Selçuklu Devleti: Gelenek, Görenek ve Törenleri

Türk gelenek görenekler ve törenleri, tarihi gelişmelerin ve değişmenin içinde temelleri ve özü daima korunan bir değerler bütününün var olduğunu bizlere göstermektedir. Türk kültüründe geleneklerin ve törenlerin var olması, Türk kültürünün zenginliğini ve Türklerin kültürüne bağlı bir millet olduğu gerçeğini yansıtmaktadır. Hiç şüphesiz bu kültürün içinde oluşan sosyal gelenekler ve törenler bu kültürün vazgeçilmez bir parçasıdır.

Türk milleti tarihi süreçte birçok coğrafyada hüküm sürmüş, gelenekleri ve törenleri hüküm sürdüğü bu coğrafyalarda şekillenmiştir. Türk halkının sosyal yaşamı, adetleri, gelenek ve göreneklerini incelediğimiz zaman onların, köklerini İlkçağ döneminden ataları olan İskit (Saka) ve Hunlardan aldığını görmekteyiz. İslamiyet’i benimsedikten sonrada Türkler yeni dinlerine uyum sağlamakla birlikte eski örf ve adetlerini, İslama uyarlayarak yaşatmaya devam etmişlerdir.

SELÇUKLU’DA GELENEK GÖRENEKLER

EVLİLİK TÖRENİ

Her kültürde olduğu gibi Türk kültüründe de aile, toplumun çekirdeğini oluşturmaktadır. Türk sosyal hayatı akrabalık bağları üzerinde kurulmuştur. Aile, kültürel değerlerin gelecek kuşaklara aktarılmasında köprü vazifesi görmüştür.

İslamiyet öncesi Türk kültüründe ortaya çıkan bu gelenek ve törenler İslamiyet ile birlikte de devam etmiş, bugün dahi uygulanan geleneklerin ve törenlerin temelini oluşturmuştur. İslamiyet öncesi Türk sosyal anlayışında ailenin meydana gelmesi için evliliğin olması şarttı. Türk anlayışına göre evlenmek veya yuva kurmak Türk devletlerinin temeli sayılmış, bu açıdan bekarlık ayıp sayılmıştır.

Eski Türk toplumunda bir gencin evlenme isteğinin ortaya çıkmasıyla, “arkucçı” veya “savcı” adı verilen aracılar devreye girmekteydi. Selçuklu toplumunda da aynı uygulama tatbik edilmiştir. Selçuklularda da görücü usulü ile evlenme geleneği uygulanmış, evlenmek isteyen kadın ve erkek için uygun eş arayışına gidilerek evlenme sağlanmaya çalışılmıştır.

Türkler için düğün, yeni bir ev açmakla birlikte nesebin devamı manasına geldiği için aile açısından önemli bir görevin yerine getirilmesini ifade ederdi. Evlilik; İslam hukukunun kaidelerine göre olurdu. Erkek, kadına adet olarak başlık parası verir, bu para kadının mehri olurdu. Kız tarafı da ev için çeyiz eşyası hazırlardı.

türklerde evlilik ile ilgili görsel sonucu

Düğünler, maddi durumuna göre olabildiğince şatafatlı olur, gidenler arasında uzun süre konuşulurdu. Evlenen çiftlerin çocukları oldukları zaman çevrelerine muştuluklar verir, doğumun şerefine şenlikler düzenlenirdi. Doğan bebek, çocukluk çağına gelince aile içinde ilk eğitimini almaya başlardı. Kız çocuğu ise anneye yakın olup onu örnek alır, erkek çocuğu ise babaya daha yakın olup onu kendine model alan bir eğitim sürecinden geçerlerdi.

Türk toplumunun düğün geleneğinde çeyiz; geline aile hayatında gerekli malzemeler olan ev ve mutfak eşyası, işlemeli örtüler, takı ve giysilerdir. Bu eşyalar evlenene kadar sandık içinde saklanırdı. Sandığın kullanım amacı, her gün kullanımda olmayacak değerli malzemelerin muhafaza edilmesidir.

Selçuklu düğün törenlerinin temel amacı, düğüne katılan halkı eğlendirmek ve onlara verilen yemeklerle devlete olan güveni sağlamakla birlikte devletin gücünü de göstererek toplumsal kaynaşmayı sağlamaktı. Bunun için “küden” adı verilen düğün yemeği verilirdi. Küden’in toy ile benzerlik göstermektedir.

SAÇI SAÇMA

Türk kültüründe evlenme gelenekleri arasında yer alan faaliyetlerden biri de saçı saçma geleneğidir. Saçı, düğünlerde damat tarafından gelinin başına serpilmesi gelenek haline gelmiş para, buğday, çiçek ve geline verilen hediye, davetlilerin getirdikleri düğün armağanı anlamlarına gelmektedir. İslamiyet öncesi Türk kültüründe var olan bu gelenek Müslüman Türk devletlerinde de uygulanmıştır. Selçuklularda Türk adeti gereğince nikahtan sonra büyük bir ziyafet verilir, bunun yanında saçı da saçılırdı.

Eski Türk adeti olan saçı, farklı vesilelerle de uygulanmıştır. Selçuklu tahtına yeni bir hükümdar çıkınca, tören sırasında, fetih kutlamaları sonucunda halk tarafından Sultanın üzerine altın ve gümüş paralar saçılarak Türk adeti yerine getirilmiştir.

TOY TÖRENİ VE BAYRAMLAR

OSMANLI YEMEK MÄ°NYATÜR ile ilgili görsel sonucuİslamiyet öncesi Türk kağanlarının tek başına karar almamaları için, siyasi, askeri, ekonomik, sosyal ve kültürel meselelerin görüşüldüğü meclislere verilen isimdir. Hükümdarlık alameti olarak da görülen toy, içerik açısından devlet ve saray törenleri için de alınsa da, halkın kaynaşması ve birlik beraberliğin sağlanması için yapılan sosyal törenler olarak da değerlendirmek mümkündür.

Türk hükümdarları toyu daha çok öne çıkan bir âdet haline getirmiştir. Örneğin; çocuk isteme, hükümdar çocuklarının doğumu, veliaht tayini, tahta çıkma, bey çocuklarının ilk avlarından dönüşü, akınların ve seferlerin zaferle sonuçlanması, kahramanlık gösterenlere ad verme, esirlikten kurtulma, evlenme ve bayram gibi vesilelerle toy törenleri düzenlenmiştir

Toplumun hayatında önemli yer tutan unsurlardan birisi de bayramlardır. Tıpkı günümüzdeki gibi o zamanda Ramazan ve Kurban Bayramları büyük bir coşkuyla kutlanırdı. Resmi bayramlarda genellikle sultanın tahta çıkışı ya da bir devlet büyüğünün atanmasının sonucu yapılırdı. Bunların dışında ise; hem resmi hem de halk arasında kutlanan Nevruz Bayramını sayabiliriz. Sünnet şölenleri, savaşlardan elde edilen zaferler de devrin kaynaklarında çoğu zaman bahsedilmiştir.

AHİLİK GELENEĞİ

Ahilik teşkilatı, Selçuklu Devletinin son döneminde etkinlik göstermişlerdir. Selçuklunun ekonomik ve ticari faaliyetlerinin yanı sıra, askeri ve siyasi faaliyetlerde de bulundukları, Osmanlı Beyliğinin kuruluşunda ve güçlenmesinde etkin rol oynadıklarını iddia ediliyor. Osmanlı Devleti`nin kuruluş yıllarında ve daha sonrasında da devam etmiş bir sosyal kurumdur. Ahiliğin kurucusu olarak Ahi Evren bilinmektedir.

Ä°lgili resim

Üyelik için kişinin bir Ahi tarafından önerilmesi zorunludur. Çevresinde iyi tanınmayanlar, kötü söz getirebileceği düşünülenler Ahi olamazlar. Örneğin insan öldürenler, hayvan öldürenler, hırsızlar, zina ettiği ispatlananlar örgüte katılamaz.

Ahilikte sanatkarlar gündüzleri iş yerlerinde 4 lü hiyerarşi içinde mesleğin inceliklerini öğrenirler, akşamları toplandıkları ahi konuk ve toplantı salonlarında aynı hiyerarşi içinde ahlaki ve felsefi eğitim görürlerdi. Ahilikte sanatkarlar hiyerarşisi  Yamak ,Çırak, Kalfa, Ustadan oluşmaktadır.

Ahilik teşkilatının ve Ahiliğin önde gelenleri “Elini açık tut, Sofranı açık tut,  Kapını açık tut,  Gözünü bağlı tut,  Beline sahip ol,  Diline sahip ol” felsefesine ilke edinmişlerdir.

TERBİYE KURALLARI

Anadolu Selçuklu toplumunda Türk-İslam düşüncesinin ortak ürünü olan terbiye ve görgü kuralları yürürlükteydi. Türk toplumunda büyüğe hürmet esastır. Toplum laubali davranışlardan hoşlanılmaz bu tür davranışlar tepkiye neden olurdu. Gayri ahlaki davranışlar da asla hoş karşılanmazdı.

YAĞMUR DUASI          

Yağmur duasına çıkılacağı zaman halk oruç tutar, kurban keser ve Allah’a dua ve niyazda bulunurdu. Duanın akabinde yağmur yağmazsa uzak yerlerden gelmiş bir garibe gider ondan Allah’a dua ve niyazda bulunmasını isterlerdi.

AV KÜLTÜRÜ

Türklerde avcılık, yüzyıllardır kökleşmiş bir gelenek halinde nesilden nesle aktarılmıştır. Oğuzlar, av sanatında ustalaşmıştı. ”Balaban” veya “İtelgi” dedikleri şahinlerle ava çıkanlarda olurdu. “Barak” da denilen av köpekleri balabanların yanında avcılıkta sıklıkla kullanılırdı.

Avcılığın bu kadar yaygın olduğuna baktığımız zaman, bunun o zaman Oğuz Türkmenleri için ekmek kapısı olduğu da yadsınamaz bir gerçektir.Av sırasında BALABAN adı verilen Şahinlerle ve BARAK denilen av köpekleri figürleriyle resmedilmiş minyatür

 

SPORTİF EĞLENCE

Türkiye Selçukluları devrinde bahsedeceğimiz sportif eğlence unsurları; at biniciliği, güreş, çevgan, deve güreşi, cirit, satranç, dağcılık, koşu yarışları diye sıralamak mümkündür. Bu oyunlardan özellikle güreş, çevgan ve cirit yarışma şeklinde olurdu ve devlet erkânı da çoğu zaman bu tarz oyunlar düzenlemiştir. Bu oyunlarla çocukların hem zekâsı gelişmiş hem de bedenlerinin kuvvetli olması sağlanmış, bu şekilde asker olmaya hazırlanmıştı. Zaten Türk töresinde eli silah tutabilen herkes asker sayılırdı. Son olarak; satranç oyununun da o devirde Türkler arasında önemli bir yeri vardı.

DİPNOT:

Türk devletlerinde gelenek görenekler ve törenler, Türk töresinde her şeyin üzerinde tutulan devletlerinin kuruluşundan yıkılışına kadar sürmüştür. Milli değerlerine sahip çıkan Türk milleti, töresinin bozulmaması için gelenek ve törenlerini her daim muhafaza etmeye çalışmıştır.

Kaynak: turkiyeselcuklutarihi – Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (Aziz Başdin)

Bu yazımızı okuyan 5.793. takipçimizsiniz.

_Rafet Emre Yaylacı_

1991 Konya doğumlu. İlk, orta ve lise eğitimini Konya'da tamamladı. Lisans eğitimini Selçuk Üniversitesi Çevre Mühendisliğinde tamamladı. Hobileri seyahat, spor, tiyatro ve Türk tarihidir. Beşiktaş taraftarıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir