Emirgan

Emirgan İstanbul boğazının Rumeli  yakasında yer alan şirin semtlerden birisidir. İlçe olarak Sarıyer’e bağlıdır. Kuzeyinde İstinye, güneyinde ise Rumelihisarı ile komşudur.

Emirgan ile Rumelihisarı arasında Boyacıköy ve Baltalimanı adlarında iki mahalle daha vardır. Yüzyıla yakın bir süredir, Emirgan, Baltalimanı ve Boyacıköy halkı bir arada yaşamış kendilerini aynı semtin insanı olarak görmüşlerdir. En büyük dostluklar ve günümüze yansıyan komşuluk ilişkileri hala devam etmektedirler.

Ancak yapılaşmanın getirdiği nüfus hareketi sonucu yerli olmayan halkın sayısının artması, bu üç semt arasında doğal bir ayrımı beraberinde getirmeye başlamıştır. Bizim; ” Emirgan’ın kuzeyinde Rumelihisar’ı vardır” şeklinde belirtmemizin ve  Baltalimanı ve Boyacıköy’ü atlamamızın asıl sebebi budur. Ayrıca sitemizde Boyacıköy ve Baltalimanı ayrıca incelenecektir.

Ancak şu bir gerçektir ki; bu üç semtin yerlileri hala birbirlerini aynı mahallenin insanları gibi görmekte ve günümüzde görmeye hasret kaldığımız komşuluk ilişkileri en sıkı bir biçimde devam etmektedir.

Emirgan çok eski bir yerleşim bölgesi değildir. Antik çağla ilgili herhan gi bir bulguya rastlanmamıştır. Ancak Bizanslılar döneminde isminin ” Kiparodis ” olduğu ve Rumca’da ” serviler ” anlamına geldiği bilinmektedir. Bu adın verilmesinin sebebi ise yörenin Servi ormanları ile kaplı olmasıydı. Emirgan’da yerleşim 16. yüzyılın ortalarında Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın nişancılarından Feridun bey’e bu büyük alan hediye edilince başlar. Önceleri bir yazlık köşk ve müştemilatı yapıldı, sonra da diğer binaların yapımı dolayısıyla yerleşimin devamı sağlanmış oldu.

Emirgan semtinde incelenecek başlıklar şunlardır.

* Emirgan
* Tarihi yerler ve sosyal yaşam
* Emirgan vapur iskelesi
* Şerifler yalısı
* Giritli Mustafa paşa yalısı
* Karadağ yalısı
* Emirgan camii
* Emirgan camii çeşmesi
* Emirgan cami Muvakkithanesi
* Atlı köşk / Sabancı müzesi
* Emirgan korusu ( pembe köşk-sarı köşk-beyaz köşk)

Emirgan İstanbul’un fethinden sonra yüzyıul boyunca boş kalmış ve fazla rağbet görmemiştir. XVI. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) Divan-ı Hümayun katiplerinden Ahmet Feridun paşa buraya yazlık bir köşk yaptırmış, bahçesinin güzelliği ile ünlü olan bu bölgeye de ” Feridun paşa bahçeleri ” denilmiştir.
Bu bahçede bir yazlık köşk, bir av köşkü bulunuyordu.

En son yazlık bahçelerinin yapımıyla da köye yönelik ilk iskân da tamamlanmış oldu. VI. Murad 1635 yılında Revan kalesi’ni hiç çarpışmadan Osmanlılara teslim eden Emirgûneoğlu Tahmasb Kulu han’ı İstanbul’a getirmiş, adını Yusuf paşa olarak değiştirerek Feridun paşa bahçelerini ona bağışlamış. Bu bağıştan sonra bahçenin adı Emirgûneoğlu bahçesi olarak anılmaya başlanmış.

Eremya Çelebi Boğaziçi’ni anlattığı kitabında Emirgûneoğlu Yusuf Paşa’nın bahçesinin güzelliğinden ve köşkünün görkem ve harikulâdeliğinden bahseder. Ayrıca bu parlak genç adam, aynı zamanda kültürlü ve zarif bir meclis adamıdır. İstanbulda başlattıkları hayat tarzı, şehir yapısında renkli, fakat toplum hayatında kara sayfalar oluşturur. Sultan Murat, Yusuf Han’a Mütehassıs, has Nedim ünvanını verir.

İstanbul halkı ise bu genç adama, yani Yusuf paşa’ya Emuri Kün adını takar. Kûn kelimesinin anlamı için Farsca bir sözlüğe bakmak yeterlidir. Ancak edepli olan vakanivüsler (tarihciler) bu lakabı Emirgüne, Emirgüneoğlu şekillerine çevirdiler. Güzelliği kalem ile tarif edilemeyen koruya da Emirgüne bağçesi adını verdiler. Giderek bu isim halk arasında pek de uygun olan bir şekilde Emirgân olarak kullanılmaya başlandı.

Sultan Murad, iri yarı, pehlivan yapılı, ancak gece hayatı ve sefahat ile içten içe çürümüş bir çınar ağacı gibiydi ve birden bire bir gün devrilecekti. Dinini ve devletini sevenler bir ihtilali değil; Sultan murat’ın yıkılacağı işte o günü bekliyorlardı. 10 Eylül 1623 pazar günü, imparatorluk tahtına 12 yaşında oturan Sultan IV. Murat, 28 yaşında hayata gözlerini kapayınca, Yusuf han firar etmek üzere hazırlıklara başladı.

Ancak yeni padişah İbrahim’in emri ile idam edildi. Bu bölge, Yusuf paşa’nın idam edilmesinden sonra el değiştirerek, Sadrazam Merzifonlu kara Mustafa paşa’ya tahsis edilir. Viyana’yı fethedemeyen Merzifonlu Kara Mustafa paşa’nın bu bahçesi 1778 yılından itibaren elinden alınarak yeniden devlet arazisi olarak kayıtlara geçmiş ve padişah I. Abdülhamit tarafından bir imarete vakfedilmiştir.

Ayrıca arazini büyük bir kısmı da parsellenerek, buraya yerleşmek isteyen halka satılmıştır. Sultan Abdülhamit, kendi döneminde ve 1779-1780 yılları arasında buraya bir cami, bir meydan çeşmesi, bir hamam ve çok sayıda dükkan yaptırır. Rumelihisarı’nda bulunan gümrük de buraya taşınır. Köy, III. Selim zamanında daha da önem kazanır.

Ancak,  gayrimüslimlerin buradan çıkarılması ve Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın da VI. Mehmed’in emriyle idam edilmesiyle birlikte buraları uzun bir süre boş kalır. Emirgân, Sultan III. Ahmed döneminde Şeyhülislam Mirza Mustafa Efendi’ye, daha sonra oğlu Mehmet Salim Efendi’ye, I. Mahmud döneminde ise, Şeyhülislam Vassaf Abdullah Efendi’ye verilir. Vefatu sonucunda oğluna, daha sonra da  Mehmed Saif efendi’ye geçer.

II. Mahmud dönem,nde görev yapan Bostancıbaşılardan birisinin tuttuğu kayıtlara bakılırsa Emirgan’da zimmet halifesi, defterdar, gümrükçü, kadı, sure emini, müderris gibi pek çok devlet erkanı oturmaktaydı. Ayrıca burada bir nakşibendi dergahının da bulunduğu yine kayıtlarda yer almaktadır. Emirgan-İstinye arasında bulunan ve Tokmakburnu diye anılan bölge ise bir zamanlar korsanların yatağı ve sığındığı bir yer olmuştur.

Sultan Abdülmecit döneminde cami yakınına Muvakkithane ve ona ek olarak caminin su deposu inşa edilerek buraların geliştirilmesi sürecinde bir adım daha atılmış olur. Hidiv İsmail paşanın sarayı ise, döneme ait önemli yapılardan biri olarak kaynaklarda bir güzellik abidesi olarak geçmektedir.

Bugün bu saraydan herhangi bir iz kalmamıştır. Emirgan caminin bitişiğindeki Şerif Abdullah Efendi yalısının Harem bölümü 1958 yılınada sahil yolu yapım çalışmaları sırasında yıkılmış, selamlık kısmı ise 1985 yılında yeniden restore edilerek 1. derece tarihi eser olarak koruma altına alınmıştır.

Şirket-i Hayriye’nin 1914’e ait Boğaziçi adlı salnamesinde, semtin suyunun bol olduğu, ayrıca semtin güney batısında kanlıkavak adlı menba suyunun bulunduğu, bir adet iptidai mektebi ile iki rüştiyenin var olduğu, günlük vapur yolcu sayısının ise 400 civarında olduğu belirtilmektedir. Semtin simgesi olan ve bülbülleriyle anılan Emirgan korusu içersinde renkleri ile adlandırılan üç köşk bulunmaktadır.

Emirgan, ünlü korusunun haricinde; sahil de bulunan çay bahçeleri ile sahil yolu gezinti ve dinlenme alanları ile Boğaziçi’nin tercih edilen en güzel yerlerinden biri olmuştur. Özelli,kle Emirgan cami ve Emirgan çeşmesinin hemen yanında çınar ağaçları altında bulunduğu için aynı isimle anılan Çınaraltı çay bahçeleri, eskiden beri aydın kesimin uğrak yeri olmuştur.

19. yüzyıl ve 20. yüzyıl başlarında tanınmış edebiyatcıların sohbet ettiği hatta bu nedenle aynı adla anılan bir edebiyat dergisine de kaynaklık eden ünlü kahve, 1960 lı yıllardan sonra bu tür edebiyat sohbetlerinden mahrum kalmıştır. Dolayısıyla bu sohbetleri oluşturan edebi kimliklerde buraya uğramaz olmuştur. Günümüzde ise Çınaraltı çay bahçeleri edebi özelliğinden çok turistik yönü ile kalabalık toplayan bir yer olmuştur.

Özellikle Cumartesi ve pazar günleri çınaraltı çay bahçeleri “iğne atsan yere düşmez” dedirtecek bir kalabalığa sahne olur. Bu nedenle Emirgan’ın yerli halkı, bu kalabalığın rahatsız edici ortamından kurtulmak amacıyla erken saatlerde bu bahçeye iner, alışılmış selamlaşmalarının ardından çay yada kahvaltı keyfini yaparak tekrar evlerine çekilir ve yerlerini oluşacak kalabalığa bırakırlar. Bir zamanlar edebiyat sohbetlerinin yapıldığı bu yerde şimdilerde Arabesk müziğin kulak tırmalayıcı nağmelerini duyabilirsiniz.

Emirgan’a 1933-1934 yılları arasında boyacıköy mahallesi ile birlikte “Uluköy” adı verilmiş, bir ara “Mirgün” olarak anılmış, ancak bu isimler tutmadığı için “Emirgan” olarak kalmıştır. 1956- 1960 yılları arasında İstanbul imar hareketleri çerçevesinde açılan “Boğaz sahil yolu” Emirgan’dan da geçirilmiş, rıhtım, deniz doldurulmak suretiyle yeniden inşa edilmiştir.

Bu gelişmeler sonucunda Emirgan’ın nüfusu [ Emirgan, Boyacıköy, Baltalimanı, korunun batı yamaçları ve Reşitpaşa yerleşimleri ile birlikte] 1955’de yaklaşık dört bin iken, istanbul’a yönelik büyük göç dalgalanmaları sonucunda sürekli artış göstermiş ve günümüzde sadece Reşitpaşa mahallesinde nüfus 11.000 olmuştur.

Çınaraltı, tarihi çınar ağaçları ile ünlüdür. Bunlardan ikisi asırlık ağaçlardandır. Uşaklıgil villası bahçesindeki sedir ağacı ile su sediri ağacı da asırlık ağaçlardan olup, sedir ağacının çevresi 3 metre, su sediri ağacının çevresi ise 2.65 metredir.

Bu yazımızı okuyan 1.935. takipçimizsiniz.

Mustafa Aysabar

1984 Kahramanmaraş Doğumlu. Suudi Arabistan Mekke'de ikamet etmektedir. Halkla İlişkiler bölümü mezunudur. Yurt içi ve yurt dışında, inşaat sektöründe faliyet gösteren çeşitli firmaların muhasebe, idari işler, lojistik departmanlarında görev yapmıştır. Mescid-i Haram'ın genişletilmesi ve Osmanlı Revakları restarosyonu projesinde aktif görev almıştır. Hobileri arasında yüzme ve su sporları vardır. Aynı zamanda rafting antranörü ve lisanlı sporcudur. GençYolcu.com 'da genelde gezi kategorisinde yazılar kaleme almaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir