İngiliz kızların İslam’ı seçme nedenleri

kullanİngiliz The Times gazetesinde yer alan araştırmada, özellikle şu dönemde Müslümanlığı seçip tesettüre giren İngiliz kadınların “Niçin böyle bir karar verdikleri” konusu masaya yatırıldı.  Geçtiğimiz ay Belçika’nın karaçarşaf giyilmesini yasaklamasının ardından, Fransa’da da benzer bir yasal düzenlemeye gidilmiş ve “kadın onurunu bir tehdit” olarak görülen karçarşafın giyilmesi yasaklanmıştı. Bu ay başlarında ise İtalya’da bir postanede çarşaf giyen bir Müslüman kadın 5 yüz euro cezaya çarptırıldı.

Halkının yalnızca yüzde 2’sinin kiliseye gittiği İngiltere’de ise İslamın yükselişi dikkat çekiyor. Regent’s Park’taki Londra Merkez Camii, İslamı seçen İngiliz kadınların üçte ikisinin -ki bunların çoğunluğu 30 yaş altında- “yeni dinlerini resmen ilan ettikleri yer” konumunda.

2001 yılındaki nüfus sayımına göre İngiltere’de İslam dinine geçen kadın sayısı 30 bin civarındayken, Swensa Üniversitesi Göç Politikaları Araştırma Merkezi’nden Kevin Brice şu anitibarıyla bu sayının 50 bini aşmış olabileceğini söylüyor.

kullan
Soldan sağa: Sukina Douglas, Catherine Heseltine, Aqeela Lindsay Wheeler, Catherine Huntley ve Joanne Bailey

“Temel analiz gösteriyor ki giderek artan sayıda 20’li ve 30’lu yaşlarındaki üniversite eğitimi almış genç İslam dinine geçiyor” diyen Chester Üniversitesi İslami Çalışmalar bölümü öğretim üyesi Dr Mohammad S. Seddon “21’inci Yüzyıl’ın liberal, çoğulcu toplumunda mesleklerimizi ve siyasi görüşlerimizi seçme hakkımız olduğu kadar ruhani inançlarımızı da kendimizi tayin etmek istiyoruz” yorumunda bulunarak ekliyor “Dinsel bir süpermarket çağındayız. Çeşitler arasından kendimiz seçim yapıyoruz.”

İslam dinini seçen İngiliz kadınlardan bazılarının görüşleri ise şöyle:

Joanne Bailey 30, Bradford
“İşyerinde ilk kez tesettür giydiğimde çok gergindim. Uzun zamandır tanıdığım arkadaşlarım ne diyeceklerdi? İçeri girdiğimde bir kaç kişi “Niye türban takıyorsun? Senin Müslüman olduğunu bilmiyorduk.” dedi. Güney Yorkshire’da işçi sınıfı bir ailenin çocuğu olarak İslamı seçecek belki de en son kişi bendim. Üniversiteye gitmeden önce hayatımda bir tek Müslüman bile görmemiştim. İş hayatına ilk başladığım zamanlarda “genç, bekar ve başarılı iş kadını” rolünü ümitsizce oynamaya çalışıyordum. Obsesif halde diet yapıp, alışverişe koşturuyor ve barlarda boy gösteriyordum ama kendimi asla rahat hissedemiyordum.

Sonra 2004 yılında Müslüman bir arkadaşla kahve içip sohbet ederken herşey değişti. Boynumdaki hacı gördü ve “O halde sen Tanrı’ya inanıyor musun?” diye sordu. Boynumdaki hacı dinsel nednelerle değil moda olsun diye takıyordum ve “Hayır, inandığımı sanmıyorum” dedim. Sonra da bana kendi inancından bahsetmeye başladı. Önce onu azarlayıp yanındna uzaklaştım ama sözleri aklıma takılmıştı. Bir kaç gün sonra Internet’ten kendime bir Kur’an sipariş ettim ve okumaya başladım.

Leeds Yeni Müslümanlar grubunun düzenlediği kadınlar için bir etkinliğe katılma cesaretini gösterebilmem bir haytli zaman aldı. “Ne işim var burada benim?” deyip duruyordum kendime. İçeridekilerin tepeden tırnağa siyahlar giymiş kadınlar olacağını düşünüyor ve 25 yaşındaki sarışın bir İngiliz kızının onlarla ortak bir noktası olamayacağını tahmin ediyordum. Ama içeri girdiğimde gördüm ki oradaki kadınların hiç biri baskı altında kalmış Müslüman evkadını tipolojisine uymuyordu. Hepsi doktor, öğretmen ve psikiyatrist idi ve hallerinden son derece memnun ve güvenli görünüyorlardı.

Dört yıl sonra bir arkadşın evinde kelime-i şehadet getirim Müslüman oldum. Başlarda yaptığım şeyin doğru olmadığını düşünerek biraz huzursuz oldum. Yeni bir işe başlamak gibiydi. Ama sonra alıştım.”

Aqeela Lindsay Wheeler 26, Leicester
“Ergenliğimde bütün dinlerin saçma olduğunu düşünürdüm. Haftasonları minietek ve yüksek topuklu ayakkabılar giyer arkadaşlarla buluşup içki içerdim. Dünyaya bir kere geliyorsan kendimi sınırlamanın ne manası vardı? Üniversiteye başladığımda da böyleydim.

Üniversitenin ikinci yılında Hüseyin’le tanıştık ve ona aşık oldum. Onun Müslüman olduğunu biliyordum ama din konusunu hiç dikkate almadım. Ama altı ay sonra Hüseyin bana dedi ki benimle birlikte olması “onun inacına aykırıymış.” Kafam karışmıştı. Onun bana verdiği İslam hakındaki kitapları okurken gözyaşlarına boğuldum. “Hayatın anlamı buymuş meğerse” dedim. Ama aklıma takılan bir sürü soru da vardı: Niçin başımı örtmeliydim? Niçin canımın istediğin yiyemiyordum?

Üniversitedeki Müslüman kadınlarla konuştum ve onlar beni ikna etti. Hepsi de eğitimli ve başarılı kadınlardıve aslında tesettür “özgürleştirici” buluyorlardı. Müslüman olmak kolay değil, uymanız gereken bir sürü kural ve kısıtlama var. ama bunların karşlığıını ahirette göreceğimize inanıyoruz.”

Catherine Heseltine 31, Kuzey Londra
“16 yaşındayken bana “Müslüman olmak ister misin?” deseydiniz “Hayır, teşekkürler” derdim. Arkadaşlarımla birlikte yiyip içmekten, gezip eğlenmekten dolayı mutluydum çünkü. Londra’nın kuzeyinde büyüdüğüm evde dinle ilgili pek faaliyette bulunmazdık. Din kavramının eski moda ve çağın gereklerine uymayan bir şey olduğunu düşünürdüm hep. Ama sonra lisedeyken, sonradan eşim olacak Sayid ile tanıştım. Müslümandı ve Tanrı’ya inanıyodu ama normal biriydi. Dİğer gençlerin aksine, içki içimiyordu, o kadar. Bir yıl sonra birbirimize aşık olmuştuk ve çabucak farkettik ki o Müslümanken ve ben ben Müslüman değilken nasıl birlikte olabilirdik ki?

O zamana kadar kendi inancımı sorgulamamıştım. İslam hakkında kitaplar okumaya başladım ve çok etkilendim. Ama din konusu üzeirnde sohbet edilmesi pek uygun bir konu değildi. Üç yıl boyunca İslama karşı ilgimi kendime sakladım. Üniversitenin ilk yılında Sayid’le evlenmeye karar verdik ve artık konuyu aileme açmanın zamanı gelmişti. Ailem başlarda sırf bir Müslümanla evlenebilmek için şekilsel olarak Müslüman olduğumu düşündü, inancımda samimi olduğumu anlamadılar.

İlk başlarda örtünmüyordum. Zaman içinde kocamdan daha dindar oldum. Pek çok konuda onunla ayrı düşmeye başladık. Yedi yıllık evlilikten sonra da boşandık. Tekrar ailemin yanına taşındığımda ise hal neden tesettürde olduğumu anlayamadılar. Oysa ben kendimi Müslüman olarak bulmuştum, artık kocamdan bağımsız olarak böyleydim. Hala kendimi İngiliz toplumuna ait hissediyorum ama aynı zamanda Müslümanım. Bu iki kimliği bağdaştırması biraz zaman aldı ama şu anda bu iki dünyanın da parçasıyı ve bundan mutluyum.

Sukina Douglas 28, Londra
“İslamı bulmadan önce benim asıl ilgi alanım Afrika’ydı. Siyahi bir insan olarak kendi geçmişim ve köklerim benim asıl bağlılığımı oluşturan unsurlardı. 2005 yılında o zamanki erkek arkadaşım Afrika seyahatinden döndü ve Müslüman olduğunu söyledi. Çok kızdım ona “Afrikalı köklerini” kaybettiği için. Niçin Arap olmaya çalışıyordu ki? Benim hayat tarzıma çok aykırıydı bu. Sokakta ne zaman Müslüman bir kadın görsem “Niye örtünüyorlar ki? Sıcaktan pişmiyorlar mı bu örtünün altında?” diye düşünürdüm. Çok baskıcı bir görüntüsü vardı tesettürün.

Ünşiversitede Malcolm X’in otobiyografisini okurken içimde birşeyler açıldı. En yakın arkadaşım Muneera’ya “Ben İslam’a aşık oluyorum” dediğimde güldü ve benim yanıldığımı kanıtlanmak için o da İslam hakında kitaplar okumaya başladı. Sonuçta o da Müslüman oldu.

Kadın haklarına bu kadar önem veren biri olarak, kadını aşağılayan bir dine asla girmezdim. Aslında kadınları baskı altın alan şey İslam değil, insanlar.

Müslüman olduktan sadece 3 hafta sonra Londra’da 7/7 bombalamaları oldu ve birden 1 numaralı halk düşmanı ilan edildik. Daha önce Londra’da ırkçılığa maruz kalmamıştım ama bombalamaların sonrasındaki haftalarda insanlar bana yumurtalar atıp “Ülkene geri dön” diye bağırdılar. Oysa benim ülkem burasıydı.

İslamı bulmadan önce, inandığı bir davası olmayan bir isyankardım. Ama şimdi hayatımın bir amacı var: Hatalı ve yanlış yönlerimi bulup “daha iy ibiri insan ” olmak için çalışabilirim. Bana göre Müslüman olmanın anlamı, içinde bulunduğunu topluma katkıda bulunmaktır, nerden geldiğinizin ve nerede olduğunuzun önemi yok.”

Catherine Huntley 21, Bournemouth
“Ben Müslümanlığı seçmeden önce bile ailem benim anormal olduğumu düşünüyordu. Cuma akşamı evde oturup televizyon seyrederken bana “Niçin sen de dışarı çıkıp arkadaşlarınla birlikte eğlenmiyorsun?” derlerdi. İşin gerçeği ben alkolü sevmiyorum. Hiç sigara içmedim ve oğlanlardan hoşlanmadım.

Zaten dinlere ilgisi olan biriydim ve okulda İslamı incelerken huzur buldum. Daha önceleri hiç bir Müslümanla tanışmamıştım. O yüzden herhangi bir önyargım da yoktu. Ama ailem pek açık fikirli insanlar değildi. Bu yüzden kitaplarımı ve başörtülerimi evdeki çekmecede saklardım. Bulacaklar diye çok korkardım. Onlara ilk defa söylediğimde çok korktular “18 yaşına geldiğinde konuşuruz bunları” dediler. Gözlerindeki korkuyu görebiliyordum. Bir din uğruna kendi özgürlüğümden vazgeçmemi anlayamıyorlardı.

Hala büyükbabam “Müslüman kadınlar eşlerinin iç adım arkasından yürürler” diyerek beni kızdırıyor. Sekiz ay önce tanıştığım nişanlım bir Afgan. Onun inancına göre Müslüman kadın bir incidir ve onun kocası ise bu inciyi koruyan istridye kabuğu gibidir. Eski moda bu düşünce tarzına değer veriyorum: Evlendiğimizde faturaları kocamın ödeyecek olmasından memnunum. Zaten hep evkadını olmak istemiştim.” (Gazeteport)

Bu yazımızı okuyan 1.128. takipçimizsiniz.

gencyolcular

Genç Yolcu 2005 yılında #BirlikteKeşfedelim sloganıyla Gezi • Kültür • Sanat alanında yayın hayatına başlamıştır. İletişim: bilgi@gencyolcu.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir