırır. Mısır, Babil ve Sümer uygarlıklarında bakıştaki niyete çok önem verilmiş ve kötülüklerin bakıştan geçtiğine inanılmıştır. Antik Mısır’da göz biçimli boncuk; bir gözü ay, diğer gözü güneş olan tanrı Horus’un gözünü temsil eder. Anlatıya göre Horus, kaos ve fırtına tanrısı Seth (Set) ile olan mücadeleyi kazanınca, gözünün kötülüğü ve kaosu yok edeceği fikri ortaya çıkmıştır. Nazarın erdemi bir tarafa, fenalığından korunmak için nice efsunlu sembollere başvurulur. Türk kültüründe nazardaki gizli felaketlerden kurtulma fikri, Orta Asya’daki bozkır yaşantısına dek uzanan bir geçmişe sahiptir. Kem göze karşı nazar boncuğu ortaya çıkmıştır.  Zaman içinde bu tip sembollerin koruyuculuğuna olan inanç değişse de nazar boncuğu rengi ve formuyla her dem popüler olmayı sürdürür.

Binlerce yıldır aynı yöntemlerle, 1200 derecede ısıtılan ocaklarda şekil verilen nazar boncukları konu olduğunda akla ilk gelen yerlerden biri İzmir’in Nazarköy’ü. Eski adı Kurudere olan köyün adını da yazgısını da göz boncuklar değiştirmiş. Anadolu’nun 3 bin yıllık zanaatının yaşatıldığı Nazarköy’de bir dönem bir düzineden fazla boncuk atölyesi bulunurken günümüzde atölyelerin sayısı beşe kadar düşmüş. UNESCO tarafından, nazar boncuğu yapımında “Yaşayan İnsan Hazinesi” seçilen Mahmut Sür gibi Nazarköylü boncuk ustaları maviden yeşile, göz biçimli camları geleneği yaşatarak üretiyor: Çam odunu yakılarak ısıtılan ocakların haznelerindeki camlar eritilerek şekil veriliyor. İki demir çubukla çalışan usta ilk demire boncuğun ana zemini sararken, daha ince formda olan diğer demirle hazırlanan zemine farklı renkler ilave ediliyor.  Nazar boncuğunun bir diğer üretim biçimi ezme yöntemi. Her iki yöntem de rüzgârda şıkırdayan, gün ışığında renk renk süzülen, kötü bakışın, kem gözlerin yol açtığı olumsuzluğu topladığına inanılan boncukları üretmek için kullanılmaya devam ediyor.  Köyde yılın belli zamanlarında boncuk şenlikleri düzenleniyor.

Sanatla zanaat arasında: Devrek bastonu

Devrek bastonu

Geçmişte centilmenlerin en önemli aksesuarı olan bastonlar çağımızda el işi hatıra eşyaların başında geliyor. Batı Karadeniz’in yemyeşil kasabası Devrek, bastonuyla özdeşleşmiş durumda. Sanatla zanaat arasında hassas bir dengede yaşatılan bastonculuk kasabada asırlardır devam eden bir gelenek. Sedef ve gümüş kakmaları ve narin gövdeleriyle şöhreti dünyaya yayılmış Devrek bastonları, Anadolu’nun iddialı el hd film izle emeği ürünlerinin başında geliyor. Bölgenin yerel dokusunu oluşturan kızılcık, şimşir, ceviz, çam, gül, muşmula, meşe, kayın, fındık, kiraz ve porsuk ağacı gibi ağaçlar baston ustalarının yorulmak bilmeyen ellerinde özenle biçimleniyor. Devrek bastonunda en çok rastlanan baston biçimi burma motifi ve onu tamamlayan yılan figürü.

Bastonun ince doğasına burma motifinin kolayca oturması ve yılanın da figür olarak bunu en ideal biçimde tamamlaması sebebiyle tercih ediliyorlar. Devrek’te baston yapılacak ağaç hemen işleme alınmıyor, öncelikle bir yıl boyunca kurutuluyor. Zarafetiyle göz dolduran Devrek bastonları yapım sırasında dokuz aşamadan geçiyor. İlk olarak 180 ila 240 derecede ısıtılan ağaç, ustanın seçtiği forma göre düzeltiliyor. Devamında tornalama, gövde, sap kesimi, uç takmak, sistire ve zımpara, renklendirme, bezeme ve vernikleme aşamaları geliyor. Yaptığı her baston âdeta bir sanat eseri olan Devrekli baston ustası Münteka Çelebi’nin dediği gibi  “Devrek bastonu, bir sevgi, bir duyarlılık, bir aşk mahsulü”.

Tabiatın armağanı: Oltu taşı

Oltu taşı

Soğuğuyla bilinen Erzurum’da tabiatın insanoğluna bir armağanıdır Oltu taşı. Adından da anlaşılabileceği gibi Erzurum’un Oltu ilçesinde çıkarılır. Rezervi oldukça sınırlı  olan taşın çıkarma işlemi de bir hayli zahmetlidir. İşlenmesi kolay olmasına rağmen havayla temas ettiğinde sertleşen bu yarı değerli taş bazen bir takı, bazen de bir tespih hâlini alır. Orta Çağ’dan bu yana ziynet eşyası yapımında kullanılır. Oltu taşı işlemeciliğinin gerçek bir zanaat koluna dönüşmesi ise geçtiğimiz yüzyılda gerçekleşir. Günümüzde maharetli ustalar tarafından altın ve gümüşle yan yana da kullanılan bir malzeme olan Oltu taşı, anı eşyası yapımında sıklıkla tercih edilir.

Kullanıldıkça ışıltı kazanan Oltu taşı genelde babadan oğula hd film izle bir maharet devriyle varlığını sürdüren bir zanaat. Günümüzde taşın kaynağı olan Oltu’da ve Erzurum Rüstem Paşa Kervansarayı’nda bulunan atölyelerde işlenmeye ve buralardan dünyaya yayılmaya devam ediyor.

Çıngıraktan bebeğe: Su kabağı

Su kabağı

Su kabakları doğal formları kadar zanaatkârların elinde dönüştükleri biçimle de bulundukları ortama ayrı bir hava katıyor. Anadolu’nun hemen her yerinde yetişen bu sebze en etkileyici biçimlere Antalyalı ustalar aracılığıyla kavuşuyor. Bölgede yetişen su kabaklarının büyüklüğü ve kalitesi, yöre insanının motif anlayışıyla birleşince en etkileyici ürünler de buradan çıkıyor.

Genellikle delik işi tekniğiyle biçimlendirilen su kabakları, boyama ve vernikleme gibi işlemlerden geçiyor. Müzik aletinden saksıya, sürahiden avizeye değişik eşyalara dönüşüp, daha ziyade bebek ve çıngırak olarak ilgi görüyor. Organik bir malzeme olan su kabakları farklı formlarda özel birer armağan olarak mekanları süslüyor.

Hediyelik konaklar: Safranbolu maket evleri

Safranbolu maket evleri

1994’ten bu yana UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Safranbolu evleri hiç şüphesiz sivil mimarlık tarihinin yalın ve bir o kadar da değerli bir unsuru. Her yıl yüz binlerce gezgini kendine çeken Safranbolu evleri o kadar seviliyor ki gelen ziyaretçiler bu evlerin küçük bir modelini almadan Safranbolu’dan ayrılmıyor. Beyaz gövdeli, kırmızı kiremitli şirin konaklar bazı durumlarda içine aydınlatma sistemi yerleştirilerek abajur gibi de kullanılıyor. Yapımı sabır ve emek isteyen maketler genelde Safranbolu’da yaşayan kadın ustaların elinden çıkıyor.

Kontrplak, zımba, tutkal gibi malzemelerin bir araya getirilmesiyle gövdesi oluşturulan evler süsleme aşamasında ince bir çalışma gerektiriyor. Evlerin pencere pervazlarından tül perdelerine kadar detaylar maketlerin yapımındaki ikinci aşamayı oluşturuyor. Klasik bir Safranbolu evinde rastladığımız kırmızı kiremitler için maketin çatı kısmına kırmızı tutkal sürülüp, tutkal kurumadan kırmızı kumla sıvanıyor. Tutkal ve kum işlemi maketin zeminine de uygulanıyor. Tek fark beyaz tutkal ve yeşil kum dökülmesi. Böylece evin önünde yeşillik alan elde ediliyor. Ardından Safranbolulu kadınlar cam macunlarını biçimlendirerek evin kenarlarında yumuşak toprak varmış gibi bir etki uyandırıyorlar. Son olarak cam macunlarına renkli kuru çiçeklerin eklenmesiyle peyzaj tamamlanıyor. Safranbolu çarşılarında her an bir Safranbolu kadınını bu maket evleri biçimlendirirken görebilirsiniz.

Yazı : Aslı Bora / Foto : İhsan Gencelman

Bu yazımızı okuyan 2.662. takipçimizsiniz.

İsmail Hakkı Çetin

1993 Malatya Darende doğumlu. İlk, Orta ve Lise eğitimini Darende'de tamamladı. 2011 yılında Hulusi Efendi Kuran Kursu'nda hafızlık eğitimini tamamladı. Bosna Hersek Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde eğitim aldı. Blogger yazar. Hobileri arasında Seyehat etmek Fotoğraf çekmek, futbol, masa tenisi ve yüzme vardır. Beşiktaş taraftarı, Boşnakça bilmekte. Arapça ve İngilizce öğreniyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir