Camiisiz minareler hikayeleriyle yaşıyor

Tek başına gökyüzüne yükselen camisiz minareler, hikâyeleriyle ilgi odağı oluyor. Camisinden ayrı kalan minarelere Anadolu’nun birçok yerinde rastlamak mümkün. Bunların 5’i Malatya’da. Hepsi rivayetlere dayalı ancak şaşırtan hikâlere sahip.

Doğal olaylar sebebiyle camilerinden ayrı kalan minareler artık cemaati camilerine davet edemiyor ancak ilginç öyküleriyle bekasını sürdürüyor. Dilden dile dolaşarak günümüze ulaşan rivayetlerle kültür mirası olarak tescil edilme hakkı kazanan bu dini yapılar, restorasyon çalışmalarının ardından turizm objesi hüviyetiyle göğe yükselmeye devam ediyor. Malatya’da beş tane camisiz minare bulunuyor.

Bu minarelerden ilki tarihi Niyazi Mısri Camii’ne ait. Mahalle muhtarının, caminin üzerindeki 1313 yılını gösteren tabelayı yerinden sökerek minarenin üzerine asması, aslında tarihi olan caminin yıkılmasına ve minarenin de tarihi sanılarak tek başına kalmasına sebep olmuş. Doğduğu günden beri caminin bulunduğu mahallede yaşayan ve 1995 yılında caminin yıkılmasının ardından yalnız kalan minareye sahip çıkan Alaattin Toy, caminin üzerinde yer alan “Niyazi Mısri Camii, 1313” yazılı tabelanın dönemin muhtarı tarafından caminin üzerinden alınıp minareye asıldığını, 1995 yılında da caminin yıkılarak eski bulunduğu yerin yaklaşık yüz metre ilerisine aynı isimle bir cami yapıldığını anlatıyor.

Minarenin ise üzerindeki 1313 yılı dolayısıyla “tarihi eser özelliği bulunduğu” düşüncesiyle yıkılmadığını belirten Toy, “Eskiden kerpiç evler bulunduğu için yalnız minareyle yüz metre ileriye yapılan caminin birbirini görüyordu. Artık minarenin hemen yanında yükselen apartmanlar nedeniyle minare iyice yalnız kaldı.” diyor.

Yarım kalan minareye 15 gün ceza

Kent merkezinde bulunan Yeni Cami ya da diğer adıyla Hacı Yusuf Taş Camii de yarım kalmış minaresiyle dikkat çekiyor.Malatya Araştırmalar Derneği Başkanı Kemal Deniz, tamamlanamayan minarenin öyküsünü şöyle anlatıyor: “Malatyalıların, ‘büyük zelzele’ diye andıkları, 3 Mart 1894 günü meydana gelen depremde yıkılan ve büyük hasar gören Hacı Yusuf Camii’nin yerine, bu tarihten sonra yeni cami yapılmaya başlanmış. Halkın yardımı ve Sultan II. Abdülhamit’in maddi desteğiyle inşaat devam ettirilmiş. Araya giren çeşitli sebeplerden dolayı inşaat süresi uzamış, caminin yapımını tamamlamak ancak 1913’te mümkün olmuştur.

Yerine yapıldığı caminin eski minaresine yakın olan minaresinin yapımı esnasında Hıristiyan bir ustanın düşerek ölmesi, caminin inşası ile ilgili hatıraların başında yer almaktadır. Bu olaydan sonra, ustanın düştüğü minareye müftülükçe ceza verildiği, Kemal Tahir’in, Malatya Cezaevi’nde mahpus iken yazdığı ve Malatya’yı konu alan ‘Namuscular’ isimli eserinin birinci baskısının 310’uncu sayfasında yazılıdır.”

Minare, yanına cami yapılarak yalnızlıktan kurtarılmış

Yalnız minarelerin üçü de Darende ilçesinde yer alıyor. Kesme taştan inşa edilen bu ‘yalnız minareler’den biri 1727 yılında Hacı Hüseyin Paşa tarafından yaptırılmış. Bir diğeri, Dânâ Bey Minaresi adıyla biliniyor. Zengibar Kalesi’nin altında yer alan Ulucami Minaresi de yakın zamana kadar yalnız imiş. 14. yüzyıldan kalma bu minare, Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi Vakfı tarafından yanına bir cami yapılarak yalnızlıktan kurtarılmış.

Ulucami minaresi bir sevda öyküsüne tanıklığıyla biliniyor. Rivayete göre, asırlar önce Darende’de birbirine düşman iki ailenin çocukları birbirine âşık olur. Tabii aileler bunu öğrenince ikisi için de ölüm fermanı imzalanır. Atlara bağlanan iki genç kayalıklardan atılır. Acı olayın ardından iki aile de oradan göçer. Göçerken camilerin taşlarını bile sökerler.

Camileri yıkılan minareler yalnız kalır. Selçuklu ve Dulkadiroğlu Beylikleri dönemlerinde inşa edilen ancak daha sonra camileri yıkılan ve yalnız minareler yakın zamanda Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından restore edildi. Çevre düzenlemeleri de yapılan bu yapılar artık bir kültür mirası olarak turizme hizmet ediyor. Malatya Araştırmalar Derneği Başkanı Kemal Deniz, deprem, sel ya da şehir planlaması nedeniyle camileri yıkılan minarelerin tek başına dik duruşlarıyla kentin simgeleri haline geldiğini söylüyor.

Bu yazımızı okuyan 1.644. takipçimizsiniz.

Orhan Dinç

1979 Malatya Darende doğumlu. İlk, Orta ve Lise eğitimini İstanbul'da tamamladı. Uzun süredir Tekstil ve Perakende sektörün'de yönetici olarak görev yaptı. Profesyonel Freelance Fotoğrafçıdır, Çeşitli Dergi ve haber sitelerinde fotoğrafları yayınlanmakta, Yerel ve Uluslarası yarışmalarda ödül ve dereceleri bulunmaktadır. Hobileri, Fotoğraf, Sosyal Medya ve Seyehat'tir. Evli ve 3 Çocuk babası.

One thought on “Camiisiz minareler hikayeleriyle yaşıyor

  • 28 Eylül 2011 tarihinde, saat 23:42
    Permalink

    Darende’ye yolunuz düşerse camilerinden ayrı kalmış, melül mahzun bekleyen ‘yalnız’ minareler çeker dikkatinizi. Bir de hikâyesi vardır bu minarelerin. Gerçek midir, rivayet midir bilinmez, ama sevenleri ayırmanın, gönül yıkmanın, düşmanlığın akıbetini pek güzel anlatır bu hikâye.
    Tarihi İpekyolu üzerinde bulunan Darende, tarih boyunca pek çok medeniyete hizmet etmiş, Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Sadrazam Sinan Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katılmış. Tohma Kanyonu, Günpınar Şelalesi gibi tabii güzellikleri barındıran Darende’ye yolunuz düşerse geniş birer bahçenin içinde, camilerinden ayrı düşmüş melül mahzun bekleyen minareler çekecektir dikkatinizi. Kesme taştan inşa edilen bu ‘yalnız minareler’den biri 1727 yılında Hacı Hüseyin Paşa tarafından yaptırılmış. Bir diğeri, Dânâ Bey Minaresi adıyla biliniyor.

    https://www.gencyolcu.com/2008/08/05/darendenin-yalniz-minareleri-huzunlu-bir-ask-hikayesini-anlatiyor/

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir