Suyla Dans Kano Gezisi

Serin Sularda Dinginliğin Tadını Çıkarırken En Ulaşılmaz Yerleri Keşfetmenizi Sağlayacak Olan Kano Gezisinde, Parkurların Çoğu Birer Doğa Harikası. İyisi Mi Siz Asılın Küreklere!

Artık kesinlikle emindim. Kanoyla tanışmak hayatımı zenginleştirdi. Aslında ben bir doğa yürüyüşleri tutkunuydum. Zamanla yürüyerek ulaşamadığım sahil kıyılarını, sazlıkları ve deniz mağaralarını merak etmeye başladım. Bu merak beni kanoyla tanıştırdı. Sonra öğrendim ki, kayıkla ilgili sporların en eskisi olan kanonun geçmişi tarih öncesi çağlara kadar iniyormuş. İlk çağlarda ağaç kütüklerinin oyulmasıyla elde edilen tekneler, sonraları Kızılderililer tarafından kayın kabuklarından yapılmaya başlanmış. Hızlı ve çalkantılı sulara dayanıklı bu ilkel tekneler, zaman içinde modernize edilerek su sporları tutkunlarının hizmetine sunulmuş. Bu alet sayesinde, kürek çektiğiniz kıyılardaki kayalıkların arasına, tek kişilik kumsallara, el değmemiş koylara ve keşfedilmemiş antik harabelere rahatlıkla girebiliyorsunuz.

Heyamola, tramola!

Peki, gezi amaçlı kano turunu kimler yapabilir? Hemen söyleyelim. Yürüyüş yapabilecek kadar kondisyonu olan herkes. Tek, çift ve üç kişilik çeşitleri bulunan kanolar, suyun her debisinde gidebilen ve hiçbir deneyimi olmayanların bile rahatlıkla kullanabileceği bir dizayna sahip. Elbette tüm güvenlik önlemlerini almak şartıyla. Her şeyden önce kanoların devrilme ihtimaline karşı can yeleği giymek gerekli. Kanonun içine oturduktan sonra su almasını engelleyen etekleri belinize geçirip, askılarla omuzlarınıza asıyorsunuz. Deniz kanosu kırılmadığı sürece kesinlikle batmıyor. Tek risk, kanoyla birlikte ters dönmek. Son derece az rastlanan böylesi bir durumda yapılacak iki şey var: Soğukkanlı olmak ve vücudunuzu kanodan ayırıp su yüzüne çıktıktan sonra yeniden kanonuza dönüp uygun şekilde pozisyon almak. Eğer ilk kez kano gezisine çıkacaksanız, rehber eşliğinde deneyim kazanmanızda fayda var. Masmavi sularda salınan rengârenk kâğıt gemilere benzeyen kanoları dengelemeyi öğrenmek için birkaç saatlik deneyim yeterli oluyor genelde. Kürek çekerken suyun huzur dolu sesini, sazlıkların hışırtısını, kuşların şarkısını dinlemek bulunmaz bir keyif. İşte kano keyfi yapabileceğiniz üç özel öneri:

Bafa Gölü
Söke – Bodrum karayolu üzerindeki zeytin ağaçları arasında masmavi ve dev bir lolipop şekeri gibi beliren Bafa Gölü’nün gizemli kıyıları kano gezisi için ilginç bir seçim olabilir. Milas yakınlarında bulunan, Ege bölgesinin bu en büyük golünde, kayalık kıyıları ve adacıkların çevresini kapsayan yaklaşık 5 kilometrelik bir kano parkuru mevcut. Yakıcı Ege güneşinin etkisinin görülmediği ilkbahar aylarının yanı sıra, eylül – ekim dönemi kano turları için ideal. Gölün karakteristik özelliği olan durgun su ve hafif rüzgâr nedeniyle kanoseverler, en az 3 saat yorulmadan rahatlıkla kürek çekebilirler. Karia ülkesinin görkemli kenti Herakleia’nın, sular altında kalmış antik liman kalıntıları üzerinde gezinmek gerçekten eşsiz bir deneyim. Göl üzerindeki irili ufaklı adacıkları keşfedebilme şansı, kano gezisini cazip kılıyor. Gölün kuzeyindeki İkiz Adalar’ın üzerindeki esrarengiz Meryem Ana Manastırı, Bizans döneminden kalma. Mitolojide ay tanrıçası Selene’nin aşık olduğu yer olarak anılan Bafa Gölü’ndeki adacıkların diğeri olan Menet Adası, nadir görülen kuş türlerinin yuvası. Gölün güney kıyısındaki Kahvehisar Adası ise garip bir şekilde hayalet ve peri kızları söylentileriyle anılıyor yörede.

Kemaliye Vadisi
Erzincan’ın güney ilçesi Kemaliye, benzersiz coğrafi ve iklim özellikleriyle kano ve diğer doğa sporları için ideal bir yer. Fırat Nehri’nin iki kolundan biri olan Karasu’nun içinden aktığı Kemaliye Vadisi, kısa mesafede yüksek irtifa gösterdiğinden zengin bir habitat ve iklim çeşitliliğine sahip. Yüksekliği bin metreyi aşan dağ steplerinde Alpin ekolojisi, vadi boylarında ise Akdeniz iklimi görülüyor. İpek Yolu üzerindeki konumuyla zengin bir kültürel birikime ev sahipliği yapan ilçe, nadir görülen yaban hayatıyla da kano tutkunlarını cezbediyor. Sarp kaya duvarlarıyla vahşi bir görünüme sahip olan Karanlık Kanyon’un derinlikleri, yaklaşık 10 kilometrelik kano parkurunun en heyecan verici bölümünü oluşturuyor.

Kekova
Kaş’a bağlı küçük bir Akdeniz köyü olan Kekova’daki Türkiye’nin ilk sualtı milli parkında kürek çekerek Likya Uygarlığı’nın izini sürebilirsiniz. Üçağız Koyu’nda başlayan 60 kilometrelik parkurda sırasıyla Karaloz Koyu, Tersane Koyu, Sıçak Burnu, Kekova Adası çevresi ve Kaleköy (Simena) kıyılarında kürek çekilip tekrar başlangıç noktasına dönülüyor. Üçağız – Kekova – Simena rotasını kano ile tamamlamak için en az iki gün ayırmak ve günde ortalama dört saat kürek çekmek gerekli. Civarda bulunan doğal sığınak şeklindeki koylarda kamp kurmak ya da pansiyon veya otellerden birini tercih etmek size kalmış. Kekova çevresindeki koy içleri genellikle dalgasız ve korunaklı. Açık deniz geçişi için en iyi yer, Kekova Adası’nın kuzeydoğu ucu olan Geyikova Feneri ile Kişneli ve Aşarlı Adaları arasındaki bölüm. Batık Şehir’in yanı sıra, Kekova Adası’nın batı kıyısındaki Tersane Koyu ve bir kısmı sular altında kalmış olan Likya mezarları, parkurun en heyecan verici durakları arasında.

Latmos’un dansçıları
İlginç kaya yapılarıyla başka bir gezegeni andıran Beşparmak (Latmos) Dağları’ndaki  mağaralarda, Anadolu’nun en eski kaya resimlerinin olduğunu biliyormuydunuz? Zeytin ağaçlarıyla kaplı kayalık bir arazideki mağaraları süsleyen 9 bin yıllık duvar resimleri, dans eden mutlu aile bireylerini tasvir ediyor.

Yazı ve Fotoğraf: Melih Uslu Barış Hasan Bedir

Bu yazımızı okuyan 1.442. takipçimizsiniz.

Ömer Dalgıç

1986 Sivas Doğumlu. İlk, Orta ve Lise eğitimini Gürün ve Darende'de tamamladı, Afyon Kocatepe Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği Bölümü mezunu. Kapadokya ve Bodrum'da Fitness Antrenörlüğü yaptı. Özel bir eğitim kurumunda Beden Eğitimi Öğretmeni olarak görev yapmakta. Voleybol Uzmanlığı, Badminton antrenörlüğü, Ftness Antrenörlüğü ve Masörlük belgeleri bulunmakta.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir