Hollywood’u Türkiye’ye getirecek

Kill Bill, Enemy at the Gates, Vertical Limit, What Women Want, The Barber, 28 Days, 24 Hours, 007 James Bond, Frida gibi birçok ünlü Hollywood filminin afişlerini o tasarladı. Haliyle Emrah Yücel’in adı ne zaman anılsa, ardından ‘Ha, Hollywood’a afiş yapan çocuk’ sözü peşi sıra geldi.
Ancak Yücel, Hollywood sektörüne afiş, site ve kampanya hazırlamanın çok ötesine geçti. Amerika’da Türk Film Konseyi’ni kuran Yücel, artık Hollywood filmlerinin Türkiye’de çekilmesi için çaba harcıyor. Türkiye’yi Hollywood pazarına dahil etmeyi kafasına koyan Emrah Yücel, aynı zamanda Türkiye’deki yetenekli gençleri Hollywood’a kazandırmak amacıyla bir site kuruyor. Türkiye’de teşvik yasası olmadığı için yapımcıların Türkiye’yi tercih etmediğini söyleyen Yücel, “2009 yılına kadar Türkiye’de teşvik yasasının çıkmasını bekliyoruz. Ondan sonra Hollywood her yıl Türkiye’de birkaç film çeker. Sırf bu yasa olmadığı için Troya ve Narnia Günlükleri filmlerinin Türkiye’de çekilme fırsatını kaçırdık. Yasa çıkmazsa Topkapı filmini de Almanya’ya kaptıracağız.” diyor.

Narnia ve Troya’yı kaçırdık, sırada Topkapı var…

Emrah Yücel’in başarı hikâyesi, Hacettepe ve Bilkent üniversitelerinde grafik tasarımı eğitimi almasının ardından New York’a gitmeye karar vermesiyle başlıyor. Doktorasını yaparken bir arkadaşıyla kurduğu Solaris isimli reklam şirketinde başarılı işler çıkaran Yücel, Ankara’da sesini duyuramayacağını anlayınca 1995 yılında iki bavuluyla birlikte New York’a doğru yola çıkar. O dönem internet henüz yeni yeni yaygınlık kazanmaktadır. İnternet aleminde sitesi olan tasarımcı sayısı sadece üçtür. Emrah Yücel, kendi adına sitesini kurarak bunu Altavista ve Yahoo gibi sitelere kaydettirip beklemeye başlar. İki ay sonra internet sitesine ilk müşterisinin maili düşer. Amerikan pazarına açılmak isteyen bir Japon firmasının işleri yanında hip hop grupları için CD kapağı tasarlar, Broadway şovlarına afiş yapar. Üçüncü yılın sonunda bütün çalışmalarını nitelikli elemanlar için aracılık yapan şirketlere göndererek kendisini pazarlamalarını ister ve beklenen teklif de gelir. ABD’nin en büyük reklam ajanslarından Seiniger Ajans ona Hollywood’la ilgilenip ilgilenmeyeceğini sorar ve istediği paraya Los Angeles’ta işe başlamasını teklif eder. Teklifi kabul eden ve üç buçuk yıl boyunca ajansta yaratıcı yönetmen olarak çalışan Emrah Yücel, Enemy at the Gates (Kapıdaki Düşman), Vertical Limit (Dikey Limit), What Women Want (Kadınlar Ne İster), The Barber, 28 Days, 24 Hours, 007 James Bond, Kill Bill, Frida gibi filmlerin afişlerini yapar ve aynı zamanda Mel Gibson, Tom Hanks, Kirk Douglas ve Helen Hunt gibi ünlü yıldızların kişisel web sitelerini tasarlar. Zaten bundan sonra da adı ‘Hollywood’a afiş yapan çocuk’ kalır.

Bahçeşehir Üniversitesi’nin konuğu olarak Türkiye’ye gelen Emrah Yücel, artık film afişi tasarlamanın çok ötesinde hayallerini ve işlerini büyüten bir ‘kilit adam’ rolünde. ‘Türk Film Konseyi’nin kurucusu Yücel, Türkiye’yi Hollywood pazarına sokmayı kafasına koymuş adeta. Aynı zamanda Türkiye’deki yetenekli gençlerin de bu sektöre girmesi için yakında kapsamlı bir internet sitesini faaliyete sokmaya hazırlanıyor.

ABD’de birçok iş yapmanıza rağmen hâlâ Hollywood afişçisi diye anılıyor olmak sizi sıkmıyor mu artık?

Sanki başka bir iş yapmıyormuşum gibi gözüküyor. Afiş sanatçısı gibi algılanıyoruz. Oysa ben Key Art’ım yani anahtar adamım. Biz kampanya yapıyoruz. Bazen sadece DVD’nin kapağını bazen bilboard’unu bazen New York Times ilanını yapıyoruz. Biraz da şımarıkçasına şikâyet ediyorum. Beni buraya taşıyan o oldu.

Takva, Hokkabaz, Vizontele Tuuba gibi Türk filmlerine de afiş hazırladınız. Hollywood yapımcı, Türk sineması yönetmen eksenli bir sektör. İkisi arasında ne fark var?

Türkiye’de de yöneticiler ne istediklerini bilen müşteriler. Sadece bütçeden dolayı o kadar çok alternatif üretilmiyor. Buradaki bütçelerin beşte biri. Kendi ülkeme çalışmak benim için ayrı bir zevk olduğu için yapıyorum. Yoksa kalite aynı.

Afişin sinemaya katkısı ne?

İnsanların filme gitmesine neden olan üç önemli neden, fragman, afiş ve kulaktan kulağa duyulanlardır. Amerika’da pek çok film hafta sonu gişesi yapmaya çalışır. Cuma günü olabildiğince kopya ile girer. ABD’de filmler çok para kazanmazlar, herkes DVD alarak ya da kiralayarak izliyorlar, asıl para orada.

Afişin bedeli filmin cirosuyla orantılı mıdır?

Hayır, aşağı yukarı bellidir. Spider Man yapıyorsanız o ayrı, daha basit bir aşk filmi yapıyorsanız 15-20 bin dolarlık bir fark olur elbette.

Tarzı belirleyen noyuncu mu, senaryo mu?

Hepsi bir bütündür. Komedi ise ne yönde, korku ise ne yönde gideceği bellidir. Bunlar stratejik olarak verdiğiniz kararla ilgili. Yaptığım afişlerde bir tanesi diğerlerinden ayrılır, o da Yılmaz Erdoğan’dır. Çünkü adam bıyıklı. Bir farklılık oldu bu, bu farklılık da benden gelmedi tabii. Mesela Hokkabaz için iki teaser’i vardı, meraklandırma ve final afişi. Mesela final afişinde yere konmuş bir gözlük vardı. Bunu afiş olarak kullanmayı göze alacak çok az kişi vardır. Ama Cem Yılmaz o kadar ileri görüşlü bir sanatçı ve akıllı adam ki, görür görmez ‘Tamam bu’ dedi.

Türk Film Konseyi hangi amaçlarla kuruldu?

Soğuk Dağ filmi üzerine çalışırken ağırlıklı olarak bu filmin çekimleri sırasında görüntüler gelmeye başladı. Film Amerika’nın iç savaşını konu alan bir film olmasına rağmen yüzde yüzü Romanya’da çekiliyordu. Bunu araştırdığımda anladım ki Romanya hükümeti yurtdışından gelen yapımcılara kendi ülkelerinde film çekmeleri için yaklaşık %30’lara varan bir vergi-para iadesi yapıyor. Bu aslında birçok ülkede uygulanan kanun. Mesela 2000 yılında ABD’de bir eyalette yıllık sinema geliri 8 milyon dolar iken 2006 yılında 247 milyon dolara çıkmış. Türkiye gibi tarih ve coğrafya konusunda geniş olanaklar sunan bir ülkeye 247 milyon dolar gelir gelecekse bunun %25’inin geri iadesinde hiçbir mahsur yok. Bu tamamen bir matematik formülü. Bu yasa tasarısını Vergi Konseyi ile ortak hazırlayarak Kültür Bakanı’mız Ertuğrul Günay’a sundum. Biz Topkapı filmini çekecek olan Amerika’nın ünlü sinema şirketi MGM (Metro-Goldwyn-Mayer)’nin başkanı ile bir ay önce görüştük ve Ertuğrul Bey 2009 öncesinde yasanın çıkacağını söyledi. Bu filmin Çekoslovakya’da değil Türkiye’de çekilmesini istiyoruz. Bunu da Troya gibi kaçırırsak Türkiye için çok büyük bir kayıp olur. Alman komisyonu bu film için teşvik veriyor. Biliyorsunuz Hollywood önemli bir güç. Dünyada daha çok tanınma imkanı buluyorsunuz. Sırada The International var.

Çok fırsatlar kaçmış mıdır?

Tabii. Mesela Yeni Zelanda film konseyinin bir gecesinde Golden Media şirketinin CEO’suyla yan yana oturdum ve ona Türkiye’yi satmaya çalıştım. Ve bana “Narnia filmi için Türkiye’yi çok düşündük. Çünkü Narnia’da Türkiye ile ilgili çok tema var. Ama böyle bir yasa olmadığı için Yeni Zelanda’da çekme kararı aldık.” dedi. En iyi teşviki veren ülke, uzakta olmasına rağmen orada film çekiyorlar; King Kong ve Yüzüklerin Efendisi gibi. Herkes Türkiye’yi çok beğeniyor ama sonuçta ticaret yapıyorlar. Akıllı ve daha stratejik davranmalıyız. İstanbul’da film çekmek isteyen pek çok yapımcı var.

Teşvik yasası, Türkiye’ye ne kazandırır?

Bir ülkeye film yapacakları zaman kameraman, kostüm tasarımcısı hepsini bu ülkeden işe alacaklar. Böylelikle ülkede bilgi artacak ve daha iyi yetişmiş bir eleman olacak. Bir sene içinde iki üç film çekileceğini sanıyorum. Turizm kadar önemli. ABD’de ilginç bir istatistik var. ABD’liler Türkiye’ye turist olarak geldiklerinde ikinci kez gelmiş oluyorlar. İlkinde gemi turuyla uğruyorlar. İstanbul’a inanamıyorlar, kafalarındaki ile gördükleri arasında dramatik bir fark var. İkinci gelişlerinde sadece İstanbul’a geliyorlar. Onların aklında hâlâ Camel sigaraların üzerindeki develerle dolaşılan bir ülke var. Özellikle Hollywood’a yatırım yapmalıyız. Bir yönetmen şöyle söylemişti: Hz. Muhammed (sas) bu devirde yaşasaydı mutlaka Hollywood’da olurdu. Çünkü sözü dağıtabilmenin en doğru yeri.

Hollywood için sadece İstanbul mu önemli olur sizce?

Bu soru için teşekkür ederim. İki boyutu var. Birincisi İstanbul’un hakkını yememek lazım. İstanbul çok mistik bir şehir. Ne yazık ki oryantalist bir bakış açısıyla çok şeyi temsil ediyor. Şansı çok büyük ama bu tür taleplerin turistik talepler gibi algılanmamalı. Focus Fuchers, Irak savaşıyla ilgili bir film yapmak istiyordu ve bize başvurdu. “Irak sokaklarına benzeyen, Saddam’ın tarzında bir mekan bulabilir misiniz?” diye sordu. Mardin’den fotoğraflar gönderdik. Bayıldılar tabii ki. 2010 İstanbul Kültür Başkenti kapsamında İstanbul’u Hollywood’a açmak için projeler yapmaya başladık.

Bu teşvikten geri durmamızın nedeni Türkiye aleyhine çekilebilecek filmler olamaz mı?

Senaryo onaylandıktan sonra teşvik kabul edilecek zaten. İsteyen zaten yapıyor, onu engelleyemezsiniz. Gece Yarısı Ekspresi iki üç sahne dışında Türkiye’de çekilmiş bir film değildi. Bunu durdurmak kolay değil. Mesela 1905 yılında Osmanlı döneminde geçen bir aşk hikâyesi filmi var. Burada Ermeni soykırımından da bahsedilecek. ‘Soykırım olduğu iddiasını değil, tüm gerçekleri göstermek istiyoruz.’ diyorlar. Biz de onlardan tarihî gerçekleri yansıtarak doğru bir şekilde anlatılmasını istiyoruz. Bir nevi bu lobicilik faaliyetidir. Ermeni meselesini biz Hollywood’da bilinçli olarak kullansaydık belki de bu noktalara gelmeyecekti.

Türkiye’den birçok kişi Amerika’ya gitti ama sonra geri döndüler. Niye başarılı olamadılar?

Meltem Cumbul iki yıl kaldı ve artık Lost dizisinde oynar diyordum ki Türkiye’ye döndü. Yılmaz Erdoğan da yerleşmeyi düşündü ama olmadı. Senaristlerimiz de var. Eğer bir çivinin üstüne uzun bir süre bıkmadan vurursanız o çiviyi çakarsınız.

Genç iken Ankara değil de İstanbul’da olsanız New York kararı olur muydu?

Olurdu. Ben uluslararası piyasada bir şey yapmak istiyordum. Şu anda mesela eğlence sektöründe değil başka alanlarda da iş kovalıyorum. Nijerya serbest ticaret bölgesinin bütün tanıtımlarını biz yapıyoruz. Brezilya ile ortak projeler yapıyoruz. Rusya’da Türkiye’nin tanıtımını yapıyoruz.

Başka?

Üç dini anlatan internet siteleri yaptım. Ortodoks Hıristiyanları, Yunan Musevileri ve Hz. Muhammed’i (sas) anlatan bir site. Site Dubai’de İslam dinini en iyi tanıtan proje seçildi.

Peki kendi afişinizi yapsanız…?

Yok yapmazdım. s.zengin@zaman.com.tr

——————————————————————————–

Türkiye’nin yetenekleri Hollywood’a açılacak

Kurmayı düşündüğünüz bir de site var sanırım?

Bunun programlanması aşamasındayız. Burada herkesin kendi yetenek profilini yaratabileceği bir database olacak. Programlanma aşamasında. Hollywood’da diyelim film müziği olacak müziğinizi, rollerinizi, videonuzu, afişinizi ve kostümlerinizi koyabileceksiniz. 16 farklı bölüm olacak. Senaryonuzu bile koyabileceksiniz. Böyle bir internet platformu oluşturursak çok yere ulaşmak mümkün olacak. Önemli dergilerde bu web sitesinin ilanlarını gireceğiz. Hollywood’a gidecekleri de biz belirleyeceğiz. Oradaki insanların da ulaşacağı bir yer olacak. Burada film çekecek yapımcılar önce buradan bakacaklar. Bir arkadaşımız Karayip Korsanları filminde elemelere kalmıştı. İnsanların hayatı bir anda değişebilir.

300 kilit adam projesi nedir?

Hollywood’da filmin nerede çekileceğine karar verecek 300 adam var. Bakanlıkla birlikte en klas yerde beş gece altmış kişilik gruplarla yemek için davet vererek Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğunu anlatmak istiyoruz. İstanbul’la ilgili kısa filmlerle burayı tanıtıyorum. Diğer proje ise Los Angeles’ta bir Amerikalı jürinin yardımıyla 10-15 filmi alıp bir ödül töreni yapmak istiyoruz. Golden Globe’un düzenlendiği otelde Türk sinemasının taçlandırıldığı ve ödüllendirildiği kırmızı halı töreni istiyoruz. Böylece bir star gücümüz de olacak.

Türk kilimi de olacak mı o halının üzerinde?

Aralara serpiştirilebilir tabii ki.
Sayı: 88
Bölüm: Röportaj

Bu yazımızı okuyan 1.474. takipçimizsiniz.

gencyolcular

Genç Yolcu 2005 yılında #BirlikteKeşfedelim sloganıyla Gezi • Kültür • Sanat alanında yayın hayatına başlamıştır. İletişim: bilgi@gencyolcu.com

One thought on “Hollywood’u Türkiye’ye getirecek

  • 07 Ağustos 2008 tarihinde, saat 21:56
    Permalink

    emrah yücel gerçekten çok yetenekli…ismini çok duydum..ülkemizi çok güzel temsil edio…bi site açacağını okudum şimdi..bence çok ii olur..yetenekli bi sürü genç arkadaşımız var..bende amatör tiyatrocuyum…emrah yücelin sitesini dört gözle bekliorumm..yazı çok yerinde olmuş…ülkemizdede bazı sorunlar aşılırsa dünya sinemasında çok ii yerlere gelceğimize inanıorum…paylaşım için tşkürler…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir