Şevval Sam, Karadeniz…

null

Şevval Sam, Türkiye’nin kadın şarkıcıları arasında doldurulamayacak bir yerin sahibi. Müzeyyen Senar’ın el verdiği sanatçı olarak biliniyor. Kazım Koyuncu şarkılarını okuduğu yeni albümü ‘Karadeniz’i fırsat bilerek kendisiyle içten bir söyleşi yaptık. Sam, “Karadeniz’in büyüsünü, buğusunu, şiirselliğini, müziğini, ritmini seviyorum.” diyor.  Bir şarkıcıyı ‘iyi’ yapandan öte, ‘kayıtsız kalınamayacak’ yapan, ‘nerede duysam tanırım bu sesi’ biricikliğini ona veren şey, şarkı söyleyişinde belki de sesini her duyuşumuzda odamızda söylüyormuşçasına bir samimiyeti taşımasıdır. Şevval Sam, her kelimeye verdiği ağırlık, şarkıda olup bitenleri sesiyle betimlerkenki duygusu, içtenliği ve satır aralarına işlediği süslemelerle çoktan Türkiye’nin en iyi kadın şarkıcıları arasında doldurulamayacak bir yerin sahibi oldu. Son albümü Karadeniz’de, belki de Gülbeyaz dizisinden beri herkesin onun söylemesi için can attığı Karadeniz türküleri ve Kazım Koyuncu eserleriyle karşımızda. Bu albüm bir başka güzel. Şevval Sam’la bu ‘içtenliğin’ sırrını konuştuk…

Sek’ten bu yana 1,5 sene geçti, ama sizin şarkıcılığınızda da değişen, artık ‘kayıtsız kalınamayacak’laşan bir şey var. Bu, türün farklılığından mı kaynaklanıyor, yoksa size de farklı geliyor mu söyleyişiniz?

Nedense insanın, ‘olduğu gibi olması’ artık şaşkınlık uyandıran, anlamlandırılamayan bir şey haline dönüştü. Şarkı söylerken sadece ‘o an’la ilgileniyorum. Tek fark -zannediyorum- sadece ve sadece sevdiğim şarkıları söylemeyi tercih ediyor olmam. Zaten eğer sevmiyorsam, kimse bana o şarkıyı söyletemez, de ki söyledim, zaten beğenilmez. Benden bir parça dahil olamaz o şarkıya,,, Bu benim için ‘Sek’ten çok daha önce de öyleydi. Kayıtsız kalınamayan şey belki de dinlerken benimle aynı ‘o an’da bulunmak olabilir mi acaba? Çünkü bu, bağımlılık yaratan bir durum aslında.

‘Ben Seni Sevduğumi’, ‘Yaşamın Kıyısında’nın son sahnesinde kullanıldı. Ne hissettiniz ilk duyduğunuzda? İnsanın sesinin hele Cannes’da en iyi senaryo ödülü alan bir filmde duyulması nasıl bir duygu?

İyi bir işin, ufak da olsa bir parçası olmak her zaman insanı mutlu eder. Ama filmdeki, benden ziyade, Kazım için bir anma mahiyetindeydi. Oradakinin benim olduğunu anlamak imkansızdı; yani bununla ilgili bir bilgi yoktu zaten. Ama mesela, yurtdışında tanıştığım ve filmi seyretmiş yabancıların, o sesi merak ettiklerini ve benim olduğumu öğrenince şaşırdıklarını gördüm… Ama bu şarkıyı, sadece filmle değil, İstanbul’s Secrets’da, Radio Tarifa ile birlikte, çok farklı ve İspanyolca versiyonuyla okuduğum haliyle de ‘dünyalara bildurduk’. Hatta solisti Benjamin Escoriza ile Alaçatı Babylon’da da birlikte söyledik.

Karadeniz’le gönül bağınız ilk nasıl oluşmuştu?

Gülbeyaz dizisiyle tabii. Karadeniz’in bağımlılık yaratan bir yanı var. Şivenin, müziğin, ritmin, mizah duygusunun, damak tadının, toprağının, denizinin… Hem bu bağımlılık için Karadenizli olmanız da gerekmiyor… Kapılıp gidiyorsunuz.

Sek’te Türk sanat müziği şarkıları, İstanbul’s Secrets’da İspanyolca kimi zaman hip hop’la flört eden şarkılar, şimdi Karadeniz müziği… Yıllardır yapıp sevdiğiniz şeyleri bir bir paylaşma isteği mi sizi her seferinde şarkıcılığınızın başka bir yüzünü yansıtmaya itiyor?

Hayatın farklı yönleri, farklı renkleri gibi müziğin bendeki karşılığı… Söylediğim her cümlenin bir anlamı olması gerektiği gibi, her şarkının da bir karşılığı olmalı. Hep aynı konuda konuşamaz insan; fikri, bilgisi, tecrübesi, heyecanı olduğu kadar da söyleyecekleri vardır. Benim de söyleyecek daha çok şarkım var. Ne tarz olduğu önemli değil. Ne anlattığı, nasıl anlattığı önemli… Benim için, kimi zaman, “İstanbul’s Secrets”daki gibi, yeni şeyler söylemek, denemek, kimi zaman ‘Sek’ gibi klasiklerden, kimi zaman da ‘Karadeniz’ gibi topraktan çıkanlardan konuşmak lazım.

‘Karadeniz’de Karadeniz şarkıları ve ritmi birçok farklı müzik türüyle melezleşen düzenlemelerle karşımıza çıkıyor. Bu prodüktör Hasan Saltık’ın seçimi mi?

‘Sek’ albümünü hazırlarken, Hasan, bana hiç karışmayacağını ve klasiklerle ilgili ne istersem ve nasıl istersem yapabileceğimi; ama eğer bir halk müziği albümü yaparsam da beni karıştırmayacağını söylemişti; dolayısı ile Karadeniz albümüyle ilgili kararları o verdi. Ama beni çok iyi tanıdığı için ve müzikal olarak aşağı yukarı aynı frekanslarda olduğumuz için, hiç ihtilafa düşmedik. Zaten düzenlemeler, Türkiye’nin en iyi isimleri tarafından yapıldı.

Müzeyyen Senar’dan el aldınız. Nasıl bir sorumluluk Müzeyyen Senar’dan el almak?

Bu, gerçekten bir ‘sorumluluk’; ancak Müzeyyen Hanım’ın, “Benden sonra Şevval’dir..” demesinin sebebi sadece iyi şarkı söylemem değildi. Radi Dikici’nin, Müzeyyen Senar kitabını okuduktan sonra bunu daha da iyi anladım. Biz, yüreğimizdeki aynı yerden söylüyoruz şarkıları. Müzeyyen Hanım, bunu gördü.

Grafik okumuşsunuz. Bu güzelim kapak tasarımlarına sizin de eliniz değdi mi?

Evet, desenler benim. Ama genel tasarımı ben yapmadım. Ayşegül Özmen yaptı. Kolaj tekniğini sevdiğim için genel tasarımda bu etki olsun istedim. Fotoğraflar da, özel çekilmiş stüdyo fotoğrafları değil, kimi eski, kimi yeni, gerçek mekanlarda, gerçek zamanlarda çekilmiş resimler; ve istanbul’s Secrets’ı birlikte yaptığımız, Rupe del Monte Azul’e ait..

Yurtdışından nasıl tepkiler geliyor müziğinize? Özellikle İstanbul’s Secrets ve Karadeniz için? Ben folkroots’un Karadeniz’i baştacı edeceğine kesin gözüyle bakıyorum…

Bilemiyorumı. İstanbul’s Secrets oldukça ilgi gördü; ama Karadeniz için bir öngörüm yok. Tüm dünyada Türkiye’nin etnik renklerine karşı bir ilgi var şu anda; ancak Karadeniz albümünün karşılığı ne olur bilemiyorum.

Dizi, albümler, annelik derken ‘başınızı dinlemeye’ fırsat bulabiliyor musunuz?

Başımı sonra rahatça dinleyebilmek için ‘şimdi’lerimi harcıyorum. Çok yorulduğumda kendime, nefes alacak zamanlar ayırıyorum tabii. Ama pek sosyal hayatım var diyemem. Geri kalan zamanımı, öncelikle oğlum, annem ve arkadaşlarıma ayırıyorum.

Karadeniz’in en sevdiğiniz yeri ya da Karadeniz’e dair en sevdiğiniz şey ne?

Karadeniz’in büyüsünü, buğusunu, şiirselliğini, müziğini, ritmini seviyorum. İnsanlarından da, nükleer santrale karşı olanlarını, eline silah almayı reddedenlerini, otoyola ciğeri yananlarını, Karadeniz’in sahip olduğu ne varsa, onu koruyanını seviyorum..

Bugüne kadar Karadeniz türkülerinin yorumcuları hep erkek oldu. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Yok, aslında Karadeniz türküsü okuyan kadın sanatçılar da var; ama belki, albümdeki Ahmedum türküsü için diyebiliriz bunu… Türküdeki Nokta Ana, Kırım Savaşı’nda oğlunu kaybetmiş bir kadın, ‘Ahmedum’ da onun için yazdığı bir ağıt. Kadın ağzı olmasına rağmen, şu ana kadar hiçbir kadın söylememiş türküyü. Oralardaki gerçek Karadenizli kadınlara türkü söyletmek kolay olmuyormuş galiba. Belki çekingenlikten, bilmiyorum.

Bu yazımızı okuyan 964. takipçimizsiniz.

gencyolcular

Genç Yolcu 2005 yılında #BirlikteKeşfedelim sloganıyla Gezi • Kültür • Sanat alanında yayın hayatına başlamıştır. İletişim: bilgi@gencyolcu.com

One thought on “Şevval Sam, Karadeniz…

  • 04 Ağustos 2008 tarihinde, saat 00:39
    Permalink

    süper bi albü molmuş keşke kazım koyuncuda su an aramızda olsaydı allah mekanının cennet eylesın …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir