Bulutların Üzerinde ‘Hemşin Yaylaları’

Yüzyıllardır yaşayan bir gelenektir yaylacılık. Yazın sıcağından serinlere kaçmak, yemyeşil çayırlarda taze bitkilerle hayvanları otlatmak, kışa saman depolamak için yılda birkaç aylığına da olsa yükseklere çıkar Anadolu insanı. Artık sonsuzluğun hakim olduğu bir ülkenin tek yöneticisidir onlar. Modern hayatın nimetlerinden uzak, doğanın koynunda bir başına ama alabildiğine özgür, alabildiğine mutlu…Yayla denilince ilk akla gelen, Karadeniz, özellikle de Hemşin Yaylaları’dır.

Çamlıhemşin’de ikiye ayrılan yol, doyumsuz güzellikler içeren iki dünyanın kapısına açılır adeta. Soldaki yol, Hala Deresi üzerinden Ayder Yaylası’na ve Kaçkarlar’a uzanır. Diğeri ise bulutların üzerinde farklı bir yaşama, Hemşin yaylalarına götürür sizi. Şenyuva’daki Fırtına Deresi’ni bir gerdanlık gibi süsleyen tarihi kemer köprüyü ve birer anıt müze özelliğini taşıyan ahşap evleriyle ünlü Konaklar Köyü’nü geçtikten sonra, artık doğayla baş başa bir serüven başlar.  
   
Sis, nem, yoğun bir orman dokusu ve çağıldayarak akan dereler… Yağmur ormanlarıyla çevrili bir tünelde yolculuk yapıyormuş gibi hissedersiniz. Birden vahşi doğanın içinde sarp burçları gökyüzüne uzanan Zilkale (Kale-i Zir) görünür. Heybetine ve güzelliğine şaşırarak devam edersiniz yola. Ardından 30 metre yükseklikten dökülen muhteşem görüntüsüyle Palovit Şelalesi’nin gürültüsü çalınır kulaklarınıza. Yerleşimlerin başladığı ilk durak Çat Köyü’dür. Sağdaki yolu izlerseniz Verçenik dağlarına ve yaylalarına varırsınız. Soldaki yola düşmek, sözünü ettiğimiz Hemşin Yaylaları’na adım atmaktır.
 
 Hep yeşil kalan ladin, sarıdan kırmızıya dönüşen gürgen, kestane, kayın ve köknar ormanlarının sınırı olan bir yerde kurulan Elevit Yaylası, üzerinde ‘rakım bin sekiz yüz, nüfus belirsiz’ yazan tabelasıyla, Karadeniz insanının nüktedan kişiliğini sergileyerek karşılar konuklarını. İki vadinin birleştiği bir noktaya kurulan ‘Yaylaköy’, üç bakkalı ile diğer yaylalara geçiş yapacaklar için son alışveriş merkezidir aynı zamanda. Alınacakların son kullanım tarihlerine bir göz atmakta yarar var; küçük bir yerde üç bakkal olması nedeniyle stoklar kolay erimiyor doğal olarak. Buradan Meşedağ Deresi’ne paralel patikayı izleyerek, eski taş evleri ve güler yüzlü insanlarıyla Hacıvanak Yaylası’na üç saatlik bir yürüyüşle ulaşabilirsiniz. Elevit’ten devam eden yol, döne kıvrıla yükselerek Tirovit Yaylası’na çıkar. Geçmiş yıllarda çığ altında kalan iki yüz yıllık yayla evlerinin etrafı taş çitlerle çevrelenmiş şimdilerde. Bacası tüten evlerde bilin ki hayat var, sıcacık kuzinelerde yemekler pişmekte. Derelerde kırmızı benekli alabalık tutan çocuklar, ot biçen köylüler ve sisler içinde birer hayalet gibi dolaşan çobanlar, günlük yaşamın sıradan ama sizin için heyecan verici ayrıntılarıdır.

 Issız Karmik Yaylası’nın üzerinde uzanan kristal berraklığındaki Cofk Gölü’ne (Yıldızlı Göl), yürüyerek iki saatte ulaşmak mümkün. Eğer şansınız varsa, açık havada mis gibi kokular arasında hoş bir piknik yapabilirsiniz. Karşıdaki tepelere tırmanan dolambaçlı yol, Horon Boğazı’nı aşıp Palovit Vadisi’ne iner. İkisi Hemşin, biri Laz olan üç mahallesiyle, yörenin en büyük yaylası burasıdır. Yüzyıllardır ardını sisli yalçın dağlara yaslayan Palovit, bir kavşak noktasıdır aynı zamanda. Güneydeki izlek iki saatlik neşeli bir yürüyüşün ardından Apivanak, kuzeydoğudaki ise Samistal Yaylası’na kavuşur. Yol boyunca turuncu gelincikler, sarı düğünçiçekleri, ormangülleri ve adını bilmediğiniz bin bir çiçek yarenlik eder size. Yeni açılan araç yolunu takip ederseniz, artık daralan vadinin sonuna konumlanmış Amlakit Yaylası’na ulaşırsınız. Yaylayı ikiye ayıran Palovit Deresi acelesi varmış gibi koşturarak akar gün boyu. Amlakit’in sırtını yasladığı Tatar Dağı başka bir yaylanın, Kotençur ve saklı göllerin mekanıdır. Keşif duygusuyla yanıp kavrulan yürekler, nefis bir Kaçkar manzarasıyla ödüllendirilecekleri Kotençur patikasını mutlaka adımlamalılar. Vize, Hala ve Tumas köylerinin yaylası olan Amlakit’te araç yolu sona erer. Doğanın eşsiz armağanları bu kadarla sınırlı değil elbette, Doğu Karadeniz’in belki de en güzel yaylaları henüz yeni başlıyor.

 Ladin ağaçlarıyla kaplı orman sınırındaki iki farklı patika, Hazindak (Hazindağ) ve Samistal yaylalarına ulaşır. Yükseldikçe ağaçlar yerini çayırlara ve çiçeklere bırakır. Gördüğüm en güzel yayla sıfatını hak eden Samistal, eski taş evleriyle antik bir kent görünümünde. Duvarları usta ellerden çıkma düzgün taşlardan, taşıyıcıları ahşaptan yapılan bağdadi tarzı bu asırlık evlerin yaklaşık yüz kadarı kalmış günümüze. 2450 metre ile yörenin en yüksek yaylası olan Samistal, bulutların üzerinde yalnız ve mağrur bir ülke gibidir. Ne ki, günümüzde sadece üç dört yaşlı ailenin yayla geleneğini sürdürmesi, hüzün ve terk edilmişlik duygusu yaratır insanda.  
 
Samistal’den orman içine inen taş döşeli tarihi yol, orkideler, çiğdemler ve karahindibalar arasında keyifli bir yolculuk sunar konuklarına. Yolu olmadığı için Samistal kadar bakir ve doğal kalan Hazindak Yaylası’nda, yaşlı teyzelerin leziz karalahana çorbası ikramlarına hayır diyemezsiniz. Tamamen ahşap evleriyle şirin bir yayla olan Hazindak, yüksek bir sırta kurulmuş. Maçkun Boğazı, Yedikardeşler, Tahtalar sırtı ve Tanovit çayırı üzerinden geçen iki saatlik yürüyüş güzergahıyla, yörenin özgün mimarisinden örnekler sunan Pokut Yaylası’na ulaşabilirsiniz. Bir sırtta yer alan yayladan açık havalarda Karadenizi ve Kaçkarları görmek mümkün. Sal yaylası Pokut’a yürüyerek yarım saat uzaklıktadır. Yeni açılan yoldan tekrar Şenyuva’ya inerek, Çamlıhemşin’e geri dönebilirsiniz.

 Bir başkadır yükseklerde hayat. Kimi zaman aynı günde dört mevsim yaşanır yaylada. Bir bakarsınız kavurucu sıcak basmış, bir bakarsınız kış ayları kadar soğuk olmuş ortalık. Güneş gülümseyen yüzünü göstermekte pek nazlanır, bulutlarla saklambaç oynamaya bayılır. Açık havalarda Karadeniz’e kadar olan görüş mesafesi, sis bastığında birkaç metreye düşer. Bazen günlerce kalkmayan sisten sıkılır, bazen de bulutların üstünde olmaktan derin bir haz alırsınız. Rüzgar sizinle oyun oynar kimi zaman; ansızın bastırıp tüm vadiyi sisten temizler ve inanılmaz bir manzara serer önünüze. Heyecanınız uzun sürmez, aşağıdan gelen yeni bir tabaka vadiyi yeniden beyaza boyar. Elevit’te ot biçme, Amlakit’te Vartevor, Pokut’ta göç şenlikleri, bir bayram yerinde eğlenen çocuklara benzetir yaylaları. Sabahlara kadar horon tepilir, tulumlar susmak bilmez. Kış erken iner yaylalara. Temmuzda zirvelere, ağustosta ise yüksek yaylalara kar yağar. Bu mevsim, ilkin mayısta çıkılan aşağı yaylalara geri inilir, en geç eylül sonu doğanın sonsuz dinginliğine ve yalnızlığa terk edilir tüm yaylalar.


 





Yazı: Ersin Demirel
Kaynak: HAS 

Bu yazımızı okuyan 1.143. takipçimizsiniz.

gencyolcular

Genç Yolcu 2005 yılında #BirlikteKeşfedelim sloganıyla Gezi • Kültür • Sanat alanında yayın hayatına başlamıştır. İletişim: bilgi@gencyolcu.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir