Valla Kanyonu

Trekist Doğa Aktiviteleri Grubu’ndan sekiz genç, dünyanın en zor dördüncü kanyonu olan Valla Kanyonu’nu beş günde tamamen suyu takip ederek bitirebilen ilk ekip oldu.

Yolculuk tarihinden çok önce başladı hazırlıklarımız. İki adet bot, teknik malzemeler, sağlık çantamız, yiyecekler ve mutfak malzemesi ortak kullanılacaklar listesindeydi. Herkesin birer kaskı, can yeleği, dizliği, iki çift suda kaymayacak spor ayakkabısı ve özel çamaşırları tek tek listelendi ve nihayet 28 Temmuz’da yola çıkıldı. Ertesi gün akşama doğru Pınarbaşı’na varmıştık. Jandarmaya gerekli bilgileri verip formları doldurduk. Başımıza gelebilecek her türlü şeyden sorumlu olduğumuza dair imzalar attık. Pazar gününe kadar bizden haber alınamazsa aramaya çıkacaklarının taahhüdünü veriyorlardı. İşin ciddiyeti giderek daha da açıklığa kavuşuyordu. Şenpazar-Azdavay-Pınarbaşı üzerinden ilerleyerek Küre Dağları Milli Parkı’nın girişine varıyoruz, buradan da Kanlıçay ağzına… Saat 23:30, ateş yakıp karnımızı doyurma vakti geldi. Bu akşam burada konaklayacak ve sabah kanyona giriş yapacağız.

MACERA BAŞLIYOR

Kanyonun başlangıcında botlarımızı şişirip o devasa kaya duvarların arasından suların içine süzülüyoruz. Rakım 330 metre. İlk suya atlayışımız hepimizi neşelendiriyor. Henüz hava sıcak ve sıcaktan bunalmış bedenlerimiz bu soğuk duştan pek memnun. Çığlıklar atıp şakalaşarak yüzüyoruz. Birkaç kez çanta aktarması yaparak Seyirtepe’ye geliyoruz. Burası Devrekani Çayı ile Kanlıçay’ın birleşim yeri. Kanyon, asıl olarak burada başlıyor. Valla Kanyonu’nun adını duyuran meşhur kazaların/ölümlerin olduğu Seyirtepe 400 metre yukarımızda… Aşağıdan bu tepeye bakmak bile insanı ürkütüyor. Bir de yukarıdan aşağıya bakmak nasıl bir şeydir siz düşünün!

“YÜRÜ YÜZ, YÜRÜ YÜZ”

Kanyondaki ilk üç günümüzü fazla zorlanmadan keyifle geçiriyoruz. Botlar elimizde, çantalar sırtımızda, bazen bol dikenli yerlerden, bazen de uçurumun dibindeki kayaların üzerinden yürüyoruz. Sık aralıklarla su düşüşlerine rastladığımızdan sürekli aktarma yapıyoruz; botlar suya, çantalar bota, biz suya, yürü, yüz, yürü, yüz… Bazen de kayaların geçit vermediği yerlerde suya 15 ila 35 metrelik ip inişleri gerçekleştiriyoruz. Yolumuz daha çok uzun…Yorgunluğumuzu, uygun bulduğumuz yerler de kuru üzüm, badem, fındık ve kayısıdan ibaret öğle yemekleri için verdiğimiz aralarda gidermeye çalışıyoruz. Mola yerlerimiz bazen suyun üstündeki ufacık bir kaya parçası olabiliyor.

Bugün günlerden neydi? Tek bildiğimiz kanyondaki üçüncü günümüz olduğu… Ne haftanın hangi günündeyiz, ne cep telefonunu, ödenmesi gereken faturaları, egzoz dumanını, masada biriken işleri anımsıyoruz. Burada ne trafik polisi var, ne mesaiye gecikme telaşı, ne elektrik kesintisi, ne kimlik kaygısı… Bizim başka bir dünyamız var burada. Biz yarın aşacağımız engellerin hayalindeyiz. Kaygılarımız başka… Bir kez daha anlıyoruz, her fark insanı biraz daha büyütür, her yaşanan yanına kârdır insanın!

KANYONUN EN ZORLU NOKTASINDAYIZ

Üçüncü günün sonunda ‘Exit Gültepe’ yazısının olduğu yere geliyoruz. Bundan sonrası meçhul. Burası üstü örtülü olarak bilinen ve bugüne kadar aşağıdan, yani sudan kimsenin geçiş yapmadığı bölüm. Kanyonun en zorlu noktası. Aşağıda büyük bir kaya iki duvar arasına sıkışmış. Altından su akıyor, ama kayanın biraz gerisinde 5-6 metrelik bir şelale yapıyor. Hemen devamında kayanın altından oldukça yüksek bir debi ile de su devam ediyor. Gidiş yönümüzde yine kaya duvarlarını birbirine bağlayan ve suyun üzerini tamamen örten kayalar var. Devamında da altta suyun akışı ortadaki kaya nedeni ile ikiye bölünüyor. Bugüne kadar bu kanyona gidenlerin ‘Exit Gültepe’ yazan yerden ormana girip sol taraftaki patikayı izleyerek ileriden ip inişi ile suya indiği bilgisini almıştık. Yukarıdan emniyet alarak aşağıda, ortada duran kayaya iniş yapıyoruz.

Botları suya indiriyoruz. Suyun debisi o kadar yüksek ki, bota bağlı arka ve ön ipleri yukarıdan tuttuğumuz halde zaptetmekte güçlük çekiyoruz. İşte ekip çalışması yine burada devreye giriyor. Sekiz kişi, sekizimiz de asli birer görev üstleniyor. Burada hayli zaman kaybedeceğiz. Hepimiz tüm dikkatini yaptığı işe vermiş durumda. Gerçekten küçücük bir dikkatsizliğe tahammülü olmayan bir yerdeyiz. Rakım ise 245 metre.

AĞAÇ KOVUĞUNDA MOLA

Çantaları bota aktardıktan sonra ekibimiz kendini suya bırakıyor. Akıntı kısa sürede sona eriyor, bu yüzden yüzerken herhangi bir risk yok. Üstü örtülü alandan devam ediyoruz. Adeta bir mağara içindeyiz. Yol sağa doğru kıvrılıp yaklaşık 200 metre sonra bitiyor. Sağdan bir ağaç kütüğünün köprü yaptığı kovuğa varıyoruz.
Evet yanlış duymadınız; burası bir kovuk. Bitkin bir vaziyetteyiz. Devam edersek mola vereceğimiz en uygun alana ulaşmak için ne kadar mesafe kat edeceğimizi kestiremiyoruz. Ve burada konaklamak zorunda kalıyoruz. Tahmini ölçülerimize göre burası  6-7 metrekarelik bir yer. Kişi başına 1 metrekare bile düşmüyor, içerisi ise zifiri karanlık…

Sabah 05.40’da hepimiz ayaktayız. Hiçbirimiz uyuyamamışız. Kahvaltı bile yapmadan, apar topar çıkıyoruz buradan. Ama bu çıkış aynı zamanda üstü örtülü kısmın da bitişi. Aydınlıktayız.

Coğrafya artık yavaş yavaş değişiyor. Duvarlar arası genişlik artık daha fazla, duvar yükseklikleri giderek düşüyor. Su düşüşleri daha az. Soldaki pınarları görünce artık yolumuzun bitmek üzere olduğunu ve köye yaklaştığımızı anlıyoruz. Hiç durmaksızın yürüyor, iniyor, çıkıyoruz.. Bugün kanyonu bitirme azmindeyiz. İşte ilk insan ayak izi, işte ilk inek pisliği, işte tahta köprü… Oleyyy…. İşte başardık…

Kanlıçay girişinden itibaren bu noktaya kadar aldığımız ölçümler toplam 170 metre bir düşüş olduğunu gösteriyor. Bu, bir oyun değildi… Evet, değilmiş… Ama bizler bu tehlikeli macerayı bile bir oyun tadında yaşamayı başardık. Pek çok ayrıntı var, bu yazıya sığmayacak olan. Hepsinin özü bu sekiz cesur yüreğin o devasa, o muhteşem  kanyondan tek bir yürek olarak çıkması…

Yazı: Aksel AĞAN – Foto: Elif AYTEKİN – Kaynak: SkyLife

Bu yazımızı okuyan 1.701. takipçimizsiniz.

gencyolcular

Genç Yolcu 2005 yılında #BirlikteKeşfedelim sloganıyla Gezi • Kültür • Sanat alanında yayın hayatına başlamıştır. İletişim: bilgi@gencyolcu.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir