Üç Abide Eserin İlk Basamağı: ŞEHZADE CAMİİ

Mimar Sinan’ın ” Şehzade Camii benim çıraklık eserim, Süleymaniye kalfalık, Selimiye ustalık eserimdir.” Diyerek bizzat mimarı tarafınfan nitelendirilen, bir babanın evlat acısını anlatan, yabancı mimarların incelemesi sonucu sadece bilgisayar çizimiyle bu kadar orantılı bir çizim olabileceğini iddia ettikleri, tüm ihtişamıyla başyapıtlar arasında yerini alan ama şehrin bir köşesinde tüm mütevaziliğiyle duran Şehzade Camii…

Şehzade Camii, Devlet-i Aliyye’nin onuncu padişahı ve 89. İslam Halifesi 1. Süleyman – Batıda Muhteşem Süleyman, Doğuda ise adaletli yönetimine karşılık Kanuni Sultan Süleyman olarak da bilinmektedir- ile Hürrem Sultan’dan 1521 yılında dünyaya gelen ilk oğlu Şehzade Mehmed, Saruhan Sancak Beyi iken 1543’te Manisa Sarayı’nda 22 yaşında vefat etmiştir.Bunun üzerine genç yaşta vefat eden Şehzade adına asrın mimarı Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.Mimar Sinanın mimaride çok farklı noktalara geleceği bir çeşit yükseliş döneminin önemli bir adımı olan bu şaheserin yapımı 5 yıl sürmüştür, bu süreçte incelediği çoğu yapıtın analizini yaparak oluşturduğu teknikleri bu camii de uygulamıştır.

Şehzade Camisinin mimari özelliklerini inceleyecek olursak, cami kare planlı bir proje zemini üzerine inşaa edilmiştir, üstü yarım küre şeklinde bir büyük kubbe ve bunun etrafında dört yarım kubbeyle örtülmüştür.Yarım kubbe dediğimiz teknik; çoğunlukla camilerde büyük merkezi kubbenin itme kuvvetini karşılamak üzere, yanlarda yapılan, kubbenin ortasından geçen bir hatla kesilmiş şekilde kubbe,nısf kubbe. Bu teknik Rönesans Dönemi mimarlarının rüyasıdır. Bu teknikle 4 tane yarım kubbe inşaa eder. Yine bu kullanılan tekniklerdendir ki mabedin içine girildiği zaman kubbe ve yarım kubbeler,kemerler insana bir sonsuzluk hissi verirler.

Bütün kubbeler dört büyük fil ayağı üzerine oturur. Mimar Sinan’ın eserlerinde görülen sadelik ve tezyinat dediğimiz göz alıcı süsler bu camide de görülür. Şehzade Cami’nin büyük dış avlusu altı kapılıdır. Caminin cümle kapısı yani ana giriş kapısının duvarının iki yanındaki ikişer şerefeli çift minaresi yapının en dikkat çeken bölümlerindendir. Diğer cami ve minarelerdeki sadelik burada yoktur. Koca Sinan’ın bu minarelerdeki tezyinatı eşsizdir. Masif duvarların yerine Osmanlı mimarlığında ilk kez dış mimaride revak kullanılmıştı. Revak; bir yapıda, üstü örtülü ve önü açık yerdir. Şadırvan avlusu 12 sütun üzerine 16 kubbelidir ve bu haliyle yapı en düzenli görünüme sahip Osmanlı mimarilerinden biridir. İmaret, medrese, tabhane ve türbeler cami bahçesinde ve arka sokaktadır.

Çicek hastalığından öldüğü düşünülen Şehzade Mehmed, şuan Şehzade Külliyesinin caddeye bakan bölümünde türbede, kuşağında “Firdevs edeb ya Mehmed/ Ebedi cennet ya Mehmed” yazılı bir kubbenin altında yatmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman’ın caminin tamamlanmasının ardından kırk gün hiç ara vermeden ‘şehzadelerin güzidesi’ dediği oğlunun mezarına gidip dualar okuduğu ve mezarının başına bir taht koydurduğu rivayet edilir ki bu taht fildişi motiflerle süslüdür.

Şehzade Mehmed türbesinin içi kubbe eteğine kadar çini kaplıdır ve burada Şehzade Cihangir, Hümaşah Sultan ve kimliği bilinmeyen bir hanım ile yatmaktadır. Şehzade türbesinin sol tarafında Rüstem Paşa türbesi bulunmaktadır. Şehzade Camisine ilişikin başak bir rivayet ise şöyledir; 1990’lı yıllarda caminin restorasyonunu üstlenen firmada çalşan bir inşaat mühendisinin dilinden… Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer bozulmalar vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu. İnşaat fakültesinde teoriği öğretilmişti ancak hiç pratiğe sahip değidik.

Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık. Kemerin taşlarından öncelikle kilit noktada olanları sökecek ve adım adım ilerlenip notlar alınacak tekrar yapılırken bu notlara göre restore edilecekti. Restore başlıyordu. Büyük taşalrdan birini çıkardığımızda iki taş arasında silinidirik bir boşluk vardı ve boşluğun içinde bir cam şişe. Şişenin içinde dürülmüş beyaz bir kağıt vardı. Kağıtta Osmanlıca bir şeyler yazıyordu.Bir uzmana kağıdı çözümlettik, bu bir mektup idi ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı. Şunları söylüyordu, ” bu kmeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir.

Bu müddet zarfında bu taşlar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri değişeğinden bu kmeri nasıl yeniden inşaa edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu size bunkmeri nasıl inşaa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum.” Koca Sinan mektubunda böyle başladıktan sonra o kemeri inşa ettikleri taşları Anadolu’nun neresinden getirttiklerini söyleyerek izahına devam ediyor ve ayrıntılı bir biçimde kemerin inşaasının anlatıyordu. Aslında rivayete baktığımızda hem devrin hem de caminin yüceliğini anlatan net ifadeler görüyoruz.

Hızlı tükettiğimiz ve popülerliği gözettiğimiz bu yüzyılda sadece Sultanahmet, Eyüp Camileri gezip Şehzade Camii gibi yapıtları yalnızlığa terk etmek tarihimize ve kültürümüze yapacağımız en büyük ihanetlerdendir. Böylesine emsalsiz güzelliklere sahip Şehzade Camii ziyaretinizi bekliyor. Ziyaret edip bir nebze olsun güzelliklerini fark etmemiz dileğiyle…

Bu linke tıklayarak 3D sanal gezi yapabilirsiniz:
Şehzade Camii Adres: Kalenderhane Mahallesi, Fatih/İstanbul

Bu yazımızı okuyan 2.644. takipçimizsiniz.

Gizem Vural

1997 Hatay doğumlu İlk, Orta ve Lise eğitimini Hatay'da tamamladı. İstanbul MEF Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi öğrencisi. Eğitim seviyesi bu şekilde olmakla beraber, lise döneminde okul dergisi için yazdığı gezi yazılarıyla başlayan yayın hayatı Üniversitede Genç Yolcu ile devam etmektedir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir