Üniversite kazandım diye sevinme, Taşradayım diye üzülme

Yükseköğrenim için kolları sıvayan yaklaşık 500 bin genç, üniversitelerin ders başı yapmasıyla farklı bir hayata ilk adımlarını attı hafta başında. Okulu kendi memleketinde olanlar için sadece kıyafetiyle, aktiviteleriyle daha özgür bir eğitim ortamına geçişin dışında pek bir şey değişmiyor. Fakat yükseköğrenim uğruna çantasını sırtına vurup yollara düşen hemen her genç, yeni ikametgâhında uyum süreci yaşamak zorunda kalıyor haliyle. Yeni bir şehir, farklı bir kültür, yeni arkadaşlıklar, memlekettekine hiç de benzemeyen dolmuşlar, güzergâhlar, kafeler… Bir de anne yemeklerinden mahrumiyet. ‘Bulaşıkları kim yıkayacak, gömlekleri kim ütüleyecek, temizliği kim yapacak?’ gibi sinir bozucu soruları sıralamaya gerek yok bile! Uzayıp giden ‘alışılması gereken farklılıklar listesinin’ genç hayatları kâbusa dönüştürmemesi için bir an önce yeni memlekete adapte olmak gerekiyor tabii. Bu süreçte en çok zorlananlar elbette ki İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük illerden gelişmişlik ve nüfus yönüyle çok daha küçük şehirlere taşınan üniversiteliler oluyor. Son iki yılda açılan 41 üniversiteyi göz önüne alırsak ve bu okulların pek çoğunun Siirt, Şırnak, Batman, Bayburt, Muş gibi insanın istese bile kaybolamayacağı kadar küçük illerde bulunduğunu ıskalamazsak büyük şehrin küçük şehre taşınan gençlerinin yaşayacağı alışma sürecinin hiç de kolay olmayacağı gayet açık. Bu şehirlerde gençlerin vakit geçirebileceği mekânların yok denecek kadar az olması, sinemanın dahi bulunmaması sorun olabilir. Biz de şu günlerde bu sorunu yaşayan gençler için yeni üniversite kurulan bazı şehirlerin görülmesi gereken mekânlarını, tadılması gereken yemeklerini, duyunca şaşırılmaması gereken yöresel sözleri ve de nerede nasıl vakit geçirebileceklerini derledik.

Türkiye’nin her ilinin artık bir üniversitesi var. Son olarak Siirt, Çankırı, Bayburt, Mardin, Muş ve Gümüşhane’nin de içinde bulunduğu 17 ilde açılan üniversiteler sayesinde geçtiğimiz yıllara göre daha fazla öğrenci yükseköğrenim şansı yakaladı. İşin bu yönü sevindirici. Fakat yeni açılan üniversitelerin öğrenci hayatı için hâlihazırda pek de uygun olmayan küçük şehirlerde kurulduğunu unutmamak gerek. Büyük şehir özelliği taşıyan memleketini geride bırakıp üniversite okumaya giden öğrencilerin önüne sıkıntılı bir adaptasyon süreci koyabilir bu durum. Tabii sinema, kafe, alışveriş merkezi gibi sosyal yaşam alanlarının şu an olmaması birkaç yıl içinde olmayacağı anlamına gelmez. Öğrenci potansiyelinin bu şehirlere ekonomik açıdan katkı sağlayacağı bir gerçek. Yine de üniversitelerin açıldığı şu günlerde yeni küçük şehirlerine alışmaya çalışan gençlere tavsiyelerimiz olacak. Unutmayın ki şehirler küçük olsa da tarihleri, kültürleri bir o kadar büyük. Dolayısıyla ilk günlerinizi bir turist edasıyla şehrin tarihî mekânlarını gezip, kendine has şiveleriyle konuşan insanlarıyla tanışıp, farklı damak tatlarını deneyerek geçirebilirsiniz. Evinizden veya yurdunuzdan kendinizi şöyle bir dışarı atıverin. İşte bazı şehirler için ‘İlk günlerimde neler yapabilirim?’ sorusuna cevaplar… o.deligoz@zaman.com.tr

 


BAYBURT

Neler yapılabilir: Önce bir saat kulesi etrafında konumlanmış çarşıyı turlayabilirsiniz. 15 dakikanızı alır en fazla. Ardından Çoruh Nehri’nin kenarında sıralanmış çay bahçelerinde, kale manzarası eşliğinde kıtlama çay içmenin keyfine varabilirsiniz. Kış ayları için Bayburt’a dair pek bir plan yapmanıza gerek yok. Çünkü sadece okula gidip okuldan eve veya yurda dönmek için sokağa çıkmak zorunda bırakacak bir soğuğu var bu şehrin.

Gez-gör: Miladın ilk yüzyıllarında sarp kayalar üzerine inşa edilmiş Bayburt Kalesi, Aydıntepe yer altı şehri, Dede Korkut ve Şehit Osman türbesi ile Akkoyunlular’dan kalma Sünür Kutlu Bey Camii’nin yanı sıra pek çok tarihi mekânı gezip görebilirsiniz. Vaktiniz olursa mağaralara da bir göz atabilirsiniz.

Ye: Mercimek ve kıymadan yapılan galacoşu, şekliyle sarmaya benzeyen lor dolmasını, eşki lahanayı (ekşi değil!), ayranlı çorbayı, zironu ve boraniyi tadabilirsiniz.

Duyunca şaşırma: Yemek yediğiniz mekânda birilerinin işyeri sahibine ‘Şor etmişsen dadaği’ dediğini duyarsanız şaşırmayın. ‘Yemeği tuzlu yapmışsın.’ demek istemektedir. Bıldır: Geçen yıl, Ahan: İşte, Cıcık: Güzel, Aba: Anne, Gada: Kardeş-abi, Pahar: Çeşme.

 

MUŞ

Neler yapılabilir: Şehir merkezinde az sayıda örneği kalmışken Selçuklu kültürünün etkisiyle miğfer kubbe tarzında yapılan eski Muş evlerine göz atarak başlayabilirsiniz şehri tanımaya. 1307 yılında inşa edilen Yıldızlı Han’da çayınızı içebilirsiniz. Doğaya meraklıysanız Haçlı Gölü ve Bulanık Ovası’ndaki kuş gözlem alanına bir tur düzenleyebilirsiniz. ‘Kış aylarında ne yaparım?’ diye bir derdiniz olmasın. Çünkü şehrin gelişmekte olan kış turizmi var. Kayak takımlarınızı şimdiden hazırlayabilirsiniz. Çünkü kar mevsimi bu şehirde kasım ayında başlayıp nisan ayında sona eriyor.

Gez-gör: Muş kalesi, 14. yüzyıldan kalma Ulu Camii, Selçuklulardan kalma Hacı Şeref Camii, yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen Meryem Ana Kilisesi ve Murat Paşa köprüsü gezilip görülebilir. Merkezden uzaklaşabilirim diyorsanız Yaygın beldesine bağlı Yukarı Yongalı köyündeki Çanlı Kilise, merkeze bağlı Kırköy beldesindeki Sasanilerden kalma Arak Manastırı ve Sironk Kilisesi gibi tarihî mekanları görebilirsiniz.

Ye: Et, hayvancılığın etkisiyle yöre beslenmesinde temel gıda durumunda. Muş köftesi (hafta direği), domatesli lahana dolması (kırkçikli kelem dolması), kıyma ve pirinçten yapılan hez (hasut) dolması, lahana yapraklarından yapılan çorti , keşkek, cavbelek, mırtöge ve herseyi tadabilirsiniz.

Duyunca şaşırma: Yüzün güle munat edesen, Baba vure yanan, Kıdor kıdor olesen, Gorbegor olesen, Şil olesen.

 

BİTLİS

Neler yapılır: Şehirde gençlerin vakit geçirebilmesine yönelik mekânlar yok denecek kadar az. Sinema yok. Şehir merkezindeki çay bahçelerinde vakit geçirilebilir.

Gez-gör: Bitlis kalesini, İhlasiye medresesini, 1150 yılında yapılan Ulu Cami ve tarihî hanları gezebilirsiniz. Vaktim var derseniz il merkezine 60 km. mesafedeki Ahlat’a da uğrayabilirsiniz. Van Gölü kıyılarında kurulu ilçede Selçuklu ve Osmanlı döneminden kalma pek çok eser bulunuyor.

Ye: Bitlis’in ünlü yemeği büryan kebabından yememeniz garip olur zaten. Bir de sabah 05.00’te yenilen avşorun tadına bakabilirsiniz.

Duyunca şaşırma: Biri size ‘Harkıldama!’ derse kahkahalarla gülmekten vazgeçmeniz gerekiyor demektir. Bitlis’in yöresel ağzından bazı örnekler: Cırmak: yırtmak, Cır-mır olmak: İşini yaptırmak için her türlü yüzsüzlüğü yapmak, Dıgırlanmak: Yuvarlanmak, Gözen tite yene: Gözünde yara çıksın, Şiklin bata: Şeklin batsın.

 

MARDİN

Neler yapılabilir: Sineması bulunmayan şehirde tarihî camilerin etrafında ve şehir meydanındaki çay bahçelerinde vakit geçirebilirsiniz. Yeni Mardin olarak adlandırılan bölgedeki kafelere de takılabilirsiniz. Geceleri Suriye’nin ışıklarını görebilirsiniz. Yabancı dilinizi geliştirmek istiyorsanız Mardin sizin için iyi bir fırsat olabilir bu arada. Bolca turistin ziyaret ettiği bu tarihî şehirde pek çok yabancı turistle tanışıp yabancı dilinizi geliştirebilirsiniz. Bir de unutmayın ki Mardin birçok dizinin çekildiği doğal film seti. Tabii halı saha turnuvalarında top koşturan en ‘Real Mardin’ sizinki olur.

Gez-gör: Öncelikle usta taş işçiliğinin en önemli örneklerinden olan Mardin evlerini yakından görebilirsiniz. İpek Yolu güzergahında bulunan Mardin’de tarihî mekanlar oldukça fazla. 10. yüzyılda yapılan Mardin kalesi, 15. yüzyıldan kalma Şeyh Çabuk Camii, Kayseriyye çarşısı, Kasımpaşa medresesi, Deyrülzeferan manastırı, Meryem Ana kilisesi bunlardan sadece birkaçı.

Ye: Kıbbe, çiğ köfte, keşkek, zerde, cevizli sucuk, helva, cevizli tatlı.

 

GÜMÜŞHANE

Neler yapılabilir: Gümüşhane de merkezini 10-15 dakikada turlayabileceğiniz şehirlerden. Şehir esnafının işlettiği Balyemez Konağı’na uğrayabilirsiniz. Canlı söylenen yöresel türküler eşliğinde yemeğinizi yiyip çayınızı yudumlayabilirsiniz. Şehirde sinema yok. Fakat belediye, kültür merkezinde vizyon filmleri olmasa da sinema gösterimi yapıyor.

Gez-gör: Şehirde bulunan 11 kalenin yanı sıra Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı Süleymaniye Camii, Santa harabelerini görebilirsiniz.

Ye: Yufkadan yapılan bir tür mantı olan sironu, sadece Gümüşhane patatesinden yapılan patates kavurmasını ve fırında patatesi tadabilirsiniz ilk etapta.

Duyunca şaşırma: Habu: Bu, Neydiysiz: Ne yapıyorsunuz? Çay dök: Çay doldur.

 

SİİRT

Neler yapılır: Şehir merkezinde sayısı çok olmasa da kafeler var. Sokaklarında Arapça konuşulan şehrin tek sineması da rağbet görmediği için kapanmış. Halk Eğitim Merkezi’nde tiyatro gibi etkinlikler düzenleniyor ara sıra.

Gez-gör: Bizans döneminden kalma Derzin kalesi, Selçuklulardan kalma Ulu Cami, Baykan ilçesindeki Veysel Karani türbesi, şehir merkezindeki Hadervis kilisesi görülebilir. Bir dönem insanların yaşadığı Botan mağaraları da görülmeye değer.

Ye: Fes şeklindeki tencerelerde pişirilen perdeli pilav ilk tadacağınız yemek olmalı. Kızgın kuyularda pişirilen büryan ve ayranlı yarmanın da tadına bir bakın.

Duyunca şaşırma: Ame: Lütfen, Eşe mınd: Nasılsın?

Bu yazımızı okuyan 948. takipçimizsiniz.

gencyolcular

Genç Yolcu 2005 yılında #BirlikteKeşfedelim sloganıyla Gezi • Kültür • Sanat alanında yayın hayatına başlamıştır. İletişim: bilgi@gencyolcu.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir