Kapadokya

Masalsı görüntüsü ve eşsiz doğasıyla Dünya’nın en büyüleyici atmosferlerinden birine sahip Nevşehir, insanlık tarihi boyunca çok sayıda uygarlığa ev sahipliği yapmıştır.Peribacaları gibi ilginç jeolojik yapısının yanı sıra, kayalara oyulan yerleşim yerleri ender doğal ve kültürel merkezlerdendir. Kapadokya’yı kaplayan yumuşak tüfün kolayca oyulabilmesinden dolayı kayada yaşam biçimi nesiller boyunca devam etmiş, daha sonraki yüzyıllarda inzivaya çekilen keşişler için uygun bir ibadet yeri olmuştur.

Farklı büyüklükteki yer altı yerleşimleri daha çok yumuşak tüfün aşağıya doğru derinlemesine oyulmasıyla inşa edilmiştir. Kapadokya Bölgesi, geçmişte sık sık çeşitli saldırılara maruz kaldığından, bu şehirlerin yapılış amacı, daha çok tehlike anında halkın geçici olarak sığınmasını sağlamaktı.

Pers Dönemi’ndeki kral yolu’nun, Selçuklu Dönemi’ndeki tarihi ipek yolunun yine yöremizden geçmesi, Nevşehir’in ne kadar önemli bir coğrafyada olduğunun en güzel örneğidir.

Çeşitli dinlere sahip insanların hoşgörüsü içerisinde bir arada yaşadığı Nevşehir’de, Osmanlı döneminde bölgedeki Hıristiyanlar da kiliseler inşa ettiler. Bugün bu kiliseler barışın en güzel simgelerindendir.

Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli aşka dair söylediklerini, insan sevgisini, sıcaklığını, ışığını bu topraklar üzerinde yaymıştır. Osmanlı Dönemi’nin ünlü sadrazamı İbrahim Paşa da bu topraklarda doğmuş, yaptığı imar hareketleriyle bugünkü Nevşehir’in temelini atmış, şehir dokusunun en elverişli yerine Damat İbrahim Paşa Külliyesi’ni inşa ettirmiştir.

Bir zamanlar güzel atların yetiştirildiği bu yöre, bugün geleneksel el sanatlarını da içinde barındırmıştır. Yöre sanatçısının Kızılırmak kenarından getirdiği toprakla, hassas parmakları Sayesinde çamurun içinde saklanan güzelliği bulup çıkartmış, dedesinden aldığı geleneği geleceği taşımıştır.

Dört mevsimi de birbirinden güzel olan Kapadokya’da kış mevsiminde çok yağan kar, peribacalarını tıpkı bir dantel gibi örter. Baharda ise açan gelincikler ve yabani bademler insanın içini adeta yaşama sevinciyle doldurur.

Yöremizi ziyaret eden Dünya’nın her tarafından gelen yerli yabancı çok sayıda ziyaretçinin tarihe, kültüre ve doğa harikalarına doğru yaptığı geziyle, sadece Nevşehir’i tanımakla kalmayıp, aynı zamanda yöre halkının engin konuk severliğini de tanımaktadır.

UNESCO Dünya Doğal ve Kültürel Miras listesinde 1985 yılında 357. sırada ‘Göreme Doğal ve Tarihi Milli Parkı’ olarak kayıtlı bulunan Kapadokya, doğal yapısı ve kültürel çeşitliliği ile haklı olarak Dünya’daki özgün yerini almıştır.

Bu gün itibariyle İlimizde mevcut yatak kapasitesi 20,000, gelen yerli ve yabancı turist sayısı 1,800,000 civarındadır. İlimizde 5 adet müze, 13 ören yeri, 350 kilise ve 8′i açılmış 200 civarında yer altı şehri ve 1 antik şehir (sobesos) bulunmaktadır.

Kültür turizmine, inanç turizmine, spor, kongre, eğlence, atlı ve yaya doğa turizm türleri ile termal turizme uygun kültür ve tarih eserlerine, doğal güzelliklere ve modern altyapıya sahip Nevşehir, kısa süre içinde daha büyük gelişme ve atılımlar gerçekleştirecektir.

Cappadocia (Turkish Kapadokya) is a region in central Turkey, largely in Nevşehir Province.The name was traditionally used in Christian sources throughout history and is still widely used as an international tourism concept to define a region of exceptional natural wonders characterized by fairy chimneys and a unique historical and cultural heritage.
The term, as used in tourism, roughly corresponds to present-day Nevşehir Province of Turkey.Cappadocia’s limits are debated. In the time of Herodotus, the Cappadocians are supposed to have occupied the whole region from Mount Taurus to the vicinity of the Euxine (Black Sea).
Cappadocia, in this sense, was bounded in the south by the chain of Mount Taurus, to the east by the Euphrates, to the north by Pontus, and to the west by Lake Tuz, in Central Anatolia. But Strabo, the only ancient author to provide a major account of the area, greatly exaggerated its dimensions.
 It is now believed that 400 km (250 mi) east-west by 200 km (120 mi) north-south is a more realistic appraisal of Cappadocia’s area. The earliest record of the name of Cappadocia dates from the late 6th century BC, when it appears in the trilingual inscriptions of two early Achaemenid kings, Darius I and Xerxes, as one of the countries (Old Persian dahyu-) which are part of the Persian Empire.
 In these lists of countries, the Old Persian name is Katpatuka, but it is clearly not a native Persian word. The Elamite and Akkadian language versions of the inscriptions contain a similar name from Akkadian katpa “side” (cf. Heb katef) and a chief or ancestor’s name, Tuka. 

 


 

Bu yazımızı okuyan 1.371. takipçimizsiniz.

Mustafa Aysabar

1984 Kahramanmaraş Doğumlu. Suudi Arabistan Mekke'de ikamet etmektedir. Halkla İlişkiler bölümü mezunudur. Yurt içi ve yurt dışında, inşaat sektöründe faliyet gösteren çeşitli firmaların muhasebe, idari işler, lojistik departmanlarında görev yapmıştır. Mescid-i Haram'ın genişletilmesi ve Osmanlı Revakları restarosyonu projesinde aktif görev almıştır. Hobileri arasında yüzme ve su sporları vardır. Aynı zamanda rafting antranörü ve lisanlı sporcudur. GençYolcu.com 'da genelde gezi kategorisinde yazılar kaleme almaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir