İstanbul’un En İyi Tasarım Kitaplıkları

Bazı şehirlerin sokaklarında yürürken tüm yaşanmışlıkların kokusunu alırsınız. Milletler kaybolur, medeniyetler büyür ve ölür, fakat izleri hep bir yerlerde kalır. Fazlasıyla tarih kokan ve büyüklerin “Bizim zamanımızda buralar böyleydi”lerle başlayan hikâyelerindeki eski İstanbul’u gözünüzde canlandıran Kuzguncuk’un sokaklarında modern sanatın mekânlarını keşfe çıkıyorum. İlk durağım Nakkaştepe.

 Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi

Guggenheim, Las Vegas ve Munich Museum gibi çalışmalarıyla dünyada adından sıkça söz ettiren Amerikan mimarlık firması REX’in imzasını taşıyan moda merkezi, cam panellerden oluşan tasarımı sayesinde gün ışığını tamamıyla içeriye davet ediyor. Beş yıl önce kurulan kütüphanede moda, mimari, resim, sinema, müzik, fotoğraf, heykel gibi sanatlarla ilgili eserler bulunuyor. Zengin kaynaklara sahip kütüphanenin ziyaretçilerinin birçoğunun içinde bir yerlerde sanatçı ruhunun olduğu da muhakkak. Kitapları incelemek için sabırsız adımlarla ilerlerken Bedri Rahmi Eyüboğlu, İlhan Koman, Jale Yılmabaşar gibi önemli sanatçıların Vakko’nun Merter’deki eski merkezinden getirilen rölyef, heykel ve seramik çalışmaları arasından Nevzat Yüzbaşıoğlu’nun Sessiz Devinim adlı duvar panosu çıkıveriyor karşıma. Kalbim burada kalmak istese de aklım “Daha görülecek çok yer var.” deyip yola devam etmemi sağlıyor.

Hedef SALT Galata ama önce hafif bir kahvaltı için Nakkaştepe’ye yöneliyorum. Beş dakika sonra önümde beliren manzara adeta nefesimi kesiyor. İstanbul’u seyredebileceğiniz en iyi yerlerden biri olan Nakkaştepe’de çok sayıda kafe ve restoran var. Messt Cafe, manzarası ve yeşil alanıyla olduğu kadar kahvaltısıyla da keyfimi tamamlıyor. Yan masada küçük kızına kitap okuyarak yemek yediren genç babaya gözüm takılıyor. Yemeği eşliğinde çizgi film izlemeyi değil de babasının sesinden heyecanlı bir hikâye dinlemeyi tercih eden küçük kızın büyüdüğünde nasıl iyi bir kitap dostu olabileceğini tahmin etmek zor değil. Bu manzarada epeyce fotoğraf çektikten sonra Üsküdar İskelesi’ne, oradan da motorla Karaköy’e geçiyorum.

 SALT Galata 

İstanbul’un tarihinden izler taşıyan bir başka adrese, Bankalar Caddesi üzerindeki SALT Galata’ya uğruyorum. Binanın görkemi ve güzelliği tariflere sığmaz. İçeriye girip en üst katın sahanlığından aşağıya bakınca göreceğiniz iç tasarım insanda hayranlık uyandırıyor. Kütüphanesi o kadar zengin ve mekân o kadar güzel tasarlanmış ki kitaplardan önce dakikalarca mimarisiyle ilgileniyorsunuz. Burası, özellikle araştırmacılar ve öğrenciler tarafından yoğun ilgi görüyor. O yüzden birkaç saat öncesinden gelip yer ayırmanızda fayda var. XIX. yüzyılda Alexandre Vallaury’nin Osmanlı Bankası için tasarladığı bu yapının içinde bir de Osmanlı Bankası Müzesi var. İki kat aşağıda dev kasalar, hesap ve kasa defterleri, banknotlar, hisse senetleri, banka şubelerini gösteren Fransız yapımı Osmanlı haritası ve tarihî değeri olan daha pek çok unsur göreceksiniz. İstiklal Caddesi’nde 389 numaralı binada sembol hâline gelmiş olan Robinson Crusoe 389, oradan ayrılıp SALT Galata’da küçük bir yer açmıştı. Kitapla baş başa kalınacak en güzel mekânlardan birinden aldığım yeni kitabımı bir Robinson klasiği olan kese kâğıdına koyup tramvaya doğru ilerliyorum.

Karaköy’ün ara sokaklarındaki “hipster” mekânlar arasında dekorasyonuyla ilgimi çeken Dandin Karaköy’de kahve molasına geliyor sıra. Yüksek tavanı, beyaz taş duvarları ve evi andıran salonu doğru bir karar verdiğimin ispatı sanki. Kahvesi ve muzlu chocolatechip cookie’si çok güzel.

 İstanbul Modern

Şimdi Tophane’deyim. Denizcilik İşletmeleri’ne ait bir antrepodan sanat müzesine dönüştürülen İstanbul Modern, deniz kenarında beni bekliyor. Saatlerce gezilebilecek müzedeki turuma Liman sergisinden başlayıp alt kattaki kütüphaneye yöneliyorum. Tavandan aşağıya adeta bulut şeklinde sarkıtılan kitaplar, modern sanat müzesinin içerisinde olmanın hakkını veriyor. Türk sanat tarihi, Türk sanatçıları ve müzecilik bilimi gibi koleksiyonları gezerken İstanbul Boğazı’nın o eşsiz manzarasını da izliyorum.

Saatler boyunca bu özel koleksiyonlara göz atmak bendeki acıkma hissini öteliyor ama İstanbul Modern’in kafesindeki manzaraya karşı yediğim yemekler aklıma düşer düşmez köprüyü, Sarayburnu’nu, Kız Kulesi’ni seyredebileceğim bir masaya atıyorum kendimi. Siparişim, enginarlı Ege salatası, yine tam isabet! Tatlı yorgunluğumu üzerimden atarken içeriye giren “özel çocukların” varlığıyla duygulanıyorum. İstanbul Modern’in özel öğrenme gereksinimli çocuklar ve gençler için belli günlerde gerçekleştirdiği buluşmalarla onların hayata katılmasını ve sosyalleşmesini sağladığı bir eğitim verdiğini öğrenip takdir ediyorum.

 İstanbul Moda Akademisi (İMA) Kütüphanesi

Sırada son bir adres kaldı. Kapanmadan yetişmek için manzaraya erken veda etmek gerek. Bir taksiye atlayıp Nişantaşı’na geçmek, en akıllıca çözüm. Modanın kalbinin attığı Nişantaşı’nda Sadrazam Sait Paşa Konağı’nda Avrupa akademileri standardında eğitim veren, ITKIB desteğiyle açılan İstanbul Moda Akademisi’nin binası ve gösterişli merdivenleri, bir film sahnesinde gibi hissettiriyor bana. İçeri girdiğim anda profesyonellerin etrafında eğitimlerine devam eden genç modacıları geride bırakıp kitaplara yöneliyorum. Türkiye’nin ilk en kapsamlı moda kütüphanesi olma özelliğine sahip bu adreste, moda sektörüne dair birçok kaynağın yanı sıra moda dergilerinin arşivleri de yer alıyor.

Saatim 16.00’yı gösteriyor; bir yorgunluk kahvesi içmeyi hak ettim galiba. Adını, bulunduğu semtten alan Son Topağacı’nın bir amfitiyatro sahnesindeymiş hissi uyandıran merdivenlerinde oturup kahvemi yudumluyorum. Mahallede oluşuyla samimi bir hava sağlayan mekâna evcil hayvanlarınızla gelmeniz mümkün. Müşterilerden birinin Nina adındaki sevimli King Charles cinsi köpeğiyle biraz vakit geçirip akşam serinliğiyle hafifçe ürperiyorum. Neredeyse tüm gün boyunca yürüdüm, Boğaz’ın tarif edilemez güzelliğini seyrettim, tarih kokan sokaklarda dolaştım, kültür ve sanatın derinliklerine inerek başka hiçbir yerde bulamayacağım kitaplara, dergilere, arşivlere dokunmanın mutluluğunu yaşadım. “Bunu neden daha sık yapmıyorum?” diye hayıflandım. Bu keyif, daha uzun süre hatırımda kalacak.

Kaynak: Seray Denk Courtesy of IMA, Courtesy of Istanbul Modern Museum, Courtesy of SALT Galata, Courtesy of Vitali Hakko Library of Creative Industries

Bu yazımızı okuyan 1.342. takipçimizsiniz.

Yavuz Karakuş

1979 İstanbul Üsküdar Doğumlu, O gün bu gündür İstanbul'da ikamet etmekte. İstanbul'da yaşayan değil ,İstanbul'u yaşayanlardan. Küçük yaştan itibaren aileden kaynaklı bir ticaret kervanının içinde büyüdü geleneklere uyarak ticareti devam ettirmekte. Gezmeyi, gezerek keşfetmeyi, spor yapmayı sever. Otomobil tutkunu. Otomotiv dünyasındaki tüm gelişmeleri takip eder ve paylaşır. İngilizce ve Arapça bilmekte, Evli ve bir çocuk babası.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir