Bir Hayal Bir Hayat / İlk Kitabım

Zamanımızda 15-16 yaşlarında bir gencin hayallerini neler süsler? Veya bugünün gençlerinin peşinden koştukları şeyler ne kadar anlamlıdır, ne kadar kıymeti haizdir ve dahi bu gençler hayal ettiği şeye ulaşabilmek için neler yapabilir?

Bu sorular uzar gider. Ancak maksadımız günümüz gençliğini sorgulamak değil. Zira sorular bazen fikir uyandırmak, bazen dikkat çekmek ve bazen de nasıl başlayacağını bilmediğiniz bir yazıya başlamak için kullanılır.

Bazı kitap kurtları vardır. Parası olmadığı zaman kıymetli bir eşyasını verir, almak istediği kitabı alır. Bazıları vardır canını isterseniz verir ama kitabını isteseniz tereddüde düşer. Bazıları vardır kitabı ödünç verirken “ya geri gelmezse” korkusu yaşar. Bazıları da vardır hakikaten korktukları başlarına gelmiş, kitapları geri gelmemiştir. Bazıları da vardır şair ruhludurlar. O geri gelmeyen kitap ve kitabı geri getirmeyen arkadaşları için bir şiir yazıverirler. Bazıları vardır, kitaplarını çizerek okurlar. Kenarlarına not alırlar. Bu ecdadın taktiğidir. Osmanlı dönemi eserlerinde metnin, sayfanın ortasına yazılıp üst-alt ve sayfaya göre sağ ve solunda boşluk bırakılması, okuyan şerhini düşsün, hâşiye bıraksın fikrini beyan etsin, esere katkı sağlasın diyedir. Bazıları da vardır ki, kitabına nokta koymaz, başka bir yere notlarını alır.

Kitaplar aynı zamanda bazıları için maziye tanıklık eden hatıra defterleri, takvimlerdir. Yaşadığı mühim bir hadiseyi kitabına not edenler, ya da değerli gördüğü bir takvim yaprağını kitabının arasına koyanlar, hatta parasını, sevdiğinden aldığı çiçeğin yapraklarını kitabına emanet edenler bile vardır. Kitaplar iyi emanetçidirler, cömerttirler. Kesinlikle sizin ona verdiğinizden daha fazlasını size verirler.

50 yıl öncesine gidelim. 1960’lı yılların sonu. Hayali olan kitabı satın alabilmek için okul çıkışlarında oyun oynayan arkadaşlarının arasından sıyrılıp mahalle fırınından alacağı simitleri satmaya gidiyor. Bazen, gözleri kitap dükkânının camekânına, hayali olan kitaba ilişiyor. “Simitçi” sesini işitince de kamçılanan bir irade ve artan bir azimle işine devam ediyor. Kitap da öyle tek cilt felan değil. 8 ciltlik Hukûk-i İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu. Yani biz kitap dedik ama siz ansiklopedi deyin. Bilmiyorum o günlerde kaç liraya tekabül ediyordu bu kitap. Ancak bugün almak isterseniz yaklaşık 250 lirayı gözden çıkarmalısınız. Bu arada kitap için sarf edilen meblağ gözden çıkarılmış mı olur göz bebeği mi olur sorusunu sormadan da geçmeyelim.  

8 ciltlik Hukûk-i İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu.

Kitap latin harflerinin kabulünden sonra Türkiye’de yazılan bir nevi İslam Hukuku Terimleri sözlüğü. Ayrıca fıkıh birikimimizi de sistemli ve mukayeseli bir şekilde anlatan bir eser. İslam Fıkhı’na (Yani İslam Hukuku) dair mevzuları yekpare gösterebilmek gayesine matuf olarak kaleme alınmış. İslam Hukuku’na dair muhtelif eserlerin ve mevzuların tercümesi için işe başlayan bir heyetin faaliyetleri akamete uğrayınca üyelerden biri olan ve 1960-1961 yıllarında Diyanet İşleri Başkanlığı yapan Ömer Nasuhi Bilmen, kendi şahsi gayretleri ile bu eseri tamamlamış. Müellifi tanıyoruz, birçok Anadolu insanının evinde bulunan İslam İlmihali’nin yazarı.

Bu eser belki bugün sadece İslam Hukukçularının ilgi alanına girmektedir. Veya kütüphanelerin raflarında meraklı bir çift göze, bir müşfik el, münevver bir dimağ beklemektedir. Ve ayda bir temizlik yapan görevli tarafından ele alınmaktadır. 

Tekrar delikanlıya dönelim. Delikanlı haftalar süren bir mesainin ardından nihayet kitabını alıyor ve kütüphanesinin raflarına bırakıyor. O kitap, o gün olduğu gibi bugün de kütüphanesinin başköşesinde. Şimdi o kitaba baktıkça çocukluğunu hatırlıyor, kütüphane hayali kuran delikanlıyı hatırlıyor. Bugünün delikanlıları, hanımefendileri için kitabın ne derece önemli olduğunu merak da ediyordur muhakkak.

O delikanlı bugün bu ülkenin Cumhurbaşkanı. Ve diyor ki: “İnsan, hayal ettiği müddetçe insandır. Çocuklar! Sizin de kitaplarınız ve bu ülke için büyük hayalleriniz olsun.”

Bu yazımızı okuyan 13.705. takipçimizsiniz.

Hamit Demir

1991 Kahramanmaraş doğumlu. İlk, Orta ve Lise eğitimini Malatya Darende tamamladı. Darende Hulusi Efendi Kuran Kursunda hafızlık eğitimini tamamladı. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. Aynı fakültede Tasavvuf Anabilim Dalı'nda Yüksek Lisans'ını tamamladı. Katar Üniversitesinde Arapça üzerine eğitim aldı. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı'nda Araştırma görevlisi olarak görev yapmakta ve Doktora eğitimine devam etmektedir. İngilizce ve Arapça bilmekte, Beşiktaş taraftarı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir