Bir Zamanlar Kudüs

Türkler, Müslümanlar için büyük öneme sahip birçok mabetle dolu olan kutlu şehir Kudüs’e ilgilerini buraya inşa ettikleri yapılarla göstermişlerdi.

Türkler, Müslümanlar için büyük öneme sahip birçok mabetle dolu olan kutlu şehir Kudüs’e ilgilerini buraya inşa ettikleri yapılarla göstermişlerdi.

Yahudiler, Hristiyanlar ve biz Müslümanlar için mukaddes şehir: Kudüs. Mazisi çok eskilere dayanan bu kutlu şehir, uzun tarihi boyunca Babil, Pers, Büyük İskender, Yahudi Kralları, Romalılar, Sasaniler ve Bizans başta olmak üzere tarihin seyrini değiştiren birçok hükümdar ve devlet tarafından yönetildi; onlarca farkı medeniyete ev sahipliği yaptı. Orta Doğu’nun göz bebeği olan şehir, ona sahip olmak isteyen ve bu uğurda yanıp tutuşanlar tarafından pek çok defa kuşatıldı, yağmalandı ve büyük yıkımlara şahit oldu.

SAVAŞMADAN ALINAN ŞEHİR

Önce bütün Hicaz Yarımadası’nda yayılan İslam fetihleri dalga dalga genişleyerek ilerliyordu. Bizans ile yapılan Ecnadeyn Savaşı’nı yine İslam orduları kazanacak, Bizans’a ait birçok şehir Müslümanların eline geçecekti. Yaklaşık iki sene sonra (636) yaşanacak Yermük Savaşı’yla da bölgedeki Bizans varlığına tamamen son verilecekti. Yaşanan bu süreçten sonra Suriye ve Filistin topraklarından tamamen çekilmek durumunda kalan Bizans, bölgede siyasi bir otorite bırakmamıştı. Kudüs halkı savaşma konusunda isteksizdi. Patrik Sophronios başkanlığındaki heyet, şehri bizzat Halife Hz. Ömer’e teslim etmek istediklerini belirttiler. Kudüs halkının bu talebi üzerine Hz. Ömer, Medine’den Kudüs’e geldi. Patrik ile görüşen Halife, şehir ahalisinin suçlu suçsuz ayrımı yapılmaksızın can, mal, kilise ve haclarını güvence altına aldı. Kiliselerin başka bir dinin ibadethanesine çevrilmeyeceğini, kiliselere ait mallara dokunulmayacağını ve asla aşağılanmayacaklarını garanti etti. Bu tarihten sonra Kudüs, kısa ömürlü Latin Krallığı haricinde çeşitli Müslüman devletler tarafından yönetileceği bir döneme girecekti.

OSMANLILAR KUDÜS’TE

Osmanlı Sultanı Birinci Selim (Yavuz), kısa süren (sekiz yıl) hükümdarlık zamanında ele geçirdiği topraklar ile devletin yönünü ve boyutlarını sürekli değiştirmişti. 1516 yılında yine ordusunun başında Anadolu’yu süratle geçerek güneye, Suriye üzerinden Mısır ve Hicaz’a akın ederek Memlûklere bağlı toprakları Osmanlı yönetimine bağladı. Şehri ziyaret eden Yavuz Sultan Selim, burada iki gün kalmış ve Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmişti. Kudüs, Osmanlıların değer verdiği şehirlerdendi. Zira şehir Müslümanlar için mukaddesti. Hz. Muhammed (S.A.V.), üç mescit için (Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa) seyahat edilebileceğini buyurmuştu. Yine Hz. Muhammed’in (S.A.V.) Miraç’a buradan yükseldiğine inanılıyordu. En eski İslam yapılarından olan Kubbet-üs-Sahra ile Mescid-i Aksa bu şehirdeydi. Üstelik de şehrin tarihi, pek çok peygamberden izler taşıyordu. Bu nedenle Osmanlılar çok daha önceleri şehre olan ilgilerini burada inşa ettikleri yapılarla göstermişlerdi.

ŞEHRE YANSIYAN OSMANLI İMARI

Memlûklerin ardından Kudüs’e sahip olan Osmanlıların Kanuni Sultan Süleyman zamanında başlayan ilk imar faaliyetleri su yapıları üzerine olmuştu. Yağışların kıt, iklimin sıcak ve kısmen ılıman geçtiği Hicaz bölgesinde, su her daim en değerliydi. İnşa edilen su yolları, su toplama havuzları, sebiller ve çeşmeler, Kudüslülere hayat vermişti. Ardından ticaret canlandırılmış, ticaretle zenginleşen şehrin güvenliğinin temini için de şehrin harap vaziyetteki surları yeniden inşa edilmişti. Şehri yönettikleri asırlar boyunca padişahlar, sultanlar, valide sultanlar, paşalar, vezirler ve tüccarlar, kısacası varlıklı bütün Osmanlılar inşa ettirdikleri eserler ve kurdukları sayısız vakıfla Kudüs ve Kudüslüleri desteklemişlerdi.

DÖRT ASIRLIK HUZUR

Şehrin Yavuz Sultan Selim zamanında savaşmadan teslim almasından Birinci Dünya Savaşı’nda yoğun mücadeleye rağmen İngilizlere teslim edilmek zorundu kalındığı zamana (1917) dek Kudüs, yaklaşık dört asır boyunca Osmanlı idaresinde kaldı. Şehirde Müslüman Araplar ve Türkler, Yahudiler, Ortodoks ve Katolik Hristiyanlar bir arada yaşıyorlardı. Ufak tefek aksaklıklar haricinde dört asırlık Osmanlı devrinde Kudüslüler huzur içinde yaşamışlardı. Bu süre zarfında özellikle 19. yüzyılda Fransa ve Rusya’nın kızıştırmalarıyla Rum Ortodokslar ile Katoliklerin arası her ikisi içinde değerli görülen kilisenin anahtarlarının kimde kalacağı hususunda bozulmuştu. Şöyle ki Kabir ve Kıyamet isimleriyle de bilinen Kamame Kilisesi, Roma hükümdarı Birinci Konstantin’in annesi Helena tarafından Hz. İsa’nın (A.S.) kabrinin bulunduğu iddia edilen Golgotha Tepesi üzerine inşa edilmişti. Bu kilise söz konusu olduğunda Hristiyan gruplar arasında anlaşmazlıklar hatta çatışmalar çıkıyordu. Anlaşmazlıklardan biri de kilisenin kapısını açma kapama işini kimin yapacağıydı. Bu mesele tam ortamı germişti ki Osmanlı Sultanı Abdülmecid, dâhiyane bir çözüm buldu. Kilisenin anahtarları bundan sonra Kudüs eşrafından bir Müslüman aileye teslim edilecekti. 2000’li yıllara kadar bu kiliselerin kapıları Müslümanlar tarafından açılıp kapatıldı. Osmanlı’nın adaletli yönetimi, Kudüs’ün çok dinli, çok kültürlü yapısına uygundu. Kudüs’teki dört asırlık istikrarlı Osmanlı yönetimi bu gerçeği kanıtlıyordu…

Kaynak: TR Dergisi – CENGİZ AKGÜN

Bu yazımızı okuyan 1.165. takipçimizsiniz.

İsmail Hakkı Çetin

1993 Malatya Darende doğumlu. İlk, Orta ve Lise eğitimini Darende'de tamamladı. 2011 yılında Hulusi Efendi Kuran Kursu'nda hafızlık eğitimini tamamladı. Bosna Hersek Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde eğitim aldı. Blogger yazar. Hobileri arasında Seyehat etmek Fotoğraf çekmek, futbol, masa tenisi ve yüzme vardır. Beşiktaş taraftarı, Boşnakça bilmekte. Arapça ve İngilizce öğreniyor.

One thought on “Bir Zamanlar Kudüs

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir