Nakşın, Şiirin Ve Şems’in Şehri: Tebriz

Doğunun Görkemli Geçmişine, Masalların Başkentine Doğru Bir Yolculuğa Çıkma Vakti… Şems’i Arayan Mevlana’nın Geçtiği Yolları Gökyüzünden İzleyerek, Tarihin Ve Zamanın Akış Yönünün Tersine Bir Yolculukla Bu Kez Tebriz’e Gidiyoruz. Tebriz… İpek yolunun en önemli duraklarından, geçmişin içinde soluk alıp veren bir şehir. İki milyonun üzerindeki nüfusuyla ülkenin en kalabalık şehri değilse de tarih boyunca Ortadoğu’nun en önemli yerleşimlerinden biri olması, İran’da yaşanan her türlü sosyal gelişmenin öncülüğünü yapması dolayısıyla dünü saklayan, bugünü yaşayan, yarını kurgulayan bir şehir.

HOŞBAHT OLUN
İran’ın Güney Azerbaycan eyaletinin başkenti olan Tebriz’de Türkçe dışında bir dil kullanma gereksinimi duymadan gezebilirsiniz. İnsanlar Türkçe müzik dinliyor, gençler Türkçe şiirler ve şarkılar söylüyorlar. Tebrizliler birbirlerini öyle ince anlamlı sözlerle selamlıyorlar ki… Bir ticarethaneye giren kişi ‘Yorulmayınız!’ diyor, tacir müşterisini ‘Yaşayasınız’ diye karşılıyor. Alışveriş yaptığınızda ücret almamak için nezaketen direniyorlar. ‘Mihmanım olunuz! Konağımsınız’ diyerek bedelsiz bir şekilde vermeyi teklif ediyorlar. Ayrılırken ‘Elleriniz ağrımasın’ dileğinde bulunanlar, ‘ Sağolun!’ cevabını alıyorlar. Teşekkür ederseniz ‘Bağışlayınız!’ şeklinde karşılık veriyorlar. Tanıştığınız kişiler ‘Hoş baht oldum!’ ifadesi ile gönüllüyorlar sizi.

TEBRİZ KAPALIÇARŞISI
Tebriz Kapalıçarşısı, İstanbul’daki benzerinden daha büyük, farklı dönemlerde yapılan eklemelerle genişletilmiş kompleks bir yapı. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine alınmış olan çarşı, altın bedesteni, Muzafferiyye adlı Halı bedesteni, ayakkabı çarşısı başta olmak üzere birçok bölümden oluşuyor. Seyyah Marko Polo’nun Çin yolculuğunda uğradığı Kapalıçarşı, seyyahın anlattığı çağlardan izler taşıyan efsunlu bir atmosfere sahip. Kırmızı tuğlalarla nakış nakış işlenmiş çarşının doğu kentlerine has baharat kokulu sokakları gezilesi, görülesi, yaşanası manzaralar saklıyor.

NAKŞIN ŞEHRİ TEBRİZ
Geçmişte Tebrizli sanatçılar tarafından çizilen minyatürler bugün ipek halılar üzerine işleniyor. Kimi doğunun görkemli çağlarını, kimi Ortaçağ Avrupa’sını konu eden minyatürler küçük dükkânlar içinde yığılmış durumda alıcı bekliyor. Benzerine başka bir diyarda rastlamanın zor olduğu güzellikteki el işi muhteşem halılar Tebriz’in en önemli ticaret malzemesi. Nakış, sadece halılarda değil… Kimi Safevi, kimi İlhanlı, kimi Akkoyunlular zamanından kalma mimari yapılarda da dünyaca ünlü Acem sanatının ustalığını görürsünüz. Vaktiyle dünyanın en büyük tuğla yapılarından biri olan Ark-ı Tebriz ki Seyyah Evliya Çelebi’miz çevresinin altı bin adım olduğunu, üç yüz kule ve üç yüz bedenden oluştuğunu nakleder, görülmeğe değer bir miras. Ark-ı Tebriz’den günümüze kalan kale kapısı, vaktiyle yapının sahip olduğu ihtişam hakkında fikir vermeye yetiyor.

GÖK MESCİD
Tebriz’in bir diğer ünlü mimari eseri Gök Mescid 550 yıllık bir yapıdır ve çinileri ile ünlüdür. Bahçesinde Tebrizli emeklilerin, gençlerin, öğrencilerin, sanat ve fikir adamlarının toplandığı Gök Mescid, lacivert çinileri ve yaldızlı işlemeleriyle saygı uyandıran bir sanat eseri. Tebriz müzelerine gelince… Tebriz Belediye Binası, saat kulesiyle, itfaiye müzesiyle, sergi salonlarıyla ziyaretçisi eksik olmayan bir yer. Şehrin binlerce yıllık birikimini görmek isteyenlerin Tebriz Şehir Müzesi’ne gitmesi gerekiyor. Vaktiyle Kacar Hanedanına mensup veliahtların sarayı olan Kacar Evi ve Meşrutiyet Müzesi de görülüp gezilmesi gereken diğer mekânlardan. Günümüzde kafe olarak hizmet veren yüz elli yıllık Nobar Hamamı, çini minyatürleriyle, otantik süslemeleriyle ziyaretçilerini geçmiş zamana götüren bir başka ziyaret mekânı.

MAKBERET- ÜŞ ŞUARA
İran’ın sanat ve kültür duyarlılığının en önemli simgesi Makberet üş Şuara, Tebriz’in hiçbir şeyi olmasa bile onu dünya çapında bir kent kılmaya yetecek kadar anlamlı bir anıt. Dört yüzün üzerinde İranlı şairin gömülü olduğu modern bir yapı niteliğindeki mezarın çevresi İranlı şairlerin resim ve şiirleri ile süslenmiş. İçine girdiğinizde mabetlere has uhrevi bir atmosfere kapılıyorsunuz. Gözlerinizi kapayıp şiir dinleyebileceğiniz, şiiri hissedebileceğiniz, içinde bulunduğunuz anı şiire dönüştürebileceğiniz bir mekân burası. Tıpkı Tebriz’in kendisi gibi…

TEBRİZ REHBERİ

ABGUŞT’UN TADI
İran mutfağı denince akla gelen Abguşt, etli bir nohut yemeği. Suyuna ekmek parçaları batırılarak çorba yerine tüketiliyor. Nohut, et ve patatesten oluşan yemek ise bir çeşit havanda ezilip yeniliyor. Köfte-i Tebrizi ise pirinç, et ve kırık nohutla hazırlanan bir nevi ekşili köfte. Şir-i mai ve Kızılala adlı balıklarla Hazar havyarının tadına bakmalı.

OTLU ŞERBET: ŞUVERAN
Başlıca tatlı çeşitleri, Tebriz tatlısı, acı badem kurabiyesi, bir nevi sert lokum olan noga ve baklava. Falude adı verilen ve nişastadan yapılan bir tür tatlı ise gülsuyu ve dondurma ile birlikte ikram ediliyor. Sıcağın etkisini kırmak için içilen Şuveran otlu şerbet, gerçekten içten içe ferahlık etkisi veren ilginç bir lezzet.

TEBRİZ’İN PERİ BACALARI
Tebriz’e 60 kilometre uzaklıktaki Kendovan’da, insanlar kayalara oyulmuş evlerde yaşıyorlar. İki ihtişamlı dağın arasına kurulu bu köyde yaklaşık bin kişi yaşıyor. Kendovan yakınlarındaki Hilever Köyü bir başka ilginç mekân. Yüzün üzerinde yeraltı evinden oluşan bu köy, tamamı hâlâ keşfedilememiş heyecan verici bir yer.

TEBRİZ’İN ÖLÜMSÜZ SEVGİLİSİ – ŞEHRİYAR
Makberet üş Şuara’da mezarı bulunan Şehriyar, 1906 – 1988 yılları arasında yaşamış, nakış nakış sözlerden anıtlar inşa etmiş ünlü bir şair. Onun şiirlerinde Azerbaycan yaşıyor, vatan sevgisi, çocukluk özlemi, ölüm karşısındaki acizlik, ana baba sevgisi, kulağımızdan gönlümüze doluyor.

TEBRİZLİ BİR TANIDIK: ŞEMS
Mevlana’nın gönlündeki aşk çerağını yakan Şems’i Tebrizliler tanıyor ve mezarının Tebriz’de olduğunu iddia ediyorlar. Dolayısıyla bu büyük gönül adamının yurduna Mevlana’dan selam getirmek Türkiyeli ziyaretçilerin görevi…

Kaynak: Skylife

 

Bu yazımızı okuyan 1.233. takipçimizsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir