Kastamonu: Türk Dünyası Kültür Başkenti

Hikâyeleri olan kadim şehirleri ziyaret için neden ya da mevsim aranmaz. 2018 Türk Dünyası Kültür Başkenti seçilen Kastamonu’nun adı ve konumu bile bu şehri görüp keşfetmek için yeterli.

Olağanüstü doğası, Karadeniz’deki kıyıları, insana yaşama mutluluğu zerk eden mimari dokusu ve saflık tüten özgün lezzetleri ile ziyareti fazlasıyla hak ediyor Kastamonu. Malum, “Coğrafya kaderdir!” Ünlü düşünür İbn-i Haldûn’a nispet edilen bu güzel söz âdeta hayatın özetidir. İçine doğduğunuz, suyunu içip ekmeğini yediğiniz yer sizi besleyip büyütür. Ormanı, dağı, yaylası, denizi, güneşi, yağmuru ve karı yaşamınızı, yolunuzu belirler. Kastamonu yaşayanlarına her zaman güzel bir kader çizmiş, güzelliklerini cömertçe sunmuş. Paflagonların ülkesine yapacağınız bu yolculukta binlerce yıllık yaşanmışlıkların, onlarca farklı uygarlığın zengin birikimi ile her şeyden önce muhteşem bir kültür havzasına erişeceksiniz.

Yolculuk öncesinde ya da esnasında Kastamonu’nun tarihine göz gezdirmeniz, şehre bakmanın da ötesinde onu görmenizi sağlayacak. Homeros’un İlyada’sında MÖ 1200’lerde Troya Savaşı’na katılan Paflagonyalılar, birçok mitolojik öykünün kahramanı olan Amazonlar, Hatti ve Hititler bu toprakların eski halkları ve izleri de görülmeye değer kuşkusuz. Antik Yunan, Roma, Bizans imparatorlukları boyunca daima bir medeniyet merkezi olan şehir, Selçuklular döneminde Türklerle tanışmış. Candaroğulları ve Osmanlılar bu zengin tarihî havzaya yeni dokular ekleyerek bölgeyi bir Türk kültür havzasına dönüştürmüş. Kastamonu’nun, içinde bulunduğumuz 2018 yılında Türk Dünyası Kültür Başkenti seçilmesi işte bu köklü mirasa vurgu yapıyor.

Kastamonu’ya geldiğinizde burayı şifrelerle dolu bir bulmaca olarak görün. Keşfetmek, şifreleri çözmek için şehir merkezinden başlamak en doğrusu. 1. Ulusal Mimari Akımı’nın önde gelen isimlerinden mimar Vedat Tek’in imzasını taşıyan Hükümet Konağı taş ustalığının şehirdeki en güzel örneklerinden. Konak, saçaklarıyla da geleneksel Osmanlı mimarisine ince bir atıfta bulunuyor. Hükümet Konağı içerisindeki Kent Tarihi Müzesi’nde Kastamonu’nun köklü tarihine, geleneksel günlük ev yaşamının hafızasına doğru keyifli bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Taş ustalığından söz etmişken Sultan II. Abdülhamid dönemine tarihlenen Saat Kulesi’ni de ziyaret edip hakkını vermek gerek. Kente hâkim konumda göstermeye devam ettiği zamanın ayrıca tanıklığını da yapan kuleye burada neden “sürgün saat” dendiğini öğrenmek size düşüyor!

Kastamonu hikâyeleri, sırları, şifreleri olan bir “camiler şehri”. Meşhur âlim Kadı Nasrullah’ın adını taşıyan cami şehrin bugün de nabzının attığı yerlerin başında geliyor. Restorasyonu geçtiğimiz yıl tamamlanan ve muhteşem şadırvanıyla dikkat çeken caminin minberinde İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un hatırası hâlen canlı. Yakınlarındaki Şaban-ı Veli ise kentin manevi dokusunun mimarlarından. Kastamonu’da XIV. yüzyıl sonlarında dünyaya gelen Şeyh Şaban-ı Veli İstanbul’daki Fatih medreselerinde ilmî çalışmalarını sürdürmüş ve hocaları tarafından takdirle karşılanıp kendisine müderris olması teklif edilmiş. Bir gece rüyasında ‘’Sılana dön, sana kurtuluş oradadır.’’ çağrısı ile muhatap olunca doğup büyüdüğü topraklara dönmüş ve Kastamonu’yu bir ilim ve irfan diyarına dönüştürmüş.

Görmeniz ve çözmeniz gereken bir şifresi olan mekânlardan biri de Candaroğulları döneminde inşa edilen ve Oklu Camii de denilen İsfendiyar Camii. Minaresinin üzerindeki aleme ilişik okun öyküsünü anlatacak bir şehir sakini caminin avlusunda sizi bekliyor muhakkak. Söz camilerden açılmışken, merkeze bağlı Kasaba köyündeki Mahmutbey Camii’ni, şehrin UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alınan bu tek eserini gözden kaçırmamak gerek.

Bir yapının insanı devasa boyutlarda olmadan da etkileyebileceğinin en güzel kanıtı XIV. yüzyılda inşa edilen bu muhteşem mescit. Tancalı meşhur seyyah İbn-i Battûta’nın ziyaret ettiği ve seyahatnamesinde de övgüyle sözünü ettiği yapının en önemli özelliği ise yapımında hiç çivi kullanılmamış olması. Nasıl mı? Dedim ya, şifreleri çözmek size, değerli ziyaretinize kalıyor! Buradaki çivisiz yapım tekniğinin şifresini erken çözebilirseniz, merkeze geri dönüp Deveciler Camii’ndeki tuz, sirke ve ekmeğin sırrını keşfe koyulabilirsiniz.

Bu kadar alıştırmanın ardından Honsalar ve Hamza Ağa camilerinin şifrelerini çözmekte eminim fazla zorlanmayacaksınız. Kastamonu Selçuklu’dan Osmanlı’ya uzanan hanların hâlen gündelik hayatın içinde yaşadığı bir kültür mirasına da sahip. Geliri Nasrullah Kadı Camii’ne vakfedilen Aşir Efendi Hanı; Devehanı, Penbe Han, Urgan Hanı ve Cem Sultan Bedesteni bu mirasın en canlı örneklerinden. Hanönü ilçesindeki Gökçeağaç Hanı’nın tarihi Bizans imparatorlarından I. Jüstinyen’e dayanıyor. İnsanın içini ferahlatan avlusu ile Kurşunlu Han ise kent merkezindeki Aktarlar Çarşısı’nın hemen bitişiğinde. Hanın banisi Candaroğlu Kemalettin İsmail Bey’in kimin dayısı olduğunu öğrenince şaşıracaksınız.

Bu denli yoğun öğrenme merakının, sarf edilen emeğin ve yapılan araştırmanın ödülü Kastamonu’ya özgü sıra dışı tatlar olmalı kuşkusuz. Burada üretilen pastırmanın ve çekme helvanın tadına baktığınızda eminim siz de bu şehrin bilinen şeylere bile kendi damgasını vurduğunu fark edeceksiniz.

Kastamonu’nun sık ve yoğun yağış alan orman ve yaylaları yörenin yüzyıllar boyunca gelişip şekillenen kendine özgü ot ve mantar yemeklerini doğurmuş. Köylerden gelen günlük tereyağı ve sütle; kekikle beslenmiş yerel kuzu ırkının hafif yağlı etiyle pişirilen yemekler bir mutfak efsanesi oluşturmuş. Lezzete giden şifreleri çözmenizde kentin birçok mahallesine yayılmış mütevazı esnaf lokantaları yararlı birer ipucu olacaktır. Kastamonu taşın dile, gönüle geldiği kadar doğanın da coştuğu, dört mevsim baş döndürücü güzellikler sunduğu, renklerin ve seslerin resitalleriyle sizi kucakladığı bir dünya sunuyor.

Güneyden Ilgaz Dağları’nın puslu zirveleri, Pınarbaşı yakınlarındaki Valla Kanyonu, Küre Dağları’nın sayısız vadi ve yamaçlarının keşfetme arzusunu tetikleyen çekiciliği, hemen her ilçesinin farklı deneyimler sunan karakteristik yapısı ile her an bilgi dağarcığınıza yeni şeyler ekleyeceğiniz bir harikalar diyarı burası. Sadece Daday’dan Azdavay’a izleyeceğiniz bir rotanın sonunda at çiftliklerinden göz alıcı renkleriyle büyüleyen yerel kıyafetlere uzanan bir kültür şenliği yaşarsınız.

Karadeniz’le de hatırı sayılır bir birlikteliği vardır Kastamonu’nun. Bu uzun kıyıların büyük bir liman inşasına elverişli olmayışı, şehrin dokusunun korunmasını sağlamış. Balıkçı barınakları, deniz mahsulleri ile özellikle İnebolu şehrin sahildeki en önemli ticaret ve kültür merkezi olagelmiş. İstiklal mücadelesinde İnebolu Anadolu’ya gönderilen desteğin toplandığı bağlantı noktası, âdeta can damarı olmuş. Kahraman bir Türk anası olan Şerife Bacı, bu dünyadan şehadetle göçse de yüreklerimizde yaşıyor. Kastamonu’yu gezin. Emin olun, buradaki şifreleri çözerken tarihin ve doğanın sırlarını yeniden keşfedeceksiniz.

Kastamonu Fotoğrafları

Kastamonu
Kastamonu
Kastamonu
Kastamonu
Kastamonu
Kastamonu
Kastamonu
Kastamonu
Kastamonu

Kaynak: Yazı / Hasan Mert Kaya – Fotoğraflar: Hasan Mert KayaAkgün Akova , Serkan Eldeleklioğlu, Evren Kalınbacak , Arda Adnan Kalkan, Alp Kaya , Mustafa Yılmaz

Bu yazımızı okuyan 11.186. takipçimizsiniz.

Süleyman Arif Yükselen

1983 Karabük doğumlu. İlk, Orta ve Lise eğitimini Karabük'te tamamladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Fakültesi Kontrol Mühendisliği bölümü mezunu. Çalışma hayatına Savunma Sanayi ile ilgili özel bir firmada Ar-Ge mühendisi olarak başladı. Sonrasında İstanbul'da yurt dışında işler yapan bir müteahhitlik firmasında çalıştı. Tarım ve kırsal kalkınmayı destekleme kurumu TKDK da Uzman olarak çalışmaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir