Sır Derya’nın Sırrı Hucend

Tacikistan’ın Başkenti Duşanbe’den Sonra İkinci Büyük Şehri Hucend. En Eski Adıyla, Hûbcem, Kelime Anlamıyla, Muhabbetli Ve Güzel İnsanların Toplandığı Yer.  Oğuzların İnci Nehri dediği, Sır Derya Nehri’nin kıyısına kurulu bu şehir, Fergana Vadisi’nde, Maveraünnehir bölgesinde yer alan tüm şehirler gibi en eski medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve tarihin onda bıraktığı görünür ve görünmez tüm izleri bir emanet gibi içinde saklamış. Belki de bu emanetleri sakındığı için Hucend, sizi görür görmez çarpan, hayranlık uyandıran bir şehir değil. Güzelliklerini size göstermesi ve Sır Derya’nın incili sırlarını kulağınıza fısıldaması için Hucend’i samimi adımlarla selâmlamanız gerekiyor. Emin olun, bu şehir verdiğiniz hiçbir selâmı karşılıksız bırakmıyor.

Hucend’i şiirle büyüten şair: Kemali Hucendî
Şehirde gezerken belki de ilk öğreneceğiniz isim, Kemali Hucendî. Çünkü birçok yerde büyük heykelleriyle karşılaşacaksınız. Divan Edebiyatı’na aşina olanların hemen tanıyacağı bu isim, 14. yüzyılın büyük divan şairlerinden. Şirazlı Hafız’ın çağdaşı olan Kemali Hucendî’nin adını taşıyan büyük park oldukça güzel bir gezinti yeri. Parkın içinde şairin türbesi ve hemen türbesinin yanında büyük bir heykeli de var. Ayrıca geleneksel Tacik evlerinin bütün özelliklerini taşıyan Kemali Hucendî Müze Evi bulunuyor. Ahşap işçiliğinin güzelliği yüzünden bir süre müze evi kapısının önünde hayran bakışlarla öylece kalacağınıza eminim.

Hucend’in Güvercinleri ve Perşembe Meydanı
Bilmem hiç düşündünüz mü bu güvercinler neden cami avlularını ve kubbeleri bu kadar çok sever? İstanbul’daki camilerde olduğu gibi Hucend Camii’nin avlusu da güvercinlerle ve onları kovalayıp uçuran çocuklarla dolu. Güvercinlerden biriyle iyice bir bakıştık. Onun da İstanbul’dan gelmiş olabileceğini düşününce keyiflendim doğrusu. Hucend’in en eski ve en canlı meydanı Perşembe Meydanı. Bu canlılığın sebebi hem orada kurulan pazar hem de yerli yabancı herkesin ziyaretgâhı olan Şeyh Muslihiddin türbesinin ve Hucend Camii’nin (1855) orada olması. İnşa tarihi 12. yüzyıl olarak tahmin edilen türbenin kubbe yapısı ve planı Timur devri mimarisini andırıyor. Avluda bulunan 1865 yapımı minare ise ezanla süslenemese de asaleti ile göz alıyor.

Perşembe Pazarı’nı gezerken ülkenin tarım ürünleri bakımından ne kadar zengin olduğunu hem meyve ve sebzelerdeki çeşit bolluğundan hem de fiyatlarının ucuzluğundan anlayabilirsiniz. Hemen pazar girişinde yapılan, kokusuyla sizi kendine doğru çağıran bir tür börek olan ve Taciklerin “samsa” adını verdikleri muhteşem lezzeti tatmadan yola devam etmeyin derim. İrili ufaklı birçok kumaş mağazası ve bunların sayısının hazır giyim satan yerlere göre daha çok olması da dikkate değer bir konu. Çünkü şehirde neredeyse tüm hanımlar iki parçadan oluşan geleneksel Tacik kıyafeti giyiyor. Ve bunları hazır almak yerine çeşit çeşit kumaşlar alıp ya kendileri dikiyorlar ya da terzilere diktiriyorlar.

TarihÎ Şehrin Tarih Müzesi
Hucend şehrinin bağlı olduğu Soğd Vilayeti’nin Tarih Müzesi, tarihî Hucend Kalesi kalıntılarının olduğu yerde, görkemli kapısıyla karşılıyor ziyaretçilerini. Müzenin alttaki büyük salonunun dört duvarı Büyük İskender’in doğumundan ölümüne kadar hayatından bazı önemli sahnelerinin resmedildiği mermer mozaiklerle bezeli. Vilayetin bulunduğu coğrafyada yaşayan medeniyetlere dair pek çok önemli eseri bu müzede görmek mümkün.

İsmail Samanî
Şehrin kıyı şeridinde nereden bakarsanız bakın görünen, altın tacı ve asası ile devasa İsmail Samanî heykeli sanki bütün Hucend’i bakışlarıyla sarıyor gibi. Heykelin bulunduğu büyük park alanı akşamüstleri gezintiye çıkan insanlarla dolup taşıyor. Hucend’in park konusunda oldukça zengin olduğunu da ayrıca belirtmeliyim.

Şehri Saran Güzellikler
Şehrin 20 km uzağında Kayrakum yapay gölü var. Hucend’in 45 dereceyi aşan sıcağında biraz olsun serinlemek için insanlar, civarında güzel tesislerin kurulu olduğu bu harika yere geliyorlar. Hucend’in bir diğer komşusu olan İstravşan’da şehri kuşbakışı gören bir noktada bulunan kale de gördüğünüze memnun olacağınız muhteşem bir yapı. Gezdiğim alanların içinde Cengiz Han heykeline rastladığım tek yer olarak da kaydetmeliyim bu büyük kaleyi.

Tacik Pilavı
Sadece bu pilavı yemek için Hucend yollarına düşülür dersem abarttığımı düşünenler olacaktır ama tattıktan sonra bana hak vereceklerin de az olmayacağına eminim. Hucend’in en güzel restoranlarından biri olan Zeytin Restoran’da geleneksel pek çok yemek bulunuyor. Ama Tacik pilavı mutlaka tadılmalı. Sıcak bir misafirperverlikle beni sofrasında ağırlayan ve tam bir Tacik hanımefendisi olan Gülnar Hanım’ın elinden, tatlı bir muhabbet eşliğinde yediğim oşi cavarî çorbası, Tacik mantısı ve Çak-çak tatlısı ise tek kelimeyle enfesti.

Sır Derya’da Sırrolan Güneş
Dönüp dolaşıp yine Sır Derya kıyısına geldim. Şehirdeki son günümde nehrin üzerinde bulunan üç köprüden birinde gün batımını, kızıla boyanan nehir sularını izlerken Hucend Camii avlusundaki İstanbullu güvercini tekrar gördüm. Sanırım o da benim gibi Sır Derya’nın derininden aldığı selamı kanadının üstünde taşıyacak ve götürüp İstanbul’un boğaz sularına bırakacaktı.

Yazı ve Fotoğraf: Feyza Rumeysa Altındal

Bu yazımızı okuyan 1.369. takipçimizsiniz.

Selim İlme

1989 İstanbul Beyoğlu doğumlu. İlk, Orta ve Lise eğitimini İstanbul'da tamamladı. Anadolu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi. Tekstil, İnşaat, Gıda ve Elektronik alanında çeşitli sektörlerde Yönetici olarak görev yapmıştır. Hobileri Seyehat, Tarih, Trekking,, Hayvanlar ve Teknolojidir. Evli ve 2 çocuk babası

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir