Adı Yok Gençlik ve Edebiyat Dergisi

Mevsimlik olarak yayınlanan ve 47. sayıya ulaşan Adı Yok dergisi, lise ve üniversite öğrencilerini buluşturan bir edebiyat sofrası. Bu çatı altında kendilerini ifade etme şansı bulduklarını ve edebiyat disiplini geliştirdiklerini söyleyen genç kalemler, dünyaya söyleyecek sözleri olduğunu ve bunu en özgür biçimde burada gerçekleştirdiklerini söylüyorlar.Ele avuca sığan küçücük bir dergi Adı Yok. Rengarenk ve enerji veren bir edebiyat dergisi. Sayfaları arasında küçük illüstrasyonlar, fotoğraflar ve adını bilmediğimiz onlarca ismin yazıları geziniyor. Derginin adı gibi yazarları da henüz edebiyat dünyasına yeni adım atan gençlerden oluşuyor. Yani bir adları henüz yok. Deyim yerindeyse kendi hallerine takılıyorlar. Yazıp çizdikleri şeyler ise kendi hayat tecrübelerinin, acı ve sevinçlerinin kelimelere bürünmüş hali. 11 yıl önce Adapazarı’nda siyah beyaz olarak yayınlanmaya başlayan Adı Yok, her mevsim aksamadan çıkıyor. Yüzlerce genç kalem yağmurları, rüzgârları, güneşi ve toprağı katık ediyor edebiyat sofrasına. Bir bayrak yarışı denilebilir buna. Çünkü azık torbasını dolduran başka bir sofraya oturuyor, yeni gelenlere yer açılıyor. 47. sayıya ulaşan Adı Yok’un şimdiki müdavimlerinin her hafta düzenli olarak yaptıkları toplantılarına konuk olma nedenimiz bu işte.

Son sayının editörlüğünü üstlenen Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Ezgi Harmancı, dergiyi Adapazarı’ndan biliyor ve ilk sayısından itibaren takip ediyor. Dört yıldır İstanbul’u merkez edinen Adı Yok’un heyecanını 11 yıl sonra derginin bir sayısını yöneterek taçlandırmış. “Dergiyi elime aldığımda çocuğum doğmuş gibi hissettim.” diyor editörlük deneyimi için. Oluşturdukları bloglarda yazılarına yapılan yorumların kendisini heyecanlandırdığını ve yazma konusunda yüreklendirdiğini söyleyen Harmancı, derginin boyunun küçük ama ruhunun büyük olduğunu belirtmeden geçemiyor.

Üniversiteli gençler içinde kendini ifade etme imkânı bulan Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi 3. sınıf öğrencisi Nesli Ruken Han ise TÜYAP’ta tanıştığı Adı Yok’un kendine bir çekidüzen verdiğini ve yeteneklerini keşfetmesine yardımcı olduğunu kaydediyor. “Adı Yok bir cevap değil, tam tersi daha çok soru. Benim eğitim hayatımı ve geleceğimi şekillendirdi. Edebiyat adına ileride bir şey yapma güdümü verdi. İnsanlara bir şey söyleme imkânı veriyor.” diyen Han’a aynı okuldan arkadaşı Gizem Altınordu destek çıkıyor. Onun iddiası biraz daha büyük: “Biz burada gerçeği değiştiriyoruz.” Farklı yollardan gelseler de edebiyatın harflerden örülü büyülü yoluna yolculuk yapan gençler birbirlerini onararak yollarına devam ediyorlar. Sürekli anlaşılmamaktan şikayet eden ruh halleri burada duruluyor. “Gerçek hayat çok kötü ve bir şekilde bundan kaçmak için yazıyoruz. Anlaşılmak istiyoruz, anlaşılmıyoruz.” diyor Gizem.

Edebiyat vazgeçmemektir

Peki kendi yaş grupları dışarıda eğlence, müzik, internet, spor, siyaset gibi aktivitelerle meşgul olurken onları bir kitabın etrafında buluşturan his ne? Kimi bunu yazar olma kaygısına, kimi dışarıdaki bir gruba dahil olmama isteğine bağlıyor. Üniversitede dergi çıkarmak için uğraşan ve öğretmen olsa da Adı Yok’tan kopamayan Seda Kopar ise bu durumu şöyle özetliyor: “Biz 80’lerde baskı altında yetişen gençlik olarak bir şeylere bağlanmaktan kaçıyoruz sürekli. Hepimiz birbirinden çok farklı ama burada edebiyat eksenli toplanıyoruz. Sanat yaparken insani bir şey anlatmak zor. Burada olan bu.”

Samimiyeti ve edebiyatı bir potada erittikleri bu ortam onların arayışlarının bir cevabı aslında. Kendi duygularını yine kendi yaşıtlarına özgürce aktarabilme, onların kalbinde bir his uyandırabilme yetisi hem dostluklarını hem iyi yazma güdülerini perçinliyor. Zaten onların kendilerini edebiyat çevrelerine beğendirme gibi bir kaygıları yok. Daha çok kendilerini geliştirmek için toplandıkları bir çatı Adı Yok. Yaptıkları toplantılarda okudukları kitapları tartışarak, yazılarını okuyup eleştirerek edebiyat disiplini kazanıyorlar. Öyle ki Seda’nın söyledikleri bu noktada ne kadar ilerlediklerini de gösteriyor aslında: “Yanlış seçimler yaparak çok kitap okuduk. Burada yorum yapabilme yeteneği de kazandık. Popüler yazarları, markette satılan kitapları asla okumayız.”

Ankara’dan gelerek Galatasaray Üniversitesi’ne bu yıl kaydını yaptıran Bilge Doğansoy ise Adı Yok ile tanışmanın güzel bir tevafuk olduğunu ifade ediyor. Ancak onun edebiyatla ilişkisi biraz fantastik. Dinleyelim: “Okuduğum kitapların karakterlerinden çok etkilenir ve bunları hayatıma uyarlayabilirim. Benim karakterlerimi de birilerinin kendi hayatının üzerine geçirecek olmasının umudu benim hoşuma gidiyor. Ben roman karakterlerinden beslenerek büyümeye çalışan bir çocuğum.”

Lisede iken dergi ile tanışan ve şimdi Boğaziçi Üniversitesi’nde psikoloji eğitimi alan Sümeyra Serttürk ise derginin bütün sayfalarının kendisine hitap ettiğini söylerken burada bulunma nedenini, kendilerinin anlaşılmadığını ve bu sürekli anlaşılamama halinin kendilerini bir süre sonra her şeyden vazgeçmeye itmesi olarak açıklıyor. Yani Adı Yok’ta yazıyor olmak onu vazgeçmekten alıkoyuyor.

Dergiye şiirleriyle katkıda bulunan Marmara Üniversitesi Reklamcılık öğrencisi Emre Sert ise kütüphanede bir okur olarak tanıştığı derginin toplantılarına yeni katılmaya başlamış. Yaşamını ve dünyayı sözcükleriyle örmeye çalışırken bir atölye ortamına benzettiği dergi mutfağının kendisini kültürel olarak geliştirdiğini söylüyor.

Gençliğin hayat algılarının edebiyat penceresinden görünen yüzüne tutulan bu aynada birden küçük çizgilere, sevimli canavarlara rastlarsanız şaşırmayın. Çünkü Adı Yok’un klasik edebiyat algısı dışında duran yayın çizgisi Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi öğrencisi Ayşe Zinnur Çetin’in çizgileriyle bütünleşiyor. “Çizgilerim çocuksu, ama dergi onlardan daha büyük. Fakat dergide çizgilerimin yer alması beni mutlu etti. Kendimi rahatlıkla ifade edebildiğim bu dergiye çizimlerimle kendimi katmayı seviyorum. Kahramanın gözünü çizmeden kendim de göremiyor gibi oluyorum. Birilerine ulaşıyor olmak harika.” diyen Çetin (zin), her ne kadar bir şeyler karalasa da dergiye görsel yönüyle katkıda bulunmayı önemsiyor. Derginin yayın yönetmenliğini yapan Sibel Talay ise Adı Yok’un insanlarla iletişim kurmakta bir araç olduğunu ve kendilerine gelen yoğun katılım talebini ise mekân darlığı nedeniyle kabul edemediklerini belirtiyor. Talay, “Adı Yok deniz gibi, içinde nasıl bulunduğunuz önemli. Balık olarak yüzebilecekseniz sorun yok ama tahta olacaksanız o sizi kıyıya atıyor. Kendi içinde doğal bir döngüsü var.” diyor.

——————————————————————————–

“Adı Yok’ta adı olmayan gençler var”

Ömer Sevinçgül (Kurucusu ve Danışmanı): Adı Yok dergisi 1996 yılında Adapazarı’nda temeli atılmış bir çalışma. Anadolu’da ya da İstanbul’da olup da kendini ifade edemeyen gençlerin buluştuğu bir dergi oldu. Adı Yok’ta gerçekten adı olmayan gençler var. Edebiyat dergilerindeki gibi köşeleri tutan, kitapları olan edebiyatçıların yazdığı bir dergi değil bu. Ortak payda olarak insani değerleri koyduk. Her hafta toplantılar yapıp, kavram tartışmaları da yapıyoruz. Ben de gençler için yazan birisiyim. Buradaki çabalardan yeni projeler üreterek yazıyorum. Yazarlık hayatıma 15 yaşında karar verdim. Bu yaştaki insanların yazar olmak için nelere ihtiyaç duyduklarını biliyorum ve bu imkânı onlara sunuyoruz. Dergiden binlerce kişi geldi geçti. Bir yanda sofrayı kuranlar bir yanda sofraya gelenler var. Büyük bir edebiyat sofrası burası. 

Yazar: H.SALİH ZENGİN

Röportaj – Adı Yok Dergisi Editörü ‘Ezgi Harmancı’

Ülkemizde dergi yayını sürdürmek kolay iş değil. Özellikle muhteviyatı edebiyat olunca iş o kadar zorlaşıyor ki… Arz talep teorisine girerek konuyu edebiyatın dairesinden çıkarmak istemiyorum. Neden gençlerin edebiyata ilgisi yok bilemiyorum; fakat “sevdirebilme sendromunu” yaşadığımız bir gerçek. Suçluları teşhir etmeye de gerek duymuyorum edebiyat aşkına… Ama çok şükür genç dimağlar için bu misyonu üstlenen bir dergi var: Adı Yok. Naçizane sorumluğumla, dergiye uzun yıllar emektarlıktan sonra derginin editörlüğünü üstlenen Ezgi Harmancı ile röportaj yapayım istedim. Sevgili Ezgi 21 yaşında ve gençlik ve edebiyat dergisi olan Adı Yok’a gerçekten gönül vermiş bir genç. Sorumluluğun bilincinde ve entelektüel. Aradan çekilmeden, sevgili Ezgi ve ekibine böylesine şirin edebiyat dergisi ile tüm gençlere kapı araladıkları için çok teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum.  

Başarılı Gençler okuyucuları için Ezgi Harmancı’yı tanıtır mısın? Kendini nasıl birisi olarak görüyorsun?

1987 yılında doğdum, Sakarya’da büyüdüm. Üniversiteyi kazanana kadar orada yaşadım ailemle. Şu an Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okuyorum. Hukuk dernekleri ve edebiyat kulübümüz arasında bir denge kurdum. Yazıyorum bunun dışında yazılarımı kişisel blog sitemde yayınlıyorum.
İstediğim şeyi yapmak için gerekirse çok çabalıyorum. En iyisi olsun istiyorum hep. Sosyal hayatıma da yansıyor ister istemez bu durum. Anlamsız hırslarım yok. Ve her şeyin başında “insanı” seviyorum. Okuyan insan, düşünen insan, umutsuz insan, eğlenceli insan… Hepsini…  

12 yıllık Adı Yok Dergisi’ni bilmeyen çok kişi olduğunu düşünüyorum. Hem dergi hakkında bilgi, hem de kuruluşundan bugüne kadar derginin yayın seyrini kısaca özetlemeyebilir misin bize?

Adı Yok Sakarya merkezli bir dergiydi. Yıllarca belli sınırlarda yaşadı denebilir. Merkezi İstanbul’a taşındıktan sonra Türkiye’nin hemen her iline dağılmaya başladı. Ama son yıllarda okur ve yeni yazar kitlesine daha fazla ulaşma imkânımız oldu. İnternetin faydaları diyebiliriz büyük ölçüde. Derginin adı yok; çünkü baştan beri istedik ki isimler olmadan ilerleyelim. Genç insana ulaşmak istedik. Kendimize bir amaç edindik ve ilerliyoruz. Ekibimizde devridaim oluyor sürekli. Yeni insanlar geliyor, birileri gidiyor… Küçük bir dünya düşünmedik.

Diğer gençlik dergileri ile kıyasladığım zaman muhteva, ifade ve tasarımı yönüyle çok farklı Adı Yok. Neden böylesiniz? Ticari kaygınızın olmadığını gözlemliyorum, peki maliyetleri nasıl karşılıyorsunuz?

Ticari kaygımız yok evet. Bizim için yazı yazmaktan başka çare yok bu yüzden yazıyoruz. Bunun maddi bir karşılığı olamaz ki, gönül işidir yazmak. Beş bin insana ulaşan bir dergi var elimizde. Her sayfasında emeğimiz oluyor.
Şöyle para kazanalım böyle reklâm alalım diye bir çabamız yok, insana ulaşsın yeter. Yani dergi kendini çeviriyor.  Zamanla daha da gelişecek içi çünkü dışarıdan birine para verip bir şey yaptırmak istemiyoruz. Her şey içimizden çıksın. Bu daha samimi oluyor.
 
Derginin içeriğini genç kalemler oluşturuyor ve tüm gençlerin yazılarıyla aranıza katılmasını istiyorsunuz. Edebiyata sığınarak kendilerini ifade etmelerini sağlamak mı amacınız ya da yazarlığa başlamak için ilk adımı atmalarını mı?

Ömer Sevinçgül, ya da bizim tabirimizle Ömer Abi bunu bize çok anlattı. Büyük yazarlar dergilerde yetişir derdi bize. Zamanla okur kitleleri oluşur ve ancak böyle kalıcılık sağlarlar derdi. Genç insanlar yetişsin, kendilerini anlatabilsin, binlerce insana ulaşabilsin diye çıktılar bu yola, bizde zincirin bir halkası olduk zamanla. Neden içinde böyle bir aşk taşıyan insanlara bir kapı olmayalım ki?

Uzun bir emektarlıktan sonra Adı Yok Dergisi’nin editörü oldun. Bu sana ne katacak? Hiyerarşi var mı, yoksa bunun da mı “adı yok”!

7 senelik bir Adı Yok geçmişim var. Bunca sene hep içindeydim, yazılarım yayınlandı ama mutfak kısmına girmek daha farklı işin. Editörlüğün hiyerarşik bir üstünlüğü yok bizde. Daha doğrusu bizde sıfatlar yok. Sen editörsün ben daha yeni katıldım diye bir şey yok. Benim için tek farkı sorumluluk. Ciddi sorumluluklar yükleniyor. Yazılar toplanacak, yazışmalar yapılacak, site, mailler derken ciddi bir düzen oturuyor zamanla. Bana kattığı en önemli şey sanırım düzen ve ekip çalışması yapabilmek. Çok fazla insanla muhatap olmak gerekiyor ve iyi ilişkiler kurduğunda dergini sahipleniyorlar. Bunlar önemli ayrıntılar…

Dergi ekibi olarak gençler için yaptığınız organizasyon veya aktiviteler oluyor mu? Örneğin; edebiyat bölümü öğrencilerinin derginize kanalize olacağı projeleriniz var mı?

Organizasyon demek olmaz sanırım, her hafta taksim ofisimizde toplanıyoruz. Yazılarımızı konuşuyoruz, havadan sudan konuşuyoruz, okuyoruz, tartışıyoruz…
İçinde aşk olmayan birine yaz demek yetmez. Bir şekilde şevk vermeye çalışıyoruz birbirimize yazmak adına. Konu koyuyoruz, cümle seçiyoruz vs.
Gelecek adına projeler üretmeyi düşünüyoruz elbette. Elimizde imkânlarımız oldukça geniş bu noktada. Ofisimiz var süreli bir yayınımız var. Ekip ruhu da eklenince önünde ne durabilir ki istedikten sonra.

Dergi yayıncılığının geleceğini nasıl buluyorsun Ezgi? Özellikle internetin sağladığı olanakların artmasıyla, baskılı yayıncılığın talep göreceğini düşünüyor musun? Yani “Adı Yok” e-dergi olarak yayınlansa daha doğru bir tercih olabilir mi?

Ben bu konuda somutluğa inanıyorum. Elle tutulur şeyler daha cazip geliyor. Gazeteyi sayfalarını çevire çevire okumayı seviyorum mesela. İnternetten okumak bana aynı lezzeti vermiyor. Eski sayılarımızı sitemizde yayımlıyoruz e-dergi noktasında yaptığımız sadece bu. Tamamen döneceğini sanmıyorum.

Bir edebiyatsever genç olarak; ‘gençlerin hali’ hakkında neler dile getirmek istersin? Sence de ‘edebiyatsavar’ mıyız?

Bence genç yazar nüfusu giderek artıyor ve gelişiyor. Blog siteleri kuruluyor artık, kişisel siteler kuruluyor. Ancak bu yolun dergiden geçtiğinin bilinci yüklenmeli insanlara. Eskisi gibi büyük ve kalıcı yazar yetiştirmekte artık bu nedenle zorlaşıyor. Edebiyat alanında farklı tarzlar doğuyor, gelişiyor vs. Bence insanların yakındığı gibi vahim değil durum.  
 
Tecrübelerin doğrultusunda genel olarak bizlere neler önerecek ve tavsiye edeceksin?

Yazmak için birikim gerekli. Çok okumak, insanı anlamak, düşünmek, hissetmek gerek. Kimse yazar doğmuyor. Yazmayı öğrenene kadar çaba göstermek lazım. Ben de bu yolda yürüyorum. Tavsiye değil paylaşım olur yani söylediklerim yalnızca. Bu iş gerçekten sevmeden olmuyor.
 
Ezgi, son olarak eklemek istediklerin var mı?

Teşekkür ederim öncelikle. Genç yazarlara destek olmak adına bir adım atmanız çok güzel. Son olarak şunu söyleyebilirim: Bizim tabularımız, kalıplarımız yok. Üretmek isteyen, yazmak hayatında “yaşamak” anlamına gelen genç insanlarla aynı havayı solumaktan keyif alıyoruz. Ve bunu herkesle paylaşmak istiyoruz.

Adı Yok Dergisi’nin web sitesi: http://www.adiyok.com

Derginin çıkardığı Carpe Diem Kitap’ın web sitesi: http://www.carpediemkitap.com

Ezgi Harmancı’nın kişisel blog sitesi: http://wwwezgiharmanci.blogspot.com

Röportaj: İbrahim Eryiğit – www.basariligencler.com

Bu yazımızı okuyan 2.280. takipçimizsiniz.

gencyolcular

Genç Yolcu 2005 yılında #BirlikteKeşfedelim sloganıyla Gezi • Kültür • Sanat alanında yayın hayatına başlamıştır. İletişim: bilgi@gencyolcu.com

5 thoughts on “Adı Yok Gençlik ve Edebiyat Dergisi

  • 01 Temmuz 2010 tarihinde, saat 11:15
    Permalink

    ben şiirlerimin yayınlanmasını istiyorum daha doğrusu kitap çıkarmak istiyorum satılabilirmi

  • 05 Aralık 2012 tarihinde, saat 12:40
    Permalink

    bende size katılmak yazılarımı sizinle paylaşmak istiyorum ama yazdıklarımı size nasıl ulaştırabilirim bilmiyorum bana yardım edermisiniz

  • 08 Aralık 2012 tarihinde, saat 08:49
    Permalink

    aziz bey:
    Sizde paylaşmak istediğiniz yazılarınızı ‘www.gencyolcu.com@hotmail.com’ adresine mail atarak bizlere ulaştırabilirsiniz.

  • 21 Kasım 2020 tarihinde, saat 23:35
    Permalink

    Merhaba. Ben 17 yaşında, yazı yazmayı çok seven birisiyim. Yazılarımı sizinle paylaşmak istiyorum. Fakat bu dergi hangi zaman aralıklarında yayınlanıyor, size yazılarımı nasıl gönderebilirim?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir