Artvin: Şavşat Sertifikalı Huzur

Bulutların nehir olup önünüz sıra aktığı Şavşat’tan, unutulmayacak anılarla döneceksiniz. Şavşat, “Sakin Şehir”ler ailesinin Türkiye’deki 11 üyesinden biri. Her ne kadar “sakin şehir” unvanı bir kütüphane uyarısı etkisi doğursa da durum öyle değil. O sakinlik, şairin “Ah, kimsenin vakti yok/Durup ince şeyleri anlamaya” güzelliğiyle tarif ettiği; uğultudan arınabilmenin, birbirimizi, doğayı ve hayatı “durup” anlayabilmenin sakinliği.

Tablo Gibi Şehir

Konu Şavşat olunca, tarifler hep güzellik üzerine kurulur. Yolunuz Şavşat’a düşecekse, “Deklanşöre basmayı biliyorsan, başka bir şey bilmene gerek yok.” da derler, “Fotoğraf makineni havaya at, yere düşene kadar çektikleri yeter” de… Duvarınıza asmaya kıyamayacağınız bir tablonun içinde yürüyeceğiniz sözü verilir. Gerçek olamayacak kadar güzel ve gizemli doğasıyla eşsiz mimarisinin bileşiminden doğan, daha çok bir masal etkisidir. O masalsı coğrafyada gezinirken ruhunuzu saran duygunun adı da huzurdur. Hem de uluslararası sertifikalı bir huzur!

Sertifikanın sahibi, uluslararası belediyeler birliği olan Cittaslow, yani “Sakin Şehir”. Yeni yeni keşfettiğimiz Şavşat da, Haziran 2015’ten itibaren “sakin şehir”. Yani insana keyif veren bir hızla yaşanan, iletişim kurulabilen, kendine yeten; doğasına, geleneksel sanatlarına ve kültürüne sahip çıkan, altyapı sorunu yaşamayan, teknolojiden yararlanan bir şehir.

Bu sakinlik ezelden beri var olmalı ki Şavşat, insanoğlunun binlerce yıldır kendisine yurt seçtiği bir bölge. Arkeolojik kazılarda bulunan bakır baltalar 6 bin yıllık bir geçmişe işaret ediyor. Urartular, Kolhisler, Kimmerler, Romalılar, Sasaniler, Lazika Krallığı egemenliklerine giren Şavşat bölgesi, bugünkü etnik yapısını 1118’de, Gürcü Kralı II. David’in Kıpçak Türklerini ülkesine davet etmesiyle kazanmış.

Doğrudan Ahıska’dan gelen Kıpçaklar, Arsiyan Dağı ve Gürcistan sınırı boyunca yer alan Karagöl Sahara Millî Parkı bölgesinde, Ardahan ve Kars üzerinden gelenler ise Yalnızçam Dağı, Ardanuç sınırı boyunca yerleşik. Karçal Dağları ve Meydancık Deresi boyunca da Gürcü kökenli Şavşatlılar yaşıyor. Gürcüler de, Kıpçaklar da yüzlerce yıldır kültürel değerlerinden vazgeçmeden, mimarisi ve yaşama biçimiyle doğanın zorlu koşullarıyla bütünleşen bir hayat kurmuşlar. Ayrı gayrıları yok. Zaten Şavşat’ı Şavşat yapan, ona “sakin şehir” unvanını kazandıran da onların birbirleriyle, doğayla kurdukları, tam anlamıyla ilmek ilmek dokudukları bu hayat.

Tabiatıyla da Eşsiz

Şavşat, adını da Gürcü dilinden almış: Karaorman. Tıpkı hakkındaki efsanelerle Grimm Kardeşler’in masallarına ilham kaynağı olan Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletindeki Schwarzwald/Karaorman gibi… Nasıl bir kültürle yetişirseniz yetişin, zamanın hangi diliminde, dünyanın neresinde olursanız olun, insanoğlunun doğa karşısındaki hissi benzer oluyor demek ki! Ağaçlarının sıklığı nedeniyle güneş ışığının içerilere zar zor süzülebildiği alan, insana farklı alfabelerde, aynı kelimeleri çağrıştırıyor.

Doğu Karadeniz’in dağları, yeşili dillere destan. Ancak hava bulutlanınca kararan ağaçlarıyla, el değmemiş yaylalarıyla, özellikle mevsim geçişlerinde sunduğu renk cümbüşüyle Şavşat’ın doğasını anlatmak mümkün değil. Aslına sadık kalayım derseniz belirtelim, abarttığınız sanılabilir! İki iklimin geçiş noktasında bulunması dolayısıyla çok zengin bir biyoçeşitliliğe sahip. Tabiatını hayranlıkla seyretmenin, havasını solumanın güzelliği de bambaşka. Fakat Şavşat’ın doğal güzellikleri sadece biz insanları çekmiyor. Geçtiğimiz yıl yapılan bir çalışma, Şavşat ormanlarının gizli bir misafirini ortaya koyarak yaban hayatı araştırmacılarını şaşırttı.

Doğu Anadolu’nun Yaban Hayatını Araştırma ve Koruma Projesi kapsamında uydu vericileriyle izlenen boz ayıların, sonbahar aylarında Sarıkamış’tan Şavşat’a göç ettiği gözlemlendi. Sırf Şavşat ormanlarının meyveleri ve meşe palamutları için 250 kilometre kat ediyor, beslenip yağ depoladıktan sonra kış uykusu için Sarıkamış’a dönüyorlardı! Bizler boz ayıları, Şavşatlı bal üreticilerinden veya millî park ziyaretçilerinin piknik sepetlerinden yaptıkları sevimli hırsızlıklardan tanıyorduk. Kameraların göremediğini uydu alıcıları görünce anladık ki, meğer onlar, dünyanın bilinen ilk göçmen boz ayılarıymış!

Söz konusu Şavşat’ın kadim ormanları olduğunda bu habere o kadar da şaşırmamak lazım. Hatta Şavşat’ta hissettiğimiz bilgeliğin özünde belki bu binlerce yıllık gölgelerin etkisi vardır. Borçka ile Şavşat’ı birbirinden ayıran Karçal Dağları’nı yeşile boyayan ormanlar, dünyanın çok az bölgesinde kalmış doğal yaşlı ormanlar arasında yer alıyor. Son buzul çağından itibaren varlıklarını sürdüren, insan müdahalesine uğramamış ve bu nedenle doğal olgunluğuna ulaşmış bu alan, kalın gövdeli kadim ağaçlardan oluşuyor. Onlar toprak ve su dengesini genç hemcinslerinden daha iyi sağlıyor, toprağı daha iyi koruyor. Ancak şimdi koruma sırası bizde! Çünkü Karçal Dağları, WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) ve IUCN’in (Dünya Doğayı Koruma Birliği) dünyanın korunması öncelikli “200 Ekolojik Bölgesi”nden biri olarak işaret ettiği alanın içinde kalıyor.

Macahel’e komşu olan, “Göknar Seli” de denilen Papart Ormanları, Türkiye’ye özgü yaklaşık 70 bitki türünü içinde barındırıyor ve bölgeye has zengin bir yaban hayatına sahip. Yalnızçam Dağları’nda Türkiye’nin en yüksek ormanları var. Bunlar, 2000 metre olan ortalama orman yüksekliğini 600 metre aşarak, bir doğa harikası oluşturuyor.

Sıcak Kanlı Şavşatlılar

Şavşat’ın doğası benzersiz bir cömertlikle sunuyor güzelliklerini… Bu cömertlik yöre halkının karakterine de yansımış. Karşılıklı bir sevgi-saygı içinde, doğa ve insan, burada son derece yalın bir “ortak ruh” oluşturmuş. Şavşatlılar, Çoruh Nehri’nin getirdiği toprakları kayalıklara sererek yaşam kuran insanlar. Yurduna sahip çıkan, azimli, sağduyulu, sıcak, samimi, açık, kapsayıcılar… Selamınız asla karşılıksız kalmıyor, hiçbir kapıdan ikramsız dönmüyorsunuz. Onlar için kim olduğunuz değil, nasıl biri olduğunuz önemli. Temel kurallara riayet ettiğiniz sürece, Şavşat’ta baş tacısınız.

Uzun yıllardır bölgeye tur düzenleyen Şener Kalemci’nin anısı, bu kurallardan birine işaret ediyor: “Pınarlı Köyü’ndeydik. Daha önce köyü gezen bir misafirimiz, ‘Buranın köylüsü çok sert. Bir teyze bana meyve kopartmadı, kızdı.’ dedi. İşaret ettiği eve gittik. Avluda yaşlı bir teyze dolanıyor. ‘Teyze nasılsın?’ diye seslendim. Selam verdi ve davet etti. ‘Bir şey ikram etmezsen gelirim.’ dedim, kızdı: ‘Misafir davet edilince ikramsız olmaz’. ‘O zaman ben de yardım edeceğim.’ dedim. Kabul etti, ‘Sen arkadaşlarına meyve topla, ben ayran yapacağım.’ dedi. Bir saat oturduk, kalmamız için ısrar etti. O, iki yıl önce misafirime kızan, hatta kovan teyzeydi. Bu topraklarda selam vermezseniz, hâl hatır sormazsanız, kimse sizi ciddiye almaz.”

Şavşat’ta anlatılabilecek çok şey var. Görülecek ve hissedilecek kısmı ise bunun yüzlerce katı. Gitmek, görmek lazım Şavşat’ı… Bulutların nehir olup önünüz sıra aktığı bu sakin şehirde “durup ince şeyleri anlamak” için biraz da… Nasıl da ihtiyacımız var hepimizin buna!..

ARTVİN ŞAVŞAT FOTOĞRAFLARI

Bu yazımızı okuyan 7.446. takipçimizsiniz.

Mustafa Aysabar

1984 Kahramanmaraş Doğumlu. Suudi Arabistan Mekke'de ikamet etmektedir. Halkla İlişkiler bölümü mezunudur. Yurt içi ve yurt dışında, inşaat sektöründe faliyet gösteren çeşitli firmaların muhasebe, idari işler, lojistik departmanlarında görev yapmıştır. Mescid-i Haram'ın genişletilmesi ve Osmanlı Revakları restarosyonu projesinde aktif görev almıştır. Hobileri arasında yüzme ve su sporları vardır. Aynı zamanda rafting antranörü ve lisanlı sporcudur. GençYolcu.com 'da genelde gezi kategorisinde yazılar kaleme almaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir