Sâlih müslüman,yaptığını sırf Allah rızâsı için yapar…

Günümüz insanında refah düzeyi arttıkça buna paralel olarak dini yaşayışta, şekilcilik ve gösteriş de artıyor. İçteki samimi inanç ve yaşayış dışa vuruyor. Zamanla bu arta arta inanç, giyilen elbisenin çıkarılabildiği gibi kolayca çıkacak hale geliyor. Maalesef zenginlikle beraber bu gösteriş ve şekilcilik hastalığı hızla yayılıyor.

Adam bir vakfa yardım yapacak, bunu basının huzurunda bir törenle yapılmasını şart koşuyor. Hacca gidiyor, gidiş ve dönüş gününü saatini basına bildiriyor merasimle uğurlanıyor ve karşılanıyor. Gazetelerde boy boy resimler… Halbuki hadis-i şerifte, “Allahü teâlâ, sizin şeklinize, malınıza bakmaz, kalblerinize, amellerinizi ne niyetle yaptığınıza bakar.” buyurulmaktadır.

Kadınlar sokağa çıkıyor, örtüleri, kıyafetleri, parfümleri falan meşhur markadan; yüz metreden ben buradıyım diye bağırıyor. Renkler, desenler, uyum, şıklık mankenleri aratmıyor. Arabasının rengine uyumlu eşarbı ve kıfayeti ile cirit atan gösteriş budalaları da ayrı bir alem Bunlar tam bir gösteriş şekilcilik.. Halbuki dinimizde sadelik esastır. Hadis-i şerifte, “Bir kadın, cezbedici koku sürer ve erkekler de ona bakarsa, evine gelinceye kadar Allahü teâlânın gazabında olur.” buyurulmuştur.

Kadınlar Hazreti Aişe validemize sokağa çıkarken nelere dikket etmeliyiz diye sorunca, bir zaruret, ihtiyaç yokken sokağa çıkmamalarını, çıktıklarında da, sade, dikkati çekmeyecek kıyafetlerin tercih edilmesini, davranışlarında, başkalarının bakışlarını üzerine çekecek hallerden kaçınılmasını tavsiye etmiştir. Hadis-i şerifte “Süs ve gösteriş için giydiği elbiseyi, üstünden çıkarmadığı müddetçe Allahü teâlâ, ona rahmet etmez.” buyurulmuştur.

Dinimize göre kadının evinde süslenmesi, güzel giyinmesi ibadet; dışarıda ise bunları yapması günah. Şimdi tam tersi yapılıyor. Birinde ruh lezzet alıyor, diğeride nefis. Nefis lazzet aldığı için gösterişi, şekilciliği ön plana çıkartıyor.

İhlaslı müslüman ile şekilci, gösterişci müslümanın farkı da burada ortaya çıkıyor. Salih, ihlaslı müslüman hep nefsin isteklerinin tersini yapar, nefsini ezer, ruhunu besler.

Sâlih müslüman, yaptığını sırf Allah rızâsı için yapar. Böyle kimse, kendi nefsinin isteklerini değil, Allahü teâlânın isteklerini, emirlerini yapar. Böylece; zararlı, kötü işlerden kendini kurtarmış olur. Çünkü Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen, “Şüphesiz ki nefs, bütün gücü ile kötülüğe meyyâldir, kötülüğü yaptırır” buyurulmuştur.

Sâlih kimse, amellerinin karşılığını sadece Allahtan bekler. Başkalarının övmeleri, kötülemeleri ona hiç tesîr etmez. Büyüklerden birisi buyurdu ki:

– Kişi ibâdet yaparken, koyun çobanından ibret almalı, onun gibi olmalıdır.

“Koyun çobanından nasıl ibret alınır?” diye sorduklarında şöyle cevap verdi:

– Koyun çobanı, sürüsünün yanında namaz kılar. Fakat kıldığı bu namaz sebebiyle, koyunların kendisini methetmelerini beklemez. Her zaman nasıl kılıyorsa öyle kılar. Koyunlar görüyor diye namazı farklı kılmaz. İşte kendini bilen, sâlih müslüman böyle olur. Başkalarının, kendi hakkında söyliyecekleri şeylere aldırmaz. İnsanların varlığı ile yokluğu bir olur.

Bir kimsede, sâlihlerde bulunan bu üç özellik bir araya gelmişse, bu kimsenin Allahü teâlâya, bu hâli kendisinden almaması, kendisine gurur gelmemesi için yalvarması lâzımdır.

TAKVA sahibi kimseler, ibâdet ederken şu dört şeye dikkat ederler:

1- Yapacağı ibâdet hakkında yeterli bilgi sahibidir.

2- İbâdete başlarken önce niyetini düzeltir.

3- İbâdetine sabırla devam eder.

4- Yaptığını, ihlâs ile yapar, ihlâsı elden bırakmaz.

Büyüklerden biri buyurdu ki: “Allahü teâlâ, bir kimseyi mahvetmek isterse, onu üç şeyle cezâlandırır: 1- İlim verir, fakat ilmi ile amel etmeyi nasîb etmez. 2- Sâlihlerle arkadaşlık eder, fakat onların hâlleri ile hâllenmeyi nasîb etmez. Onların kadrini, kıymetini bilemez. 3- İbâdet kapılarını açar, fakat ihlâs kapılarını kapar.

Bunların üçüne de sebep, o kişinin kalbinin bozuk olmasıdır. Kalbini düzelten kimseler, böyle cezâlara mübtelâ olmazlar.

Bu yazımızı okuyan 1.405. takipçimizsiniz.

Hulusi Gümüşsay

Malatya Darendeli , neyzen

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir