Gençlerde Çekingenlik

http://t2.gstatic.com/images?q=tbn:iLQat4eqbxJ7uM:http://testyourself.tr.msn.com/img/Result_2756.jpgİçekapanık ve çekingen olmak pekçok gence ızdırap verir. Çekingenlerin dikkati kendi benliklerinde yoğunlaşmıştır ve insanların iki yüzlü olduklarını düşünürler. Belirli bazı özelliklerinden, vücut yapılarından veya karakterlerinden utanmaktadırlar. Herkesin de kendilerine bu “ayıp” ve “zaaf”larını görerek baktıkları kanısındadırlar. Reddedilme korkusu çekerler. Kendilerine güvenleri yoktur, özsaygıları azdır.  Bu yüzden utangaçtırlar ve yüzleri çabuk kızarır. Kızardıkça daha küçük düştüğünü zanneder ve çarpıntı, aşırı terleme, güçsüzlük ortaya çıkabilir.

Sebebi nedir?

– Aile yapısı çekingenliğin oluşmasında etkilidir. Ebeveyn, devamlı eleştirici tavır sergiliyorsa veya güvensizlik aşılayan “sen zaten beceriksizsin”, “yine halledemedin”, “başarılı olman imkansız”, gibi sözleri sık söylüyorsa çocuk bir süre sonra bunlara inanır.

Çekingen olduğu için muayeneye gelen Şerif adlı genç şunları anlatmıştı: “Kendimi aileme hiçbir zaman beğendiremedim. Ne yapsam eleştirdiler. İyi notlar aldığımda tebrik etmediler, fakat yanlış şey yaptığımda beni aşağıladılar.”

Şerif’in babası boynunu eğerek, “Doğru doktor bey. Ama bunu hep onun iyiliği için yaptık. İstedik ki daha parlak, daha başarılı bir öğrenci ve örnek bir insan olsun. Herhalde dozunu kaçırdık” demişti.

– Ebeveyn çekingen, kendine güvensiz kişiliğe sahipse çocukta da örnek olma yoluyla aynı durum gelişebilecektir. Ahmet’in babası çocuğunun çekingenliğini anlattıktan sonra, “Ben de öyleyim, acaba bana mı çekti?” diye sormuştu.

– Bazen ebeveyn çocuğunu hep aşağılayabilir. Elif diye bir kız hatırlıyorum, ailesi devamlı onun çirkin olduğunu yüzüne karşı söylemişti. Öyle ki sonunda o da buna inanır olmuştu. Yıllar sonra bile topluma girmek istemiyor, arkadaşlık kuramıyor ve aynaya bile bakmak içinden gelmiyordu. Sevim’in ise babası sık içki içen ve annesiyle sürekli kavga eden biriydi. Ne zaman yanlış bir şey söylese Sevim’in suratına tokat patlardı. Babanın sık tekrar ettiği ise onun aptal olduğu sözüydü. Sevim’in problemleriyle dalga geçerdi.Sonunda Sevim genç kız oldu ama kendine güveni olmayan, arkadaşlarıyla iletişim kuramayan biri olarak…

– Kimi zaman da aile çocuğu aşırı korumaya alabilir. Cengiz şunları anlatmıştı: “15 yaşına kadar annem beni hergün okula kadar götürüyor ve çıkışta da almaya geliyordu. Üstelik okul çantamı da taşımak istiyordu. Bu yüzden bütün okulda alay konusu oluyor, arkadaşlarımın aşağılayıcı sözlerine ve bakışlarına maruz kalıyordum. Teneffüslerde de beni küçük düşürüyorlardı. Bazısı da benimle arkadaşlığı bana acıdıkları için kabul ediyordu.”

Aşırı koruma Cengiz’in kendine güvenini geliştirmesine engel olmuştu. Mantığı şu idi: “Annem beni okula yalnız göndermiyordu, çünkü bana güvenmiyordu. Demek ki güvenilecek biri olmadığımı düşündüm.”

– Bazen anne çocuğuna istemeden hamile kalabilir ve bu, davranışlarına, duygularına yansıyabilir. Bağrışma ve kavgalarla büyütülen çocuklar endişeye düşerler. Ailesinin kendisini istemediğini, çünkü değersiz olduğunu düşünürler.

– Küçük yaşta yine anneden ayrılmak zorunda kalan çocuklarda da çekingenlik ortaya çıkabilir. O yaştaki çocuk bunun sebebini anlayamayacağı için istenmediğini, sevilmediğini düşünebilir.

– Annelerin bazısı ufak çocuklarını uyutup evden ayrılırlar. Çocuk uyandığında ağlar ve kimsenin gelmediğini görerek korkuya kapılır. Terk edildiğini, istenilmediğini zanneder.

– Bazı ailelerde çocuğun konuşma ve fikrini söyleme hakkı yoktur. Kendini ifade etmeye kalktığında aşağılanabilir, susması için baskı yapılır. Bu tür yıkıcı davranışlar, çocukta düşünme ve zihin yapısı hakkında şüpheler gelişmesine yol açabilir.

– Çocuklar arasında kıyaslama yapmak da son derece yanlış bir tutumdur. Ebeveyn tarafından bir çocuğun övülmesi, ötekilerini aynı ölçüde başarılı olamadığının söylenmesi, övülen çocuğu şımartır, eleştirilen çocukları ise üzer.

Bir aile çocuklarını muayene için getirmişti. Baba büyük kızını devamlı övüyor, küçük kızını ise yerli-yersiz eleştiriyor, hatalarını yüzüne vuruyordu. Küçük kız bir işte yanılırsa, hemen ablasının bu işi kolayca ve başarı ile yaptığını söylüyordu. Eğer kızcağız işi güzel bir şekilde tamamlarsa o zaman da başarısını takdir etmiyordu.
Bu çocuk gitgide kişiliğine olan güvenini kaybetti. Böylece evde bir işe el sürmez oldu. Bu arada inatçı olmaya başladı ve bu huyu gün geçtikçe arttı. Babası ona bir iş yaptırmak istediği zaman odasına kapanıyordu.

Babası, “neden doktor bey, neden?” diye soruyordu ama bunda kendi tutumunun rolünü bilemiyordu. Onu sürekli ablası ile kıyasladığı için, küçük kızın problemli hale geldiğini farkedemiyordu. Aslında her çocuk diğerinden geri değildir. Bir yönden eksikse başka yönden üstündür. Ebeveynlerin görevi çocuğun gelişmesine köstek olmak değil, onu yetenekli olduğu alanlarda desteklemektir.

Ne yapılmalı?

Böyle gençlere ilk başta çekingenliklerinin sebebini araştırmalarını tavsiye ederiz. Problemin başladığı anı tespit etmek, akılla sorunu ele almak başarının anahtarıdır. Acaba okuldaki biri veya başkası tarafından aşağılandı mı, yoksa ebeveyni ya da öğretmeni sürekli “adam olamayacağını”mı söylüyordu?
Çekingenliğin altta yatan sebebini bulmak bu yüzden önemlidir. Kişi aslında kendinin “aşağılık” veya “aciz” kişi olmadığını, ama yıllarca süren beyin yıkama sonucu böyle inanca saplandığını bilir ve gidermeye çalışır. Ve şunu tekrar tekrar söylemelidir ki şartlanma tersine çevrilsin: “Ben çok değerli özellikleri ve becerileri olan biriyim! Buna kalpten inanıyorum.”

Yine neşeli olmaya çalışmak, çokça tebessüm etmek de çekingenliği yenmede faydalıdır. Özgüveni olan mutlu insanlar, cezbedici bir havaya sahiptirler. Dikkatlerini kusurları üzerinde değil, başk alarında yoğunlaştırırlar. Her günün her anından keyif almaya küçük şeylerle mutlu olmaya çalışırlar. Çekingenler de böyle yapmalıdırlar.
“Hayır” demesini bilmek de önemlidir. İstemediği, hoşlanmadığı şeyi yapmamalı ve reddetmesini bilmelidir.

Gencin kendini sevmesi gerekir. Kendi kendini sevmeyen başkasının kendini sevmesini nasıl bekleyebilir ki? Kendini sevmekle şımarıklık veya gurur ya da kibir farklı şeylerdir. Olumlu yönlerimizi tanıyalım ve bunlar üzerine odaklanalım. Kişiliğimizi gösterebilmek ve kendimizi geliştirebilmek için bu şarttır.
Bazıları ne kadar karşı çıksa da duayı yine hararetle öneririm. Cenab-ı Hak’tan yardım dileyen her yakarış her zaman karşılık bulur. Yeter ki isteyelim ve istemesini bilelim.

Çekingenlere son olarak şunu söylemek istiyorum: Aslında insanların çoğu böyledir. Fakat bastırarak, üzerine giderek, çeşitli metodlar uygulayarak bunu yenerler ve dışa belli etmezler. Gayret ve çaba ile günlük faaliyetlerini başarıyla sürdürürler. Bunu bilelim ve elimizden geleni yapalım, üstüne gitmekten geri kalmayalım.

Kaynak: PROF.DR.SEFA SAYGILI

Bu yazımızı okuyan 1.236. takipçimizsiniz.

gencyolcular

Genç Yolcu 2005 yılında #BirlikteKeşfedelim sloganıyla Gezi • Kültür • Sanat alanında yayın hayatına başlamıştır. İletişim: bilgi@gencyolcu.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir