Düşmanın yerinde ol(ma)mak…

Düşman ne yapar?

1) 7 Ağustos’ta İstanbul Yenikapı’daki Demokrasi ve Şehitler Mitingine İstanbul ve tüm illerimizdeki toplumumuzun her kesiminden, her partiden Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Alevi, Sünni vb. 3 milyonun üzerinde vatandaşımızın katılımı olabilir. Aynı şekilde 81 ilimizde de yapılacak olan mitinglerle birlikte sayı daha da artacaktır. Tüm dünyaya gösterilecek birlik ve beraberliğimizi Allah (cc) mübarek eylesin. Tabii bu güzel birlikteliği bozmak isteyen lanetli şeytan ve ona hizmet eden ABD, İsrail, İngiltere, AB vb. ülkeler, FETÖ, PKK, PYD, YPG, DAEŞ (İŞİD) vb. taşeron örgütleri vasıtasıyla operasyonlar planlayabilirler. Örneğin;

a) HDP yöneticilerine suikast yapılabilir.
b) Yenikapı yerine güvenliği daha az olan farklı şehirlerdeki mitinglere bombalı saldırı olabilir.
c) Hüseyin Gazi Tepesi vb. bir yerlerdeki cemevlerine saldırı olabilir.
d) Türkiye’deki bu birlik ve beraberliği dünya kamuoyunun görmemesi için Cumartesi veya Pazar günü ABD, İngiltere veya AB’de büyük bir terör eylemi organize edebilirler. Fransa veya Almanya olabileceği gibi, İngiltere’nin bu tarz bir olaya daha çok ihtiyacı var. Belki de bu ülkelerdeki ABD konsoloslukları ve çevresine de saldırı olabilir. Bir de bakarsınız terörist ya Türkiye kökenlidir veya Türkiye’den gelmiş mültecilerden Daeş (Işid) üyesi olmuş bir kişidir.

Türkiye’mizdeki bu birlik ve beraberliğimizi sansürlemeye çalışacaklara farklı bir yolla engel olabiliriz. Mitinge sadece ülkemizdeki ünlü kişileri değil, farklı ülkelerdeki ünlü insanların da katılıp birer cümle söylemesini sağlayabiliriz. Uzak bağlantı veya video ile onların da mitinge katılması sağlanabilir. Örneğin ABD’den yönetmenler Micheal Moore, Mark Hall, Nobel Ödüllü bilim adamımız Aziz Sancar, İngiltere’den şarkıcı Yusuf İslam/Cat Stevens, Zayn Malik, Sami Yusuf, İsveç’ten Maher Zain, Nobel Barış Ödüllü Yemenli gazeteci Tevekkül Karman, Filistin Başbakanı İsmail Haniye, Pakistan, Suudi Arabistan, Katar vb. ülkelerin devlet yöneticileri veya siyaset adamları. Yani dünyanın farklı noktalarının gözünün bize çevrilmesini sağlayacak kişiler, veya bizie düşman ülkelerdeki ‘muhalif’ isimler de olabilir. Bu sayede farklı ülkelerdeki medyanın ve insanların olumlu yönde dikkatini çekebiliriz.

2) Bu arada Suriye, Irak vb. ülkelerde ve özellikle Ortadoğu’da yakın zamanda meydana gelecek olaylar, ABD ve Avrupa Birliği’nin 15 Temmuz darbe girişimindeki, öncesindeki ve sonrasındaki rollerinin ve yeni dünya birliğinin de ele alınacağı 9 Ağustos’taki Türkiye-Rusya görüşmesi de çok önemli.

Türkiye ve Rusya görüşmelerini engellemek için bu ülkelerde terör eylemi düzenlenebilir. Dış olaylara eğilmek yerine kendi iç işlerine bakmaları söylenmiş olacaktır. Siyonistler tek taşla çok kuş vurmayı sevdiği için ve Türkiye’deki halklar daha hassas olduğu için aynı zamanda iç savaşa yol açabilecek ikinci faz eylemlere geçebilirler.

Bu arada Türkiye’deki darbe girişiminin bir nedeni de Rusya yakınlaşması ve Suriye’nin parçalanması sonrası oluşacak devletlerin yanısıra bir de Türkiye’nin Mısır’da organize ettiği yeni özgürlük hareketinin engelleme girişimiydi. Kısa sürede engellenmiş gibi gözükse de Türkiye’de milletimizin göstermiş olduğu iman ve cesaret dolu direniş hem Mısır’daki hem tüm dünyaki Müslüman kardeşlerimiz ve tüm mazlumlar için mükemmel bir örnek oldu. Allah (cc) bütün zalimlerin planlarını başlarına geçiyor…

3) Peki ABD, FETÖ lideri olan Feto Gülen’i iade eder mi?

a) Feto’nun gerçek anne veya babası Osmanlı-Türkiye Cumhuriyeti’nde zamanında yapılan operasyonlar sonrası hazırlanan tehcirden etkilenmiş olabilirler yani Yahudi veya Ermeni vatandaşlarımızla bağlantısı da olabilir. Dolayısıyla bu çok uzun süreli bir intikam projesidir belki. Yani çocukluktan bu yana Vaad Edilmiş Topraklar için çalışacak biri olarak yetiştirilmiş olabilir. Dolayısıyla bir Patriot yani Vatansever olabilir. Ama hangi vatan için? The Lawrance of Arabia (Arabistanlı Lawrance) gibi The Gulen of Anatolia or Pennsylvania. Anadolu’nun Gülen’i, Türkiye’li Gülen veya Pensilvanya’nın Güleni… Yani o gerçek bir siyonist vatansever ise onu hiç bir şartta vermezler.

b) Feto da Apo gibi CIA veya MOSSAD’a çalışan eski M1T’in bir elemanı olabilir. ABD, Apo’da olduğu gibi Türkiye’den idam edilmeyeceği garantisini alırsa Feto’yu da teslim edebilir belki. Bu sayede yine onu kullanmaya devam edebilecektir. Lakin bunun ABD için dezavantajı ise Apo’dan farklı olarak, Türkiye’nin ABD’nin elindeki bir adamı hatta ajanı eninde sonunda almış olması, ABD’nin dünya üzerindeki imajına zarar verebileceği gibi, mevcut ve ilerideki dış ajanları için de ABD’ye karşı güvensizlik oluşturacaktır.

c) Feto’nun kuluçka ile verdiği örneğe bakılarak 12-14-18-20 Ağustos tarihleri yeni bir olayın başlayacağından ziyade önceden başlatılmış bir operasyonun o tarihlere kadar diğer adımlarının aktif hale gelebileceği. Yani darbenin daha ilk anında ‘tiyatro’ söylemini boşa duyurmadılar. Bu da planlarından A,B,C,D planlarından biri. Bütün bu vahşeti yapıp, hepsini Cumhurbaşkanını Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, MİT Müsteşarı Hakan Fidan vb. diğer yetkililerin üzerine atmak için başlatılacak kampanyanın sonuçlanacağı tarih olabilir. ABD vb. yerlerdeki ses mühendisleri başarılı ses montajlarını yakında servis edebilirler. Bu sayede ABD’deki abilerinin yani üst aklın çıkaracağı iç savaş sonrası NATO aracılığıyla Türkiye’ye müdahale etmeyi planlamaktadırlar.

d) 14 Ağustos tarihi sadece iç savaş ile değil Suriye veya Türkiye içindeki ABD ve İsrail’in taşeron örgütlerinden DAEŞ (IŞİD) vasıtasıyla İncirlik Üssüne yapılacak bir saldırı sonrası, NATO’nun ABD’nin nükleer başlıklı füzelerini korumak için Türkiye’ye bir operasyon yapması söz konusu olabilir. Bu sadece İncirlik için değil İzmir, Diyarbakır vb. yerlerdeki üsler için de geçerli. Lakin en popüler ve stratejik olanı İncirlik olacağı için daha çok ses getirecektir. Bu vesile ile nükleer başlıklı füzeler belki İsrail’e veya Kuzey Suriye’ye transfer olur.

ec) 14 Ağustos tarihinin diğer bir sebebi de ABD’nin Gülen’e vaad ettiği, Erdoğan’a verilen veya verilecek ilaç. 14 Ağustos tarihine kadar da bunun aktif hale gelip Allah korusun Erdoğan’ın öldürüleceği haberidir. Lakin Feto’nun yaptığı beddua ve tahminler hep kendisini ve teröristlerini vurduğu için, bu suikast planı da kendisini vurabilir. Bir bakarsınız değişik şeylerle zehirlenebilir, bir beyin kanaması tepesine balyoz gibi inebilir, hiç umulmadık şekilde bir yerinde bir kanser zuhur edebilir veya şeker koması ansızın alıp götürür adamı Feto. Belki de hem ABD, hem de Türkiye için en iyi seçenek bu. ABD Türkiye’nin isteğine karşılık kanıtları inceleyene kadar (14 Ağustos) Feto’nun fişini çekebilir. Bu vesile ile hem imajını korur, hem de Türkiye’nin eline geçip, konuşturulması engellenmiş olur.

f) Pensilvanya’daki çiftlikte bulunan CIA ve MİT ajanları yukarıda bahsettiğimiz suikast işlemlerini yapabilirler. Veya getirilmesi kararı alınırsa paketleyebilirler de. Ayrıca Kanada, Meksika, Güney Afrika, Mısır vb. bir ülkeye kaçarken uçağı düşebilir, uçakta komaya girebilir, indiği yerde alınabilir. Sağlam olarak varırsa, Türkiye artık o ülke ile iletişim kurmak zorunda kalacaktır. Türkiye’nin operasyon yapabileceği en zor yer Kanada’dır, tercih edecek olsa muhtemelen orayı tercih eder. Lakin en yakınındaki ŞakirT veya Osman’lardan birinin zaten MİT için çalıştığını öğrenince belki de kalpten gider.

Bu yukarıda saydıklarımız kadar önemli olan bir diğer husus da 250’ye yakın insanımızı şehid eden, 2500’e yakın insanımızı gazi kılan FETÖ üyesi bu teröristler elimizde. Bizim yapmamız gereken ne ABD, ne AB ne de dünyanın diğer ülkelerine kulak asmadan bu katliamda direkt payı olan yani ÖKK’nın üzerine bomba atıp 50+ vatandaşımızı şehid eden terörist pilotu, TBMM’ye bombalar atıp iki vatandaşımızı şehid eden terörist pilotu ve bunlara emri veren teröristleri, “halkın üzerine direk ateş açılsın” diyen komutan ve onun bu emrini yerine getiren er ve rütbeli teröristler hakkında da kesinlikle ölüm cezası uygulanması gerekir. Bu olağan dışı terörizm durumu için olağan dışı bir karar alınması gerekir. Aksi taktirde hiç bir ölüme bulaştığı güya belli olmayan ‘General’ Semih Terzi’yi vuran Astsubay Ömer Halisdemir ve ona bu emri verdiği söylenen Özel Kuvvetler Komutanı Zekia Aksakallı birer kahraman değil, kendi başına insanlara ölüm cezası (idam vb.) veren bireyler yani ‘suçlular’ konumuna gelirler. Sırf onları bu durumdan kurtarmak için dahi onların yaptığı gibi zalimlerden vatana ihanet ederek, kasıtlı olarak bu ülkenin insanlarını Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez savaş uçakları ile bomba atarak, tanklarla vahşice ezerek, top, tüfek vb. silahlarla katleden bu hain teröristlere ölüm cezası verilmesi gerekir ki bu vesile ile artık hiç bir fert yakın veya uzak tarihte bu eyleme girişmesin.

Dünyanın birçok ülkesinde cezalandırma bu şekilde yapılmaktadır. Hiç birimiz kasıtlı ölüme kısas emri veren veren Allah (cc) kadar merhametli değiliz, veya Medine halkına ihanet ederek şehrin kapılarını düşmana açan hainler için ölüm cezası veren Hazreti Muhammed (sav) kadar merhametli değiliz veya bu cezayı uygulama noktasında görev alan İmam Hazreti Ali gibi merhametli olamayız. O yüzden toplumun ve dünyanın refahı için bu zalimlere yaptıkları bu katliamların karşılığı olarak gerekli sorgulamaları yapıldıktan sonra ilaçla, idamla, elektrikle, kurşuna dizilme vb. yöntemlerle ölüm cezası verilmesi gerekir. Bunu şiddet sever biri olarak söylemiyorum. Kaç yıllık hayatımda belki çocukken yaptığım bir kaç küçük kavga haricinde hiçbir insana hatta bir canlıya (kurban kesimi hariç) bilerek zarar vermedim. Evde bazen rast geldiğim kahverengi böcekleri dahi öldürmem, kağıt veya peçeteye alarak evin dışına atarım. Bazen lavaboda gördüğüm sivrisinek veya karıncaların gitmesini beklerim suyu açmak için. Yani şiddet veya insanların öldürülmesini isteyen biri değilim, isteğim sadece adalettir. Bu vesile ile tüm dünyadaki adaletsizlikler önlenebilecektir. Kimse bir masumun evine bomba atamayacaktır, yüzlerce, binlerce, milyonlarca insan öldürülemeyecektir. Çünkü bu tarz bir olaya giriştiği zaman kendisinin de infaz edileceğini bilecektir.

Bu kişilere ölüm cezası vermek için hemen anayasaya ölüm cezasının eklenmesine gerek olmayabilir, askeri kanunlarda vatana ihanet eden veya komutanını öldürmeye kasteden kişiler zaten kurşuna dizilirler. İdam karşıtı gibi gözüken ABD, İsrail, İngiltere ve Avrupa değil darbeci teröristleri, binlerce milyonlarca masum insanı katlettiler bu güne kadar. Yani bir seçim yapmak ve bu cani teröristlerden insanları katledenlere ölüm cezası verelim ve sonuçlarını hep birlikte görelim. Yoksa 250’ye yakın şehid ve aileleri sadece Recep Tayyip Erdoğan, TBMM üyeleri, hakim ve savcılara değil bizlere de bunun hesabını hem burada hem de öbür dünyada soracaklardır. Zaten darbe başarılı olsaydı birçok isim için ölüm cezası çoktan verilecekti. Kimi Menderes gibi, kimi Ömer Muhtar, kimi Saddam Hüseyin ve arkadaşları gibi, kimi Kaddafi gibi öldürüleceklerdi.

Peki bize düşen nedir? Bu fani, ölümlü dünyada hepimiz bir gün öleceğiz. Kimisi İbrahim (as) gibi kimi Nemrut gibi. Kimi Musa (as) gibi, kimi Firavun gibi. Kimi Muhammed Rasulullah (sav) gibi kimi Ebu Leheb gibi. Kimi İmam Hüseyin (ra) gibi kimi Yezid gibi. Önemli olan nasıl ve ne için yaşadığımız ve ne uğruna öldüğümüz? Bulunduğumuz her noktada, her an önce kendi nefsimize sonra da çevremize ve tüm dünyaya İmanı, Hakk’ı, adaleti ve sabrı tavsiye etmek.

Her şeyin hakkımızda hayırlı olması duasıyla Alemlerin Rabbi olan Allah’a emanet olunuz.

Selam ve dua ile,
Talha Çelik

“Yurtta Kaos Darbesi ve İdam” başlıklı 18 Temmuz 2016 tarihli yazımı da buradaki bağlantıdan okuyabilirsiniz…

https://www.gencyolcu.com/2016/07/18/yurtta-kaos-darbesi-ve-idam/

Bu yazımızı okuyan 1.154. takipçimizsiniz.

e-Kalem

Bilgisayar & Internet, Sinema, Din, Yaşam ve Gündemdeki konular hakkında kendi düşüncelerini yazmaya çalışmaktadır. GençYolcu.com'da ve e-Kalem.com'da yönetici ve editör olarak görev yapmaktadır. Değerli yorumlarınızı sayfaların alt kısmından bizlere ve tüm okuyucularımıza ulaştırdığınız için teşekkür ederiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir