Hayat ve Ölüm

Her insan, sınırlarını kavrayamadığımız evrendeki milyarlarca gezegenden birinde tanımlanamayacak kadar küçük bir yerde yaşar. Kendisini büyük ve güçlü zannederek büyüklenen insan, gerçekte bir nokta kadar yer kaplamaz. Hayatta hiçbir şey başıboş bırakılmamış. Evrendeki her santimetrekarede büyük gücünü tecelli ettiren Rabbimiz, insanı da başıboş bırakmamış, dünyaya belli amaçlarla göndermiştir. Dünya insanların eğitim mekanı. İnsan, Allah’ın koyduğu sınırları gözettiği, buyruklarını yerine getirdiği ve hata yapmaktan sakındığı oranda olgunlaşır.

Yaşadıklarına sabretmeyi, Kur’an ahlakından taviz vermemeyi, her durumda Allah’a yönelmeyi, Allah’ı gereği gibi takdir etmeyi, O’na karşı sevgi ve haşyet dolu korku duymayı öğrenir. Yarattığı nimetlere şükrü artan kişi, Allah’a katıksız bir imanla iman eder ve tam bir teslimiyetle teslim olur. Artık bu insan, Allah Katında beğenilen üstün ahlak özelliklerine sahip takva sahibi bir mümindir. Böylece muhteşem barınma yurdu olan cennete girmeye layık duruma gelir.

İnsan bu dünyada -imtihan ortamının sırrı gereği- başına gelen olaylarla denenir ve bu imtihandaki başarısına göre sonsuz yaşamında ceza ya da ödüle kavuşur. Yaşam imtihan üzerine kurulmuştur; ölümle imtihan sona erecektir ve kimse imtihanının ne zaman son bulacağını bilemez. Hayatın sırrı “süresi belirtilmiş bir yazı” olan ölümde gizlidir.

Bu nedenle insan, uzun yaşama hesapları yapmak yerine, Allah’ın huzurunda yapayalnız vereceği hesabı düşünerek yaşamalıdır. Sonsuz yaşamı için bir hazırlık yapmamak, zamanı boşa geçirmek büyük kayıp olacaktır.

O halde, bu gerçeğin dünyadaki hiçbir şeyle kıyaslanmayacak kadar önemli olduğu iyi anlaşılmalıdır. Karşısına çıkabilecek olaylar için önceden hazırlık yapan insanın, çok daha fazla hazırlığı ölüm ve ahiret yaşamı için yapması en akıllıca davranış olacaktır. Yüce Allah, sonsuz ahiret yaşamına hazırlık konusunda Kuran’da insanları şöyle uyarır:

Ey iman edenler, Allah’tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah’tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. Kendileri Allah’ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların ta kendileridir. (Haşr Suresi, 18-19)

Ancak çok sayıda insan nankörlük eder ve Rabbine şükretmekten, O’na itaat etmekten kaçınır. Ölümü akıllarına dahi getirmeyen bu kişiler, “… Öyle ki, ömür onlara (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi…” (Enbiya Suresi, 44) ifadesiyle belirtildiği gibi, dünyadan çok uzun süre ayrılmayacaklarını düşünürler.

Tüm amaçları dünyayı yaşamaya yönelik olan kimseler, kendilerine iyi bir yaşantı sağlamak, her anlarını kendilerince en iyi şekilde değerlendirmek için çalışırlar. İnsanların dünyaya olan bu bağlılıkları Kur’an’da şöyle bildirilir:

Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar. (İnsan Suresi, 27)

İşte o ‘ağır gün’de, ölümün ve hayatın denenmek için yaratıldığının sırrını kavrayan insanlar, bu gerçekten gaflette olan inkârcılardan ayrılarak, sonsuz kurtuluşa kavuşacaklardır.

Süheyl Okur

Bu yazımızı okuyan 1.336. takipçimizsiniz.

suheylokur

40 yaşındayım. İktisat okudum. 5 yıldır yazdığım yazılarımı bu günlerde bazı haber sitesi, portal ve dergilerde yayınlamaya başladım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir