Zaman Tünelinde Gençlik ve Kültür Yolculuğu

Bir milletin var oluşuna¸ maddî ve manevî anlamda hayat mücadelesi verişine¸ bu mücadeledeki iniş ve çıkışlara¸ yorgunlukların ya da zaferlerin ona kattıklarına gösterilebilecek emsallerin zirve noktasıdır kültür. Bir ananın yavrusuna verdiği benzersiz çileli meşakkatlerin yanı sıra veremediklerine yaktığı ağıtlara da bir örnektir. Doğusundan batısına¸ kuzeyinden güneyine¸ bir memleketin hamuruna katılabilecek toprağı¸ havası ve suyundan bile önce gelen mayasıdır kültür.
Kimi zaman bir beşiğin civarından usulca gelen ninni sesinde; kimi zaman bir kalenin tepesindeki fetihten gelen marşın her bir dizesindedir kültür. Kiminde bakraçta mayalanan yoğurdun kokusunda; kiminde sacın üstünde kızaran ekmeğin çıtırtısında; kiminde de gönlünü gergefine nakşeden genç kızın her bir dokusundadır.
Bireyi var eden her bir değerin olmazsa olmaz parçasıdır.
Kültür¸ “Ben de varım!” diyebilen asil gencin alnında¸ türlü başarıları ülkesine armağan eden olimpiyatlarda bayrağını dalgalandıran gencin madalyasında¸ vizyonu ve uluslararası çaptaki kalitesi ile dünyayı avucunun içine sığdırabilen başarılı gençlerin yüreğinde yazılı olandır. Özetle¸ bireyi var eden her bir değerin olmazsa olmaz parçasıdır kültür. Kültür¸ bir millete şahsiyet veren¸ diğer milletlerle arasındaki farkı tespite yarayan¸ tarihin seyri içerisinde teşekkül etmiş¸ o millete hâs maddî ve manevî varlık ve değerlerin âhenkli bir bütünüdür.
İnsanoğlunu¸ iradesiyle bir inanç bütünlüğü içinde toplayan din¸ insanların karşılıklı anlaşmalarını sağlayan ve aralarında manevî bir bağ kuran dil¸ sağlam ve geçerli bir hayatın müjdecisi ahlâk¸ geçmişten bugüne ulaşan gelenek¸ görenek¸ sanat değerleri¸ kısacası toplumun kökten gövdeye süregeldiği bütün değerler¸ kültürün muhtevasını teşkil eder. Bu sebeple kültür¸ kendine has kokusu ve rengiyle seziş¸ duyuş¸ düşünüş ve ifade tarzıyla bir milletin karakteridir ve en önemli özelliği de millî oluşudur.
Gencin asıl ve vazgeçilmez hedefi!
Tüm değerlendirmeler ışığında Türk Milletine mensup olmanın şuurunu¸ şerefini ve mutluluğunu taşıyan; milletin ve devletin hür ve bağımsız bir şekilde yaşamasını benimseyen; ülkenin insanlarına engin bir müsamaha¸ derin bir aşkla bağlanıp onların meselelerini öze zarar vermeden çözmeye kararlı olan; çağın bilgi ve teknolojisinden faydalanmanın lüzumuna inanmış¸ iman¸ ahlâk ve seviyeli zevklerle huzur bulan¸ çalışkan ve azimli bir Türk gençliği olmak¸ her bir gencin asıl ve vazgeçilmez bir hedefi olmalıdır.
Kültürle toplum ikiz kardeş gibidir
Nerede bir toplum hayatı varsa¸ orada bir kültür doğmuştur. Kültürle toplum ikiz kardeş gibidir¸ birisi varsa mutlaka öteki de vardır. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Çünkü kültür¸ mutlaka bir nüfusta yaşar¸ onu yaşatacak bir nüfus yoksa kültür ölüdür ve eğer korunabilirse¸ ancak belgelerde ve kalıntılarda yaşar. Kültür¸ bir toplumu diğerinden ayırmaya yarayan¸ onun özelliğini temsil eden bir işâret gibidir. Onun için kültür birliği¸ ırk birliğinden¸ hudut birliğinden daha önemli bir özellik taşır. Bir milletin kültürü varsa o millet vardır¸ eğer kültür yoksa veya özünü yitirmişse o toplum kimlik değiştirir. Kültür¸ bir milletin ruhudur¸ hayatının iksiridir; kurtuluş ve yükselişin en büyük bir amilidir. Ruhsuz bir vücut nasıl yaşayamazsa¸ kültürü akim kalan bir millet de pâyidar olamaz. Tylor’a göre kültür; bilgileri¸ inançları¸ sanatı¸ hukuku¸ morali¸ töreleri¸ kişinin toplumdan edindiği bütün istidat ve alışkanlıkları içeren karmaşık bir bütündür. Tylor¸ kültür sözcüğü ile maddi kültürden çok manevi kültürü kastetmektedir. Krober’e göre kültür¸ öğrenilmiş ve aktarılmış hareki reaksiyonlar ve alışkanlıklar¸ teknikler¸ fikirler¸ değerler ve teşvik edilen davranışların tümüdür. E.W.F. Tomlin’e göre kültür¸ insan hayatına mâna veren¸ insanı yükselten; kısacası¸ “hayatı yaşanmaya değer kılan” bir şeydir. Genç¸ dilinden gurur duymalı… Dil¸ düşünmenin aracıdır. Düşünemeyen insanların fikir üretme gibi bir yetkinlikleri yoktur. Dil ile düşünme arasındaki bu sıkı bağ¸ millî hissin oluşmasında da etkilidir. Millî bir his; ancak o milletin dili ile oluşturulabilir. Dil¸ bir milletin millî duygularının oluşmasında¸ bu duyguların geniş kitlelere yayılmasında birinci derecede önemlidir. Her millet ancak kendine özgü bir dil ile millî hislerini kuvvetlendirip¸ yayabilir.
Tarih bize göstermiştir ki¸ millî kültürünü kaybeden milletler¸ daima güçlü millî duygulara sahip olan milletlerin egemenliğine girmişlerdir. Mademki dil¸ millî kültürün ve millî kültür de bağımsızlığın temeli¸ öyleyse Türk gençlerine düşen görev¸ Türkçe’ye gereken önemi vermek¸ Türkçe konuşmaktan¸ Türkçe yazmaktan gurur duymaktır.
Zaman Tünelinde Gençlik Kültürü ve Sosyal Hayat
Başta iletişim ve bilişim sektörleri olmak üzere teknolojinin bütün alanlarındaki değişimler ve dönüşümlerin sonuçlarından Türkiye ve Türk gençleri de payına düşeni almıştır. Teknolojik gelişmeler toplum hayatına getirdiği bazı kolaylıkların yanı sıra aynı zamanda sosyokültürel yapıda bir takım çelişkilerin ve çatışma alanlarının ortaya çıkmasına da sebep olmuştur. Türkiye bir kitle toplumu görünümü kazanmaya başlamış ve dolayısıyla gündelik yaşama da kitle iletişim araçlarının yaydığı kültür olan popüler tüketim kültürü egemen olmaya başlamıştır. Özellikle kitle iletişim araçları¸ toplumda kültürel dönüşümlerin yaşanmasında ve popüler kültürün yaratılması ve yaygınlaşmasında önemli işlevlere sahiptir. Kitle iletişim araçları insanları eğitmek¸ bilgilendirmek işlevinin yanı sıra aynı zamanda¸ küresel sermayenin kapitalist pazar ilişkilerine dönük yapısını destekleyen yayınlar yaparak kitleleri yönlendirmek işlevine de sahiptirler.
1980¸ Dünya¸ Kültür ve Gençlik Dikdörtgeni
1980 sonrası dönemde Türkiye’de gündelik yaşamın biçimlenmesinde özellikle “televizyon” önemli bir etkiye sahip olmuştur. Bu dönemle birlikte televizyon izlemek¸ toplumda en yaygın zevk ve alışkanlık biçimi olarak ortaya çıkmıştır. Televizyon¸ ekran başında geçirilen zamanın ötesinde dilden¸ müziğe¸ tüketimden¸ politikaya hemen her şeyi etkileyerek gündelik yaşama adeta damgasını vurmuştur. İnsanların ürünlere ihtiyaç duyar hale getirilmesi sağlanmıştır. Bu ise insanlara yeni toplumsal koşullara uyum sağlamaları halinde daha yüksek standarda sahip bir yaşama kavuşacakları umudunun aşılanması ile birlikte olanaklı hale gelmiştir. İşçileri ve alt tabakadaki sınıfı¸ orta sınıf değerlerine ve yaşamına özendirmek bu aşamada gerekli görülmüş¸ bunun için kentlerde vitrinler¸ bulvarlar¸ cafe’ler oluşturulmuştur. Yavaş yavaş oluşturulan bu tüketim ideolojisinde metaların ömrünü kısaltmak artık moda yoluyla gerçekleşir hale gelmiştir. Böylelikle gençler¸ olduklarından başka bir mecraya taşınarak kendi kültürel değerlerinden uzaklaşmaya başlamıştır. Son yıllarda yapılan nüfus araştırmalarının verileri¸ bize Türkiye nüfusunun yaklaşık 5’de 1’inin 15-24 yaş grubundaki gençlerden oluştuğunu göstermektedir. Bu oran¸ birçok ülkenin toplam nüfusuna denk düşmektedir. Dolayısıyla Türkiye¸ genç nüfusu oldukça kalabalık bir ülke görünümündedir. Bu bağlamda¸ genç nüfusu ilgilendiren sosyolojik araştırmaların yürütülmesi ve sonuçlandırılması¸ ülkemizin geleceğine yönelik vizyon oluşturulmasına katkıda bulunacak olması açısından son derece önemlidir. Çünkü gençlik bir toplumun geleceği anlamına gelmektedir.
Bu sebepler çerçevesinde; günümüz gençleri öncelikli olarak kendi kültürel ve var edici değerleri tanıyarak bunları uygulayabileceği ortamlarla karşı karşıya bırakılmalı ve içtimai hayatta bu değerleri yaşayabilme imkânına kavuşturulmalıdır. Kültür Düzleminde Asya’daki Genç ve Avrupa Genci Karşılaştırmaları.
Asya’da Genel Manada İnsanlık
Merhamet¸ onurlu ve yüksek vasıflı bir insan olmak gibi kavramlar batıdan çok farklıdır. Hatta bu fark neredeyse tıpatıp karşıt iki anlayış gibidir. Bizdeki tasavvuf¸ ahlâk değeri ve şeref anlayışı batıda çok farklı bir öze sahiptir. En basitiyle Mevlâna hoşgörüsü sevgisi insanlık anlayışı tamamen Asya kökenli bir kültürün neticesidir. Bu kökeni tasavvufa benzeyen ruhanî bir huzur ve yüksek ahlâk anlayışı¸ batının tarihler boyu sahip olamadığı bir şeydir. Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu’na göre de batının tek kurtuluşu mutsuzluğunun sonu ancak Asya kökenli bir kelime olan “Gönül” kelimesini öğrenmelerinden ve tasavvufla gönüllerini ferahlatmalarından geçmektedir. Avrupa ve Asya arasındaki farklılıkları tarihte de görebilmemiz mümkündür ama gençlik artık Avrupa kökenli kültürel gelişimi sanatı ve müziği Asya kültüründen¸ müziğinden ve tarihinden çok daha iyi bilmektedir. Neticede özünde çarpıklaşmış bir gençlik oluşması kaçınılmaz bir hal alıyor. Yozlaşma ve insanlık değerlerinin yitmesinden ve batı kökenli kültürü ve medeniyet anlayışını da sorumlu tutamayız ama. Bu milletimizin içindeki tasavvuf duygusunun yok oluşundan geliyor.

Genç¸ kültür olarak alacağını alır¸ beyninde işleyerek sindirir ve kişiliğinin bir parçası haline getirir. Türk kültürü İslâm tasavvufu ve Asya Tarihi ile şekillenmiş bir kişilik kuşkusuz ki seçici¸ bilinçli ve bireysellikten yana olacaktır. Ama doğu kökenli değerleri yadsıdığımızda¸ unuttuğumuzda sadece tek kaynaktan beslenen kişilik¸ yetersiz yoksul bir gelişimin sonucunda taklit bir birey olacaktır.

M. Fatih KERİMOĞLU / Gençbilge Dergisi

Bu yazımızı okuyan 963. takipçimizsiniz.

gencyolcular

Genç Yolcu 2005 yılında #BirlikteKeşfedelim sloganıyla Gezi • Kültür • Sanat alanında yayın hayatına başlamıştır. İletişim: bilgi@gencyolcu.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir